sekizinci mektup

73 12 0
                                    

Ankara, 7. IV. 35

Çok Sevgili Aliye,

Nüfus tezkeresini ve mektubunu aldım. İşlerin çabuk olup bitmesi için ben burada uğraşırım. Siz de eliniz düştükçe orada arkasını arayınız. Bu mektubun nedense çok hüzünlü idi. Bahar, insanlara yaşamak neşesi veren bir mevsimdir. Ankara'da bahar olmadığı için ne kadar üzülüyorum bilsen. Önümüzdeki ay başında muhakkak İstanbul'a gelmek istiyorum. (Galiba askerlikten yakamı sıyıracağım, o zaman kavuşacağımız günleri daha çok yaklaştırmış oluruz.) Geldiğim zaman göreceksin, seni neşelendirmeye, sana tatlı günler yaşatmaya ne kadar çalışacağım. Bütün hayatım müddetince senin yüzünde en ufak bir keder buruşuğu olmasını bile istemem. Biz mademki bahtiyar olmak, hayatta bir zevk bulmak ve birbirimizi mesut etmek istiyoruz, artık mektuplarımızdan ve sözlerimizden kederli şeyleri atmalıyız. Şimdiye kadar neşeli şeyler görmüş olmasak bile bundan sonra göreceğiz. Sonra öyle "Ben resimdeki gibi güzel değilim" diye yazma. Sen benim için her halinle güzelsin. Seni her halinle seveceğimden bir an bile şüphe etmeni istemem. Bunu mektubun başına yazacaktım, fakat mektubunda böyle şeyler bulunduğunun cezası olarak sona bıraktım. Hem ben de öyle resimde göründüğü gibi kerli ferli bir adam değilim, kısacık boylu, ak saçlı bir yarı ihtiyarım. Yaşımın yirmi sekiz olması bir şey ifade etmez, dertli seneler beni belki kırk yaşına gelmiş kadar ihtiyarlattılar. Senin cildin iyi kremler kullanarak güzelleşir, fakat benim kayıp olan senelerimin geri gelmesine imkân yok. Ben de bunları oraya geldiğim zaman sükûtu hayale uğramayasın diye yazıyorum. Bundan sonra hep neşeli mektuplar yazacağız, değil mi? Binlerce defa gözlerinden, dudaklarından öperim sevgilim. 

Sabahattin Ali  

Canım Aliye, Ruhum FilizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin