onuncu mektup

53 9 0
                                    

15. IV. 35

Dünyada herkesten ve her şeyden çok sevdiğim Aliye,  

Uzun ve güzel mektubunu aldım. Yazarken sanki mazinin tatlı saatlerini de yaşamış gibisin. Benim kendi mektep hayatım da gözümün önüne geldi. Fakat benim talebeliğim pek hoş değildi, hiç sevdiğim arkadaşım yoktu, etrafımda hep manasız ve aptal çocuklar vardı, çok sıkılırdım. Yalnız Darülfünun'da okuyan birkaç arkadaşım vardı, bunlarla pek ahbaptım ve hep onlarla gezerdim. Benim talebeliğimin en güzel tarafı Almanya'daki tahsil hayatımdır. Fakat döneli dört seneyi geçtiği için artık uzak bir hayal oldu hepsi... Şimdi gözlerim arkada değil, ileride, geçen güzel günleri değil, gelecek güzel günleri düşünüyorum. Sana bir de müjdem var: Benim askerliğim şimdilik kaldı, en aşağı bir sene yakamı sıyırdım. Salih amcam (8) ısrar etti, gelecek sene büsbütün kurtulacağım galiba... Bunun için artık birleşmemiz bir zaman meselesi oldu. Aliye'ciğim, benim niyetim şöyle: bu önümüzdeki mayıs ayının beşinde veya onunda İstanbul'a gelip derhal nikâh yapmak ve beraberce Ankara'ya dönmek... Yengemler de bunu en muvafıkı buldular. Buraya gelince yengemlerde ufak bir eğlenti yapacağız, sonra da evimize... Evimiz deyince gözünde büyütme... Ancak içine girilebilecek kadar döşenmiş, birkaç sandalye ve bir masadan ibaret bir yer... Diğer eşyaları alacaktım, seninle beraber intihap etmek için vazgeçtim. İstedim ki beraber oturacağımız yuvamızın her eşyasını beraber alalım. Sonra sana açık söylemekte beis yok, vaziyetimi ancak dört beş ay evvel düzelttiğim için birdenbire masraflara girmeye de muktedir değildim. Bu tasavvurlarımda bana iştirak edeceğini ümit ediyorum. Bir gün evvel sana kavuşmak arzusuyla içim tutuşmaktadır ve herkesi tesiri altına alan bir sürü manasız anane ve merasime tabi olmakta bence mana yoktur. İki insanın hayatlarını birleştirmesinde en ehemmiyetli nokta, birbirlerini sevmeleri ve hüsnüniyet sahibi olmalarıdır. Sen şimdiden Ankara seyahatine hazırlan. Azami bir ay sonra buradayız. Hazırlanacak da bir şey yok ya, ben seni olduğun gibi kucaklayıp trene getireceğim... Yengem senden şikâyet ediyor ve kendilerine mektup yazmadığın için darıldığını söylüyor, bana yazdığın mektubun içine hiç olmazsa birkaç satırlık bir kâğıt koy. Bizi birleştiren, bize bu büyük saadeti veren onlardır, değil mi? Gönderdiğin resim çok güzