(8) TOPLANTI

35 8 8
                                    

Dün akşamın ardın dan kendimi hızlıca odama kapatıp, uyumuştum. Uyandığımda saatin okul saatime yaklaştığını fark ettiğimde, hızlıca yataktan doğruldum. Telefonumu elime aldığımda Sınıf gurubundan mesajlar gelmişti, fakat her zamanki gibi gereksiz konuştuklarını düşündüğüm için okuma gereksinimi duymamdım. Hızlıca lavaboya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra okul kıyafetlerimi giydim, saçlarımı taradım. Kahvaltı yapmaya tenezzül etmeden anneme haber verip evden çıktım. Şimdiden okula geç kalmıştım. Okula geldiğimde bahçede kimsenin olmadığını fark ettim. Adımlarımı olabildiğinden daha fazla hızlandırdım. Nefes nefese kalmış bir şekilde sınıfa girdim. Kapının önünde durduğumda soluklanmaya başladığımda, nerde olduğumu hatırladım. Kafam öğretmenin olduğu yere çevirerek özrümü dileyip yerime doğru yöneldim. Kerem'in benim sıramda oturduğunu gördüm. Her ne kadar benle konuşmasa da sanırım bazı şeyler değişmiyordu. Yüzüme tatlı bir gülümseme kondurup yanına oturdum. Ona baktığımda onunda gözlerini üzerimde gördüm. Her şeyin düzeldiğini düşünerek, içim kıpır kıpır oldu. Tam konuşacaktım ki öğretmen söze girdi;

"Gençler biliyorsunuz ki guruptan bugün veli toplantısı olacağından bahsetmiştim. Toplantı yapma sebebimden biride yapacağımız etkinlikten haberdar etmekti. Size de kısaca özet geçeceğim zaten aileniz detayları anlatır. Sınav senenizde olduğunuz için kafanızı biraz rahatlatmak istediğimizden, Etkinliğimizin orman kampı yapma kararını aldık. Bu orman kampı bildiğiniz gibi çadırlara olmayacak."

Söze Efe karıştı. "Çadır yoksa neden kamp diyorsunuz hocam?" 

Hoca Efenin dediğini gülerek yanıtladı. " Bu soruyu sormanı bekliyordum Efe' cim. Orman evlerinin için de kalacağımızdan biz buna kamp demek istedik ki bir nevi kamp gibi olacak. Her ne kadar çadır gibi küçük evlerde kalmasak da etkinliğimiz kampa çok benzeyecek. Evleri sadece uyumak ve özel ihtiyaçlarımızı gidermek için kullanacağız. Aslında daha çok doğayla iç içe olmanızı sağlayacağız."

Efe tekrar söze karışarak" Ben bu bu etkinliği sevdim." diyerek sırıttı. Ecrin söze karışarak "Hocam ne zaman gideceğiz." dediğinde, "iki gün sonra " diyerek hoca Ecrinin sorusunu cevapladı.

Hoca ders anlatmaya devam ederken zil çaldığı gibi Evin bana doğru dönerek, "Çok iyi değil mi ya?"  dediğinde sadece kafa sallamakla yetindim. Bir yandan güzel bir etkinlik gibi dururken bir yandan da yeni bir belaya yelken açacakmışız gibi hissetmeme engel olamadım. Zil çaldığında  Efe, Yiğit, Eylül ve Evin'in etkinlik hakkında konuştuklarını tahmin etmek çok da zor değildi. Kereme döndüğüm de hala önüne bakıyordu. Böyle olması içimi burkuyordu, pek de üstüne gitmek istemediğimden hiç bir şey demeden ayrılıp kantinin yolunu tuttum. Kantine geldiğim de sıranın olmadığını görünce içimden binlerce kez şükrettim. Siparişimi verip yemeğimin gelmesini bekledim ve ortalama beş dakikaya geldi. Yemeğimi afiyetle yerken birden giriş kapısında Kerem belirdi. Kendinden emin adımlarla yanıma doğru ilerliyordu. Keremi gördüğüm de kendimi toparladım ve ardından Kerem karşıma oturduğunda şaşkın gözlerimin hedefi Kerem oldu. Bir şey diyeceğini anladığımda konuşmasını bekledim. Kerem  bir süre beni seyrettikten sonra konuşmaya başladı.

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Yaptığım her şey için."

"Her şeyden kastın ne?" 

"Kaza günü olanlar için... sana böyle davrandığım için."

"Her zaman dedim ama tekrar diyeyim. Kaza günü olanlardan sen sorumlu değildin. Ama bana böyle davranman senin elindeydi, sen sorumluydun. İşte bu yüzden özür dileyebilirsin."

Kerem yüzüme uzunca bir süre baktıktan sonra kafa sallayıp, ayağa kalktıktan sonra kollarını bana doğru açtı. Bunun bir sarılma olacağını anlamam pek de zor olmadı. Bende aynı şekilde ayağa kalkarak Kereme karşılık verdim. Ve uzunca bir süre birbirimize sarıldık.

