(JİSUNGUN ANLATIMIYLA)
ne kadar süredir yürüyorum bilmiyordum. kulübeden baya uzaklaşmıştım. her taraftan uluma sesleri geliyordu ve bu beni korkutuyordu.
yavaş adımlarla ilerlerken ileride bir kulübe daha gördüm. kulübeye doğru ilerledim. bir taraftan da dua ediyordum.
kulübeye geldiğimde kapı açıktı. içeri girdiğimde bir kaç takım elbiseli adam vardı. adamlardan biri beni gördüğü anda "jisung bey!" diye bağırdı. ani bir bağırış olduğu için irkilmiştim.
diğer adamlarda bana döndüğünde aralarından biri açıklama yapmaya başladı. "biz lee minho'nun adamlarıyız efendim. korkmanıza gerek yok. sizi kurtarmak için geldik."
lee minho kısmından sonrasını dinlememiştim. sadece o isime odaklandım lee minho.
onu gerçekten özlemiştim. sahiden kusursuz yüzüne bakmayalı ne kadar zaman olmuştu?
minhonun adamlarında biri telefonun çıkartıp birini aradı ve beni bulduklarını söyledi.
aradığı kişiler gelene kadar benim oturup yemek yememi söylediler fakat canım ne yemek yemek istiyordu ne de oturmak.
sadece onu görmek istiyordum.
umarım oda beni görmek istiyordur.
yaklaşık 5 dakika sonunda bir araba sesi duyuldu. aeaba frene o kadar sert basmıştı ki sesi buraya kadar gelmişti.
kapı açılma sesi geldi fakat kapanma sesi gelmedi. gelen kişi kapıyı açık bırakmıştı. merdivenler tahta olduğu için gelen kişinin aesini rahatça ben ve odadakiler duymuştu.
kapı sertçe açıldığında gelen kişinin önce sesi sonra görüntüsü ortaya çıktı.
evet gelen minhoydu. içeri girdiği anda gözleri gözlerimde takılı kalmıştı. sadece bana bakıyordu.
"jisung." dedi hızlı nefes alarak. gözlerini bir saniye bile gözlerimden ayırmıyordu. sanki ayırırsa bana bir şey olacakmış gibi.
"minho" dedim kısılan sesimle. sessiz konuşmuştum fakat o beni duymuştu. bundan emindim..
(MİNHONUN ANLATIMIYLA)
gelen telefon ile kalbim hızlanmıştı. onu bulmuştuk.
hızlı kalp atışlarım ile girdiğim odadan çıktım hızla çıktım ve adamlarımdan arabanın anahtarını kaptığın gibi arabaya bindim.
adamlarım orda kalmıştı fakat ımurumda değildi. çuanki tek umurumda olan şey jisung'tu. onu çok merak ediyordum. herhangi bir yarası var mıydı? varsa çok acımış mıydı?
düşüncelerimle birlikte gazı kökledim ve gelen konuma doğru sürdüm arabayı.
o kadar hızlı gidiyordum ki geri dönüş için benzinimiz kalmayabilirdi.
konuma geldiğimde freni kökledim ve arabayı kapatmadan arabadan indim.
tahta merdivenlerden atladım ve kapıyı sertçe açarak içeri girdim. girdiğim gibi karşımda onu gördüm. o çok özlediğim yüz şuanda karşımdaydı.
jisung.
"jisung..." dedim gözlerine bakarken. uzun zamandır bu güzel gözleri görmemiştim. haliyle özlemiştim güzel gözlerini.
gözlerime baktı ve "minho" dedi kısılmış sesiyle. sessiz söylemişti fakat ben duymuştum.
kapıyı kapatarak yanına doğru ilerledim. yavaş adımlarla ilerlerken adamlarına işaret vererek onları dışarı çıkmaları için emir verdim. işaretim ile dışarı çıktılar ve jisung ile yanlız kaldım.
