Tahmin ettiğim gibi genelde kalabalık olan sokaklar tenhalaşmış hatta kimse kalmamıştı. Birkaç kuş sesi dışında nefes alış veriş seslerim rahatsız edici derecede yüksekti. Nabzın hızlı atıyor kalbim hızla çarpıyordu. Korktuğumdan değildi bunlar. Korkmadığımdandı. Hiçbir şeyden öylesine korkmuyordum ki yapamayacağım tek bir şey dahi yoktu. Sorunda yapabileceklerimdi. Yapabileceğim şeyler o kadar korkunçtu ki korkmak kurtuluş yoluydu. Ama ben korkacağım herşeyi çoktan kaybetmiştim. En önemlisi canımı kaybetmiştim. Evet bedenim hala canlıydı ama benim CANIM beni çoktan terk etmişti.
Sık nefes alışlarım daha da hızlanırken sol taraftan köşeyi dönüp ara sokağa girdim. Yürüyüşümde şapkamın arkasındaki boşluktan sarkan at kuyruğum sallanıyor bu ise beni daha da strese sokuyordu. Bu işlere bulaşmayalı çok olmuştu ama bırakalı henüz çok olmamıştı. İstesem de bu işleri bırakamıyordum çünkü bu işler insana kene gibi yapışıyor ölene yada ülke değiştirene kadar peşini bırakmıyordu. En azından bu konularda yardım alabileceğim ve güvendiğim biri hala vardı. Güvendiğim doğruydu ama bana yardım edebileceğimden şüpheleniyordum. Şansım yüksekti ve artık vazgeçme ihtimalim yoktu. Tekrar sokağı ardımda bırakıp başka yola girerken eskileri anımsıyordum. Bu yollara kaldırımlara az basmamıştım. Yıllar sonra bile unutmayacak kadar çok geçmiştim buralardan. Unutmayı ister miydim bilmiyorum. Bunları unutmam demek kendimi unutmam demekti.
Yolun sonuna gelince durdum. Hemen sağ tarafımda eski tahta kulübeye yönümü döndüm. Yaşam belirtisine dair hiçbir şey yoktu. Köşedeki lamba bile yıllar önce birkaç sarhoş tarafından kırılmış, tek ışık kaynağı gökteki aydı. Hava kararmış ama tam karanlık değildim göz gözü görmeyecek kadar değildi en azından. Ellimi başka bir yer olsa iğreneceğim tozlu kapı kulpuna doğru uzattım. Elimin tersiyle tozları ittim. Kulpu aşağı doğru bastırmaya çalıştım. Tahmin ettiğim gibi kolay ve gıcırtılı bir şekilde tahta kapı açıldı. Girmeden önce etrafa bakındım. Biraz ilerideki kedi dışında buradaki tek canlı bendim. Korkumu dindirmek adına içinden sakinleşmemi emrettim. Kalp atışlarım yavaşça normale dönerken cesaretimi topladım ve yıllar sonra o kapıdan tekrar içeri girdim.
Tahta kapı tanıdık olduğum gıcırtılı sese meydan okurcasına sessizce açıldı. Anladım ki kapı çok sık kullanılıyordu. Hatta sıksık yağlandığına emindim. Sessiz adımlarla içeri girdim. Bu kulübenin her karışını biliyordum. Kapıyı arkamdan sertçe kapattım. Kapının önündeki fayansın sağ tarafındaki çöküntüye dikkat etmeden ayağımı bastım. Bu çöküğün farkındaydım. Yıllardır oradaydı ve kimse onu düzeltmeye çalışmamıştı. Ya da gerek duymamıştı. Rahat bir şekilde telefonumu cebimden çıkarıp feneri açtım. Elimdeki telefonu ileri doğru çevirip ilerlemeye başladım. Flaştan gelen ışıkla oda tam aydınlanmamıştı ama önümü görmeme yardımcı oluyordu. Feneri tutmaya devam ederek odanın duvarına doğru ilerledim. Telefonun ışığını duvara tutup yıllar önce orada olan oyuğu aramaya başladım. Ellerimi duvarın üstümde hızlıca dolaştırmaya başladım.
Biraz uğraştıktan sonra yerini buldum. Tahta kolu elimle iyice tutup kendime doğru çektim. Bu gizli kapı da ses çıkarmadan açıldı. Birkaç küçük adımla ilerledim. Gizli kapıyı kapatmayıp ne olur ne olmaz diye açık bıraktım.
Eski tahta masanın arkasında sandalyede oturan kişiyi görünce gözlerim istemsizce doldu. Birkaç adım adama doğru yaklaşıp duraksadım. İlk önce derin bir nefes aldım. Gözlerimi yeşim gözlerine sabitleyerek dudaklarımdan dışarı ufak bir hıçkırık kaçtı. Sağ yanağımdan süzülen göz yaşı damlası gerçekleri fark etmeme yardımcı oldu. Sandalyedeki adam ise benim aksime hiç duygulanmamıştı. Vücudumun tansiyondan dolayı istemsizce bayılmama neden olmasından birkaç saniye önce dudaklarımı zorla birbirinden ayırarak yeni bir milat yaratacak sözleri fısıldadım.
"Ba-baba"
Öncelikle umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bu elimdeki son bölümdü. Biraz kısaydı biliyorum ama okul var işteğ. Bundan sonra yazdıkça atıcam. Kitabın kitlesinin büyümesi için instangramdan tanıtım videoları hazırlamayı planlıyorum. Destek vermek için @takidukkaniwhatpd4 ten ulaşabilirsiniz. Karakter rol modelleri tam olarak hazır değil malesef :( Ece'nin modelini ilk esmer seçmiştim ama içime sinmedi. Kumral biri arıyirum. Bildiğiniz ve Eceyi yansıtan varsa instangramdan gönderebilirsinizzz:)) Şimdilik benden bu kadar haftaya kadar hoşçakalınnn:) 🌟⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKI DÜKKANI
Teen FictionEce'nin tek istediği arkadaşının doğum günü için bir hediye almaktı. Ama girdiği dükkan basit bir dükkan değildi. Kadın ticareti ile ilgilenen bir çetenin şubesiydi. Ece o çeteden zekasıyla kurtulmuştu. Fakat Ece'nin vicdanı bunu yapanların serbest...