Zilin çalma sesiyle beraber birbirimizden ayrıldığımızda Keremin "Barıştık mı?" sorusuna gözlerimi devirerek "Hiç küsmedik ki" dediğimde. Kerem den bir kahkaha sesi yükseldiğinde kaşlarımı çatıp ona baktığımda "Ne var?" diyerek sorduğumda uzunca bir süre kahkahasının bitmesini bekledikten sonra konuştu. " Şuanda neler dediğinin farkında mısın, ve aramızda ki yakınlığın ?" dediğinde konuşmasına hak vererek içimden kendime sövdüm. Normalde Kerem benim yaptıklarımı yaparken ben Keremin yerine geçmiştim sanki. Keremin koluna vurarak  adeta " Sus " diye emir vermiş gibi sesimi o yönde çıkarıp. Hızlı adımlara sınıfa doğru ilerledim. Bir kaç saat sonra toplantıyı başlatıp yarım saate yakın bir sürede bitirmişleri. Tenefüsde ilk işim annemi bulmak olacaktı. 

Zilin çalmasıyla beraber konferans salonun olduğu yere doğru ilerlerken koridorun solunda Keremi gördüğümde, adımlarım istem dışı yavaşladı. Keremin karşısında bir adam daha vardı. Dikkatlice dinliyordu anlatılanları. Söylenenleri duyamadığım için biraz daha yaklaşmak isterken bağıcıma basıp yere düştüğümde minik bir inildi kaçtı dudaklarımdan. Kerem ve yanındaki adam bana doğru ilerlerken, adamın kim olduğunu çözmeye çalıştığım sırada, bunun Keremin profilindeki adam olduğunu fark ettim. Büyük ihtimal babasıydı da. Kerem yere eğilip ayak bileğimi tutup "İyi misin?" diye sorduğunda inanmasını istercesine tatlı bir tebessüme bürünüp "Evet dedim."

Kendimi toparlayıp ayağa kalktığımda bileğimin sızladığını fark ettim fakat belli etmemeye çalıştım. Kerem beni yanındaki adamla tanıştırmak elleriyle karışındaki adamı göstererek tanıştırayım babam dediğinde, bu sefer de babasına dönüp uzunca bir süre diyeceği şeyleri seçmeye başladı. "Baba bu da Nehar, aynı zamanda aynı sınıftayız. Birde Buket hanımın kızı oluyor." bu kadar uzunca bir süre bunun düşünmesi sinirlerimi bozmuştu, kısacası arkadaşım deseydi ya. Söylenmeme ara vererek dikkatimden kaçmayan bir detay yakalamıştım. Keremin babası, annemin adını duyduğunda gerildiği her halükarda istem dışı belli etmesiydi. Evet istem dışıydı çünkü hemen kendini toparlamıştı. Yada öyle yapması gerekiyordu..?

Düşüncelerimi rafa kaldırıp elimi uzatarak "Merhabalar efendim. Kerem dedi ama ben tekrar diyeyim... Ben Nehar, tanıştığımıza memnun oldum."

Uzattığım elimi sıkarak aynı şekilde karşılık verdi. "Merhabalar küçük hanım. Keremin de dediği gibi bende Keremin babasıyım. Adım Kenan,  tanıştığımıza memnun oldum"

Yüzüme içten bir tebessüm kondurmaya çalışıyordum, fakat zordu. Kendimi Kenan beyle konuştuğum andan beri bir garip hissediyordum. Daha fazla burada kalmamak için. Ayağımın ağrıdığını söyleyerek sınıfa çıkmıştım. Belki de ben abartıyordum, konuları saçma sapan yerlere çekiyordum. Daha fazla kendimi karanlık dünyaya gömmemek için bu düşüncelerimi rafa kaldırdım.

Kerem gün bitene kadar benle ilgilenmiş, ayağımı hiç yere bastırmamıştı bile. Oysa o kadarda kötü bir boyutta değildi. Sadece biraz ağrıyordu. Annem ve Keremin zoruyla hastaneye gitmiştik. Doktor da düşüncelerimi onaylayıp burkulma olduğunu söylemişti. Bir de krem yazmışlardı. Eve geldiğimde Keremi zar zor kendi evine göndermiştim. Çok abartmışlardı, sanki ayağım kopmuş da ben bilmiyormuşum gibi muameleye bürünmüşleri annemle beraber. Aynı zamanda okulun düzenlediği etkinlik hakkında bilgilerin hepsini anlatmıştı annem. Kendimi yorgun hissettiğimden odama annemin yarımıyla çıkıp, âdeta kendimi yatağa fırlatmıştım. Yarın çok yorucu olacağından sıkıntılı bir nefes verip yüzümü yastığa gömüp. Bedenim uykunun kollarına âdeta koşarak teslim olmuştu.


_______

UMARIM HOŞUNUZA GİTMİŞTİR,  YAKIN ZAMAN DA BÖLÜMLERİ DÜZENE SOKACAĞIM GELECEK BÖLÜMLERDE GÖRÜŞÜRÜZ. 

BU ARADA SORULARIMI SORMADAN GEÇEMEYECEĞİM.

Sizce neden Nehar Kenan beye karşı böyle hissetti?

Kamp bölümünde bir şey olacak mı?

TAHMİNLERİNİZİ YAZMAYI UNUTMAYIN HOŞÇAKALIN :) 

                                                                                                 💙








Mavi KulaklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin