Hazırlık 9.Bölüm

50 5 0
                                    

                    İyi okumalarrr




Soğuk hatta buz gibi suyun içine girince kısık sesle bir çığlık attım. Küvetin içine iyice yerleştim. Pozisyonumu ayarlayıp başımı arkaya doğru uzattım.

Soğuk suya ilk girdiğimde hep bu anı yaşardım. Yıllardır yapmama rağmen vücudum bir türlü alışamamıştı. Sorun değildi. Zaten birkaç saniye sonra az da olsa ılıyor gibiydi. Köşedeki telefonu alıp müzik listeme girdim. Yine ingilizce ama melodisi çok güzel bir şarkı seçip arkama yaslandım.

Kulaklık takmaya gerek duymadan direk şarkıyı son ses açtım. Müziğin ritmiyle kafamı ileri geri sallıyordum. Müzik kulaklarımı mayıştırırken buz gibi soğuk su tenimi yakıyordu. Şarkı 9.kez başa sarınca gülümsedim. Şarkıyı durdurup küvetten yavaşça kalktım.

Tenim özellikle de bacaklarım uyuşmuştu. Küvetten çıkıp duşa kabine ilerledim. Suyu ılık seviyeye getirip suyu açıp altına girdim. Önce saçlarımı şampuanladım. Daha sonra tek kullanımlık liflerden biriyle vücudumu temizledim.

Soğuk suyun ardından ılık su ateş gibi hissettiriyordu. Vücudumdaki uyuşukluk ılık suyla az da olsa geçmişti. Tüm vücudumu ılık suyla köpükten ve şampuandan arındırdım. Hızlı adımlarla duşa kabindenen çıktım. Küvetin yanına asılı bornozu aldım ve üstüme geçirip banyodan çıktım.

Otelin küçük yatak odasına girdim. Neredeyse 3 kişilik olacak kadar büyük yatağa doğru ilerledim. Çarşafları yeni serilmiş yatağın önünde durdum.

Yatağın sağ köşesindeki bavulumu açıp içinden kıyafet seçtim. Basit birer iç çamaşırı ve geniş bir eşofmanı giydikten sonra giyebileceğim bir tişört aramaya başladım. Sonunda siyah bir tişörtü çekip giydim. Tişörtün altında kalan ıslak saçlarımı da tek hareketle tişörtün üstüne bıraktım. Islak saçlarım için saç kurutma makinesini aradım.

Tuvaletteki dolapta bulup saçlarımı kuruladım. Kuruyan saçlarımı tarak ile açtım. Tekrar yatak odama ilerledim. Banyoya girmeden önce şarja taktığım telefonumu şarjdan çekip çıkardım. Telefondan ilk önce Sılayı aradım. Bir takım aksilikler (!)yüzünden gidemediğin doğum gününü kutlamamıştım.

Zaten daha yeni gelmiş sayılırdım. Arabadan indiğim gibi otele çıkmış ve kendimi direkt banyoya atmıştım. Telefondan Sılayı aradım. Telefon birkaç çalış sonrası açıldı.

"Ooo Ece hanımlar bizi mi hatırlamış, çok şaşırdık"

"Ya sıla bilerek mi yaptım sanki abartma"

"Hmm hmm eminim günlerdir gelicem gelicem merak etmeyin kesin geliyorum laflarını da sen demedin zaten"

"Uff son dakika işim çıktı yoksa niye gelmiyim ki "

"Ya tamam zaten fark etmiştik. Ece gelmediyse ya ölmüştür ya da kaçırılmıştır dedik "

Kaçırılmak kelimesini duyunca dudaklarım kıvrıldı.

"Valla seni de mahçup ettim. Hediyeni de almıştım ne güzel. Kargoyla yollatıyım istersen?"

"Yok ya gerek yok şimdi, ben o taraflara geliyorum zaten. Öğleden sonra senin otele uğrarım buluşuruz."

"Tamamdır bekliyorum"
"Okey hadi bayyy"

Telefonu kapatıp yatağın diğer ucuna doğru fırlattım. Ne diye geliyordu ki şimdi. Hayır normal zamanda seve seve beklerdim ama bugün önemli bir işim vardı. Şu Alkım Durna mıdır nedir onu arıcaktım. Neyse o işi de akşama bırakırdım. Sonuçta ölüm kalım meselesi değildi.

Sıla birkaç dakikaya gelmiş otelin bahçesinde çay içip konuşmuştuk. Zamanın geçmesi için saniye sayıyordum. Sıla ise çok rahat bir şekilde çayını içip yeni flörtü hakkında konuşuyordu. Adının Metin olduğunu söylemişti. Dediğine göre dünyanın en iyi (!) erkeğiymiş. Dediğinde bende sırıtmamı engelleyememiştim. Ne de olsa her kadın ilk tanıdığında böyle derdi. Konu sonunda doğum gününe geldiğinde neden gelmediğimi sordu. Ben de en iyi yalanımı çok geçmeden bulup otelde hırsızlığa uğradığımı söyledim. Başka otele gitmemi teklif etse de reddetmiştim. Ufak bir yalan için oteli bırakmaya gerek yoktu.

Dördüncü bardak çayımızı içince sonunda sıla doymuştu. Çayın yanında yediğimiz kekler ve poğaçaları sayarsak doyması normaldi. Yemek ve içecek faslı bitip ayaklandığımızda takı dükkanından onun için seçtiğim gümüş kolye küpe setini verdim. Her zamanki gibi hiç gerek olmadığını söyledi. Bu kolye başıma neler açtı bir bilseydi böyle demezdi herhalde.

Sılayı da zar zor uğurlayınca rahatladım. Neredeyse iki saattir konuşuyorduk. Sıla çok konuşkan biriydi evet ama tam da olmaması gereken zamanda olmuştu. Saat 7 ye geliyordu ve hava kararmıştı. Bu saatte sokaklar kalabalık olurdu ama yarım saate tenhalaşırdı. Sonuçta İstanbul. Ne olacağı hiç belli olmaz.

Direkt odama çıkıp bavuluma ilerledim. Birkaç eşyayı yatağın üstüne attım. Bavulu tekrar yerine itip dolaba yöneldim. Dolaptaki çantadan da birkaç şeyi alıp yatağa fırlattım. En sonunda üzerime siyah bir tayt siyah sweatshirt ve siyah ayakkabılar geçirdim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Yataktaki tüm eşyaları düzensiz bir şekilde siyah sırt çantamın içine koydum. Çantayı sırtıma taktım. Son olarak siyah şapkamı da at kuyruğumu bozmamaya dikkat ederek taktım. Aynadan görüntüme bakıp sevindim. Yine harika olmuştum. Telefonumu da alıp otelden çıktım. Bu akşam bu işi halledecektim. 

TAKI DÜKKANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin