20. X. 1944
Sevgili Aliye'ciğim
Çankırı'ya geldim. İlk gecem çok fena geçti. Pis bir yağmur yağıyordu. Motor bozulduğu için her yerde elektrikler sönmüştü. Otellerde yer yoktu. Polis karakoluna gittim. Saat gece yarısından sonra ikiye doğru bir otelde bir yatak bulduklarını söylediler. Gittim baktım, üç yataklı bir oda, iki yatakta iki herif uyuyor. Biri sakallı, öteki, başında yağlı meşin kasketiyle uyuyan şoför kılıklı biri. Pis yatağa, mum ışığı ile soyunup yattım. Sabaha kadar buhranlı rüyalar gördüm. Yatak, yastık, yorgan leş gibi kokuyordu. Meşin kasketli herif sabaha kadar durmadan "bup" yaptı, sakallı herif horladı. Sabahleyin iğrenç muslukta yüzümü bile yıkamadan sokağa fırladım. Kolorduya gittim. "Sen On Beş Eylül'de gelecektin, bir aydan fazla geç kaldın, seni 45 günde terhis edemeyiz, Milli Müdafaa Vekâleti'ne soracağız!" dediler. Ben "Bana yeni tebliğ edildi," dedim ama, galiba Milli Müdafaa'ya sormadan olmuyor. Her halde tatsız bir iş. Mamafih halledeceğimi umuyorum. Olmazsa bir ay fazla yaparım. Kolordudan çıkınca bizim Ömer Bey'i aradım, otellere yeniden başvurduk. Hiçbir yerde tek yataklı, temiz bir oda bulamadık. Şehrin dışındaki nakliye taburunda çadırda yatacaktım, fakat yatak yorgan, karyola lazımdı. Nihayet Maarif Müdürü'ne gittim, Allah razı olsun, adam güzel bir ilkmektepte geniş, havadar bir oda buldurdu. Ömer Bey'den yatak, yorgan, karyola, yastık aldım. Kendi getirdiğim iki çarşafa ilave olarak iki çarşaf daha aldım. Mektep müdürü de odama güzel bir masa, dört iskemle, elbise asacağı, bir dolap filan koydurmuş. Sürahi ile bardak bile eksik değil. Şimdilik rahatım iyi, yalnız somya bozuk, sabaha kadar zangır zangur ediyor (hani şu bizim yeni evliliğimizdeki somya cinsinden, ama onun on misli bozuğu, bütün yaylar kopup yan yatmış). Burada karartma o kadar sıkı değil, pencerelerde perde olmadığı halde, elektriği bizim evdeki gibi maskeledim, yakıp duruyorum. Yarından itibaren bir at alıp dağları kırları dolaşacağım. Bu sefer inşallah kafayı gözü kırmayız. Cumhuriyet Bayramı'nda, ya izin ya vazife yahut firar suretiyle Ankara'ya geleceğimi umuyorum. Sen ne âlemdesin? Mektepten unu aldın mı? Senai Bey'e namıma rica et, bu on iki kilo unu bir hademe ile yollayıversin. Filiz nasıl? Öksürüğü geçti mi? Benim askere geç gelmem yüzünden çıkan müşkülattan sakın kimseye bahsetme, dostlar üzülmesin, düşmanlar sevinmesin. Şimdilik yazacak başka bir şey yok. Mufassal mektup beklerim. Adresim aşağıdadır. Senin ve Filiz'in binlerce defa gözlerinizden, yanaklarınızdan öperim.
Sabahattin Ali
Adres: S.A. Güneş İlkokulu'nda
Çankırı
Sevgili Filiz'ciğim, Nasılsın? Beni arıyor musun? Ben seni çok arıyorum. Bana güzel mektuplar yaz, olur mu? Seni binlerce defa kucaklarım. Güzel Filiz'im.
Baban Sabahattin Ali
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canım Aliye, Ruhum Filiz
General FictionBüyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor. BASIM YILI: 2019 YAYINEVİ: YKY