"minho... ben özür dilerim." dedi jisung ve gözünden bir damla yaş düştü kirlenmiş sweatine.
yanına oturdum ve onu kendime çekerek sarıldım.
"özür dileme jisung. sen bişey yapmadın."
"hayır benim yüzümden oldu. seni o odadan kovmayıp herşeyi anlatsaydım bunlar başımıza gelmezdi."
sahi, o odadaki fotoğraflar da neydi?
"sorun değil jisung. orası denin gizli yerinmiş demek ki. oraya girmem benim suçumdu."
"o fotoğrafların ne olduğunu merak etmiyor musun minho?"
ediyordum fakat bunu ona soramazdım. sevmediğim şeyleri yapmam hiçte hoş olmazdı. hesap sorar gibi olurdu.
sorusuyla birlikte kafamı aşağı yukarı 'evet' anlamında salladım.
"o fotoğraflar senin gizlice çekilmiş fotoğraflarındı. bara geldiğin günden beri hep orta masada otururdun. genelde hep beni izlediğin için ben sana bakamazdım utancımdan. sen başka bişeyle ilgilenirken seni izlerdim. yani senin beni sevdiğin zamanlarda bende seni seviyordum. bunu anlatmamın sebebi ise o fotoğrafları benim çektiğim gerçeği. sen başka şeylerle ilgilenirken, ne zaman hoşuma giden bir hareketin olduğunda bunların fotoğraflarını çekip onları saklardım o odada.yani o oda sana ait bi odaydı."
bıçaklandığında bana sevgilim demesinin sebebini açıklıyordu herşey. ben onu severken oda beni seviyordu yani.
"peki ya neden çıkma teklifimi kabul etmedin?" meraklı gözlerle onun cevabını bekliyordum.
"heycanlanmıştım. ben senin homofobik olduğunu düşünüyordum. beni hiç sevmiyeceğine emindim. sen beni sevdiğini söyleyince çok heycsnlanmıştın. dalga geçtiğini düşünüp reddettim fakat sonrasında ciddi olduğunu anladım."
\\JİSUNGUN ANLATIMIYLA//
ona herşeyi anlatmıştım. en başından beri olanlarda dahil.
onu iterek göğüsünden kalktım ve ona doğru dönerek oturdum.kafamı aşağı eyerek ellerimle oynamaya başladım.
"minho..." dedim çekinerek. yüzüne bakamıyordum onca sırdan sonra.
büyük elleri çenemi kavradı ve yüzümü yüzüyle aynı hizzaya getirdi.
"o oda yüzünden kendini suçlama jisung. benim için hiç sorun değil." dedi gülümseyerek.
hafifçe güldüğünde en sonunda o cesareti topladım ve özlem çektiğin o dudaklara yaklaştım ve minik bir öpücük kondurdum.
o anki utanç ve şaşkınlıkla ne yapacağımı şaşırdım. kesin kızarmıştım!
"jisung..." dedi ve daha fazla dayanamamış olacakki uzun süredir benimde istediğin bir şeyi yaptı.
dudaklarımızı buluşturdu.
-------------
AY SELLAAAMMM.
valla mafyayı özlemişim. yazmaya oldu bayağı tabii 😬yarını bekleyemedim saldım yeni bölümü.
AYRIICAAApazar günüde yaklaşık 1k bölün yazmak istiyorum hedefim o yönde...
TAKİPTA KALIN
MİNSUNGLA KALIN😻🫶💍💗🤭❤️🩹💋⭐️🥰🫀💞🫦😋✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mafya||minsung
General Fictionmafya minho, uzun süredir gittiği bardaki barmen jisunga aşık olmuştu. her bara gittiğinde orta kısıma oturur, jisung'u izlerdi. ona açılmak istediğinde jisung onu reddetmişti. bir süre sonra sevgili olmuşlardı falar ileride olacak olaylardan haberl...