24. Kolye

1.1K 114 164
                                    

-Hyunjin'in ağzından-

"Şimdi gün boyu yaptığın tatlılıkların karşılığını ödeme vakti..."

Yongbok yutkunup dudaklarıma baktı.
"Ne yaptım ki ben?"

Hayatım boyunca ilk defa birinden hediye almıştım ve bu çok değerli bir anlama sahipti. Dudağına eğilip uzunca bir kez emdim, bu hareketimle hafifçe kasıldı. Ondan çok uzaklaşmadan çillerine baktım. "Sadece varlığın bile kontrolü kaybetmeme sebep oluyor..."

Yongbok başını bana doğru kaldırınca dudaklarımız tekrar buluştu, ben de birkaç kez emdim. Bu sırada üstündeki ceketten kurtulmaya çalışıyordum.

Dayanamayıp dudaklarımdan ayrıldı ve başını yatağa yasladı. İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Kalkıp beyaz ışığı kapattım, sadece kırmızı ışık kaldı.

Yatağa geri gelirken Yongbok tişörtünü çıkarıp rahatça uzanmıştı. Ben de kazağımdan kurtulup bir tarafa attım. Bacaklarını aralayınca ona doğru eğildim ve dudaklarımızı tekrar buluşturdum.

Üstümüz tamamen çıplak olunca zayıf bedeni kollarımla sarmalayıp okşadım, öpüşmeye devam ettim. Boynuma sarılmışken ara ara saçlarımla oynuyordu. Sessizce inlemeye başlamıştı, yorulmuştu.

Ben gayet enerjiktim, onun dinlenmesi için dudaklarından ayrılıp boynuna yumuldum. Tatlı kokusuyla birlikte emdikçe emdim, iz çıkması umrumda değildi. Bu gece durmayacaktım.

Yutkunup bana bakmaya çalıştı. Bense vücudunda keşfe çıkmıştım, her yerini öpüyordum. Sıcak tenini kendime çeke çeke emiyordum. Göğüs uçlarında dilimi kullanıp iyice uyarılmasını sağladım.

"Mmh... Hyunjin... Hiçbir kısıtlamamız olmadan bunu yapmak daha güzelmiş..."

O sırada cevap verememiştim çünkü vücudunun her zerresini tatmakla meşguldüm. Ne vakit sorunu vardı, ne de sessiz kalmak zorundaydık. "Haklısın Yongbok... Bu şu ana kadarki en iyisi."

Yerimden doğrulmamla ikimiz de altımızdakilerden kurtulduk. Üstüne geri gelirken Yongbok kollarını bana açtı. Birbirimize sarıldıktan sonra öpüşmeye devam ettik. Artık ikimiz de çekinmeden dilimizi kullanıyorduk.

Teninin yumuşaklığı aklıma gelince dudağından ayrılıp yanağını ısırdım. Bu sırada gözleri kapalı bir şekilde konuşmaya çalışıyordu. "Sevgilim..."

Öpücüklere geri dönmüşken konuşmaya çalıştım. "Hmh... Efendim Lixie..."

"Biliyorum, altta olmayı sevmiyorsun. Ama bugün farklı bir pozisyon deneyelim mi?" deyince gözlerimi açıp ona baktım. İkimizin solukları karışırken bakışlarımız da birbirine kilitlenmişti.

Saçlarını kulağının arkasına taradım. "Tabii ki... Söyle istediğini."

"Söyleyemem ama gösterebilirim." deyip vücuduma baktı. Gülüp alnını öptüm ve "Tamam, özgürsün. Dilediğini yap bakalım." dedim.

Beni yatağa yatırdı ve kasıklarımın üstüne oturdu. Penisimi kalçalarının arasına alıp sürtünmeye başladı. "Bu şekilde..."

Gözlerimi kapatıp saçlarımı arkaya taradım. Aklım başımdan gitmişti. Yongbok destek almak için ellerini karnıma koymuştu. "Hoşuna gidiyor mu?"

"Beni delirtiyorsun... Bu çok iyi..."

Penisimin belirginleştiğini hissediyordum. O ise durmadan uyarıyordu. Böyle hafif öne eğilince saçları gözünü kapatmıştı. Sadece soluklanmak için aralık kalmış dudaklarını görüyordum.

"Hyunjin... Birazdan üstünde zıplarken bana yardımcı ol... Bu işin altından tek başıma kalkamayabilirim."

Onu ani bir şekilde hoplatmamla korkup tatlı bir ses çıkardı ve ellerini karnıma sabitledi. Tepkisiyle kötü kötü sırıttım. "Böyle bir yardım mı bebeğim?"

"Hıhım... Daha sert de olabilirsin..."

Dizlerinin üstünde doğruldu ve penisimi deliğine hizaladı. Saçlarını önünden çekip gözlerimizi buluşturduktan sonra yavaşça oturmaya başladı. "Mmh..."

En dibe girdiğimde zar zor nefes alıyordu. Bir süre kalkmadan sadece kalçasını ileri geri kıvırdı. Birbirimizi bu şekilde uyardık. "Mmmh... Hyunjin..."

