(2) ÇARESİZLİK

80 12 4
                                    

Bugün günlerden Perşembeydi. Babamın ölüm yıl dönümü. Okuldan çıkmamıza son bir ders kalmıştı ama neredeyse tüm derslerde uyumuştum. Söylenenleri anlamıyordum, odaklanamıyordum yorumlayamıyordum en iyisi  uyumak diye düşündüğümden bende uyuyordum. Bilinç altım henüz kapanmadığından söylenenleri az da olsa işitiyordum ama hâlâ anlayamıyordum. Nesi var diyordu çok tanıdık bir ses diğer seste kendisi söylese daha iyi olur diyordu daha fazla bir şey duyamadan uykunun kollarına esir olmuştum." Hadisene kızım kalk! akşam oldu" gözümü araladığımda Efenin beni sarstığını gördüm "Noluyo ya  tamam bir dursan kalkacağım" dediğimde Yiğit şaşkın gözlerle "Uyandı mı la bu" dediğinde göz devirerek "Uyanamazmıyım?" dediğimde Eylül "Yok Neharcım beş derstir üst üste uyandırmaya çalıştığımızda genelde uyanmadığından şaşırdık" dediğinde gözlerimi kocaman açarak kendim sorgulamaya başladım ama ne ara okadar uyumuştum ki? "Her neyse hadi kalkın gidelim" dediğimde diğerleride beni onayladıktan sonra kapıya yöneldiğimde karşımda Keremi görmek dünyada en son bekleyeceğim şeylerdendi. Kerem benim aksime hiç şaşırmamış gibi "İyimi sin bugün kötü görünüyordun" dediğinde ancak kendime gelebilmiştim kendimi toparlayıp  "İyiyim sağol" dediğimde bizimkilere dönüp ilerlemeye devam ettim arkamdan Eylülün "Beklesene kızım ya" diyen sesini duyduğumda "Siz gidin ben bir yere uğrayacağım" dediğimde nereye gideceğimi anlamış olsalar gerek sesiz kalmayı tercih etmişlerdi. Hoş, en azından uğraştırmıyorlardı. 

Bir saat sonra

Yaklaşık bir saatlik  yolun  ardından gelebilmiştim mezarlığa. Beş dakika ya yakın yürüdükten sonra babamın adı yazan mezar taşında Hakan Sönmez yazısını görünce istemeden de olsa gözümden bir damla yaş süzülmüştü bile. Yavaş adımlarla ilerleyip yaklaşık iki dakikanın ardından varmıştım. Gözümde sanki yılların yaşı varmış gibi akıyordu göz yaşlarım. Derin ve titrek bir nefes alıp kendimi zorlayarak konuşmaya çalıştım. "Baba... ben seni çok özledim, her gün sesini unutmayayım diye ses kayıtlarını dinliyorum senle olan fotoğraflarımıza bakıyorum ama yetmiyo baba, sadece ses kayıtlarını dinlemek fotoğraflarına bakmak yetmiyo ,yanımda olman gerekiyordu... Neden gittin baba neden beni yalnız bırakıp gittin?.. Biliyormusun geçen gün yolda giderken bir kız babasına konuşma benimle baba diyordu, seni görmek istemiyorum, git başımdan diyordu. Öyle denirmiydi be baba. Babalara öyle denirmiydi. Baba kelimesi çok kutsal bir kelimeyken yanına istemiyorum git denirmiydi? Senin dediğin gibi baba, acımı kimseye göstermiyorum zayıflığımı da kimseye göstermiyorum artık eskisi gibi kolay kolay yıkılmıyorum, eskisi gibi ağlamıyorum ve artık derslerime önem veriyorum. Ama en çok ders çalışırken senin bana aldığın mavi kulaklığımı takıp müzik dinleyerek ders çalışmayı seviyorum. Sen verdin diye seviyorum baba." Gözyaşlarımı silip bir süre daha baktım babamın ismi yazan mezarlığa ve sanki görebiliyormuş gibi gülümseyip el salladım ve adımlarımı çıkış kapısına yönlendirdim. Eve dönüşümde bir saat kadar sürmüştü. Yemek yiyip hemen ders başına oturmuştum ve yaklaşık üç saattir ders çalışıyordum. Artık sıkılıp mola vermek istediğimden kitabımı alıp  anneme seslendim "Anne ben bahçedeyim" " Tamam kızım üstüne bir şey almayı unutma üşütürsün" dediğinde bahçeye çıkıp havuz kenarının ilerisindeki banka oturmuştum. Kitabımı açmış okuyordum ve gözüme çok güzel bir söz çarpmıştı   Kaybettiğin yolunu bulmak için başkasının yoluna ışık tutmasını bekleme, kendi ışığını kendin yarat. Yazıyordu. Uykum geldiği için iki saat sonunda odama çıkıp direk uykunun kollarına teslim olmuştum.


💙




Mavi KulaklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin