İyi okumalar dilerim...
*
İnsanlar gerçekten garip varlıklar. Bazılarının hayatlarını nedensiz yere, kendileri öyle istedikleri ve düşündükleri için mahvediyorlar. Sonra ne mi oluyor? Oturup vicdan azabı yaşayacaklarını ya da yaptıkları yanlışı düzeltmeye çalışacaklarını mı sanıyorsunuz? Asla... Zaten bunu yapabilselerdi hiçbir şey şuan olduğu gibi olmazdı emin olun. Hayalini kurduğumuz dünyada yaşıyor olurduk. İşte gariplik de burada başlıyor. Her şey bizim elimizdeyken, neden bunu hayal gibi görüyoruz ki? Kendimizi düzeltirsek her şey tıkır tıkır yoluna girecek zaten. Hayal dediğimizi hayatımız yapabileceğiz. Çok mu zor bunu başarabilmek? Gerçekleşmesi imkansız bir hayal mi gerçekten?
Bu zamana kadar belki de her günüm bunu sorgulamakla geçti. Herkes hayatına devam etti. Bazılarının hayatlarını mahvedenlerdi bunları yapanlar. Hayatları mahvolanlara ne mi oldu? Onlar da hayallere mahkûm oldular işte...
Koskoca 12 yıl geçti, benim hayallere mahkûm edildiğim günden sonra. Sadece ben değildim elbette. Bir kişi daha vardı ki adını, varlığını almak yasaktı bu köyde.
Dün doğum günümdü. 23 yaşına girmiştim. Köy yerinde zaten kim doğmuş pek bir önemi olmuyor. Ama ölen oldu mu herkes üzerine bir de ben toprak atayım diye yarışa giriyor. (Bu yazının fiziki ölümle pek de bir ilişkisi yoktur.)
Diyeceksiniz ne yapıyorsun şimdi? Hâlâ köyde misin? Sanırım evet. Fiziksel olarak buralardayım. Aklım henüz hayalleri yaşamakla meşgul.
12 yıl önce olan olaydan sonra, okul ev arasında mekik dokudum. Okuldan nefret ettim ilk başta. Çünkü herkes benim hakkımda konuşuyordu.
"Muhtarın kızına bak. Ayıp hâlâ okula geliyor bir de."Ne yapmıştım hâlâ bilmiyordum o zamanlar. Gerçi şimdi de bulamıyorum.
Okul böyle geçiyordu işte. Erkek çocuklar benden uzak duruyordu, onların da başını yakarım diye. Kızlar zaten yüzüme bakmıyordu, onları da kendime uydururum diye. Anlayacağız ben ölmüştüm, toprak atanım boldu.
Herkes bir anda ahlak bekçisi olmuştu. Ablam bile...Ablam uzun süre konuşmadı benimle. Sevdiği adamı elinden almıştım onun gözünde. Beni düşmanı gibi görüyordu.
Yıllar geçtikçe elbette yeni kişiler girdi hayatımıza ve her şey normale dönmeye başladı. Tabi onların hayatında.
Ablam şuan evli ve bir tane de yeğenim var. Teyze oldum ve garip şekilde bu çocuğu kendimin gibi seviyorum. Garip geliyor işte.
Kiminle evlendi biliyor musunuz? Bir askerle... Benim için olanaksız bir eşleşmeydi ama o gün gelen askerlerden biriyle evlenmişti. Hani "şu senin ablan mı?" diye soran vardı ya... Murat abi. Fırsattan istifade her gün bizim eve gelmeye başlamıştı. Güya beni ve ailemizi olası saldırıdan, küfürden koruyacaktı falan filan.
Sonra bir baktım ablamla bakışmalar, gizli gizli ellerini dokundurmalar... Bir keresinde bahçede sarıldıklarını da görmüştüm. Şimdi elbette sadece sarılmadıklarına eminim o gün.
Derken Murat abi bir göreve gitti. Baya bir zaman gelmedi. Üç yıla yakın olmuştur. Ben o zamanlar liseye gidiyordum. İlçeye kadar namım duyulmadığı için rahatça okuyordum okulda.
Neyse işte ablam yine bir aşk sancılarına girdi. En büyük destekçisi bendim o zaman. Aklım artık çoğu şeye erdiği için ablam bana anlatıyordu. Böylelikle aramızdaki saçma soğukluk de uçup gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMDEM |✔️|
General FictionHer kalp sevgiyi kaldırmaz. Ağır gelir yüreklere... Hak etmek gerekir önce. Emanetse o sevgi kalbi yorar... *Yetişkin içerikli bölümler bulunmaktadır. Rahatsız olanların okumaması önerilir.*