Ellerimi kalçasına götürdüm ve onu yavaşça hareket ettirmeye başladım. O da benim yönlendirmemle kalçasını oynatıp nefes almaya çalışıyordu. Alt kısmımız yanıyordu.

Vücudu üstümde böyle kıvranınca daha çok tahrik olmuştum. Hareketini gittikçe hızlandırdı ve ritmik bir şekilde inlemeye başladı. "Mmh... ah... mhh..."

Hazza dayanamayıp gözlerimi kapattım ve dudaklarımı kıstırdım. Saçlarımı arkaya taradıktan sonra kalçalarını geri tutup hareketine yardımcı oldum. Yongbok yukarı aşağı hareket etmeye başlamıştı. Penisim iyice sertleşmişti, dar duvarlarının nasıl baskı uyguladığını hissedebiliyordum.

İyice kendimden geçince ben de kalçamı havaya kaldırıp en sert şekilde dibine vuruyordum. Yongbok'un canı acıyor olmalıydı ki her seferinde minik çığlıklar atmaya başlamıştı. "Ah- Ahh- Ahh..."

Alt kısmım uyuştuğunda durdum ve onu iyice kendime çektim. Bütün sıvım içinde patladı. "Mmhh... Felix..."

Tamamen rahatlamamla onu tekrar üstümde zıplatmaya başladım. Sıvımla birlikte içi kayganlaşmıştı ve rahatlamıştı. Odadaki ses aniden arttı. "Ah-hh..."

Yongbok yorulduğu için kendisini bana bıraktı ve aşağıya izledi. Penisinden biraz daha zevk suyu sızdı. Yaklaşmıştı. Ben de aynı yere baktım, bu çok tahrik ediciydi. Birkaç saniye sonra üstümde sarsılarak boşaldı. Tamamen enerjisi bitmiş bir şekilde dengesini kaybedip üstüme düştü, başını göğsüme yasladı. Nefes nefese kalmıştık.

Kendine gelince içinden çıkmamı sağladı ve yatağa uzandı. El ele tutuşurken "Tanrım... Bu çok iyidi... Ama aşırı yoruldum." dedi. Dudaklarımı yalayıp az önceki anları düşündüm. Bu gerçekten en iyisiydi...

"Sanırım fikrim değişti. Bu pozisyonu tercih ederim." dememle heyecanla doğrulup bana döndü. "Sahi mi?"

Öne düşen saçlarını arkaya taradım ve bana bakmasını sağladım. "Az önceki hallerini benim gözümden görseydin ne demek istediğimi anlardın bebeğim..."

Utanıp güldükten sonra başka tarafa döndü. "Sen bir de benim gözümden kendini görmelisin... Sevişirken bakışlarındaki ifade değişiyor ve bu aklımı başımdan alıyor..." diye mırıldandı.

Kolumu beline atıp onu kendime çektim. Arkadan sarılırken boynunu koklayıp birkaç kez öptüm.

Birlikte uzanıp dinlendiğimiz sırada "Bak, kalbimin diğer tarafına da seni koydum!" deyip hevesle kolyesini açtı. Başımı onun yanağına yaslayıp çenemi de omzuna gömdüm. Minik elleriyle tuttuğu kolyeye baktım. Bir tarafta annesi, bir tarafta ben vardım. "Bu dünyada değer verdiğim bir tek siz varsınız Jinnie..."

Saçlarını koklayınca başını bana çevirdi. Dudağımı öptükten sonra vücudunu da döndürüp ve yanaklarımı öptü. Minik bedenini sımsıkı sarmalarken "Benim hayatımda da tek değer verdiğim kişi sensin Lixie. Bu yüzden sonsuza dek yanında olacağım. Benden sıkılmazsın, değil mi?" dedim.

Güldü ve "Hayır... Ben de seni sevgiye boğacağım. Bütün kalbinin bu duyguyla dolup taşmasını sağlayacağım ve geçmiş anılarını telafi edeceğim." dedikten sonra tekrar hareketlendi ve doğrulup göğsümü öptü. Kalbimin hizasına uzun uzun bir kaç öpücük daha bıraktı. Sonuncusunda dudaklarını aralayıp hafifçe emdi.

"Mmh Yongbok... Rahat dur..."

"Şansımız varken neden duruyoruz ki?" deyip göğüs ucuma yaklaştı, diliyle üstünden geçti. Bununla kasılıp bileklerini tuttum ve üstüne çıktım. "Dayanamıyorum. Şansını zorlama yoksa yarın yürüyemeyeceksin."

"Umrumda değil, hadi devam edelim."

Birkaç saniye birbirimize baktıktan sonra gülmeye başladık. Kendisi kaşınmıştı. Örtüyü üstümüze çektiğimiz gibi kaldığımız yerden devam ettik. Artık hayatımın en iyi gecesi Kupa Ailesinde geçirdiğimiz ilk seferimiz değildi, buydu...


♥️♥️♥️

Kill Bill | Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin