10.

1.1K 70 8
                                    


Son ders zili çaldıktan sonra çantamı toparlayıp çıktım. Yanıma Can hemen damlamıştı hocayla beraber konuşmak için. Hemen arkamızda da Efe geliyordu.

Hocanın odasına varmamızla durduk. Ben ikizlere bakarken onlar da bana bakıyordu.

"Ya ne bakıyorsunuz çalsanıza kapıyı."

Can iki elini de kaldırıp konuştu.

"Ben çalmam hem sen konuşacaksın biz niye kapıyı çalalım. Hatta bizim girmemize de gerek yok sen konuş.  Hadi gir sen biz bekliyoruz burada."

Ona tip tip bakıp Efeye döndüm. Ona bakmamla Can onun önüne geçip yine yüzündeki gıcık gülümsemesi ile konuştu.

"Ne o daha bir hocanın odasına bile giremiyor musun? Bize kafa tutmaya gelince pek cesaretliydin ama paşam. Noldu utandın mı? Geleyim mi yanında. Bir kere abi de gelirim."

Ona göz devirip mırıldandım.

"Gerizekalı"

Önüme dönüp kapıyı tıklatıp içeri girdim. Biraz daha kalsam dövücektim çünkü. Çocuğa tahammül seviyem gittikçe azalıyor resmen.

Kapıyı tıklatmış olsam da içeri pat diye girip kapıyı birzcık sert kapatınca masasında oturan ve bilgisayarı ile ilgilenen canım hocam irkilmişti.

Kaşlarını çatıp konuşacaktı ki hemen lafa girdim.

"Canım hocam nasılsınız. İyisinizi iyi gördüm sizi. Neyse sonra sohbet ederiz ben buraya bir maç ayarlamak istediğimi söylemek için geldim de. Bizim sınıftaki ikizleri hatırlıyor musunuz. Heh işte onlarla beraber bir voleybol maçı yapmak istiyoruz. Yani eğer izin verirseniz okulda olsun ve sizde olun istiyoruz.

Haftaiçi olmasına gerek yok cumartesi günü hepimize uyar zaten o gün sizinde diğer arkadaşlarla başka maçlarınız var.

Araya bizide sıkıştırsanız da ben şu ikizleri gününü göstersem.

Ee fikriniz nedir?"

Birkaç sanıye bakıp kafasıyla koltukları işaret etti.

"Otur bakalım."

Gösterdiği yere geçip oturdum. Bir yandan ellerimle oynarken bir yandan da önümdeki masayı inceliyordum. Kahverengi masaları sevmediğimi söylemiş miydim. Bence beyaz renk olanlar daha güzel. Tamam çabuk kirlenebiliyorlar ama daha güzel ve şık duruyor. Bu oda da zaten krem rengi ağırlıklıydı. Hayır yani siyah da olsa olurmuş da bu masayı sevmedim.

"Eğer okul takımına katılacaksan olur. Hem ben sizin potansiyelinizi görmüş olurum hem siz kendinizi ispatlamış olursunuz."

Hocanın gözlerimin içine bakarak konuşmasıyla gergince oturduğum yerden biraz daha dikleştim. Şimdi kabul etsem ve oynasak bu hoca kesin peşimi bırakmaz takıma katılmak zorunda kalırım. Etmezsem Canın bir müddet çenesini çekmek zorunda kalırım.

"Hocam diğer arkadaşlara da bunu sorayım olur mu. Şimdi onlardan habersiz onların yerine karar vermiş olmayayım."

Hoca gülüp bilgisayarına geri döndü.

"Şu an kapının önünde içeriyi dinlemeye çalışanı ve onu çekmsye çalışan çocukları diyorsan eğer istersen buraya çağır beraber konuşalım.
Hee ama yok kaçmak istiyorsan buyur kararınızı verdikten sonra gelirsiniz. Hatta cumartesi günü saat üçte olacak maç için kadroyu size göre değiştirebilirim. Karar vermeniz için bir gününüz var o yüzden.
Anlaşıldı mı?"

Hocaya bakıp bakışlarımı kaçırıp ayaklandım hemen. Bu hocadan bir tık çekiniyordum. Çekingem hocanın sert biri olmasından değil. Daha çok saygı duyduğumdan. Sporda gerçekten iyiymiş anlattığı kadarı ile milli takımı yurt dışında bir çok kez temsilde  etmiş fakat yaşadığı bir sakatlık sonucu daha fazla devam edememiş. Yine de pes etmemiş ve çalışmaya devam etmiş. Sonuç olarak bizim okula gelmiş. İster torpil ile gelmiş olsun ister kendi çabalarıyla ne olursa olsun hakkını veren bir hoca olduğundan ona ister istemez herkes saygı duyuyordu.

  ~Ateş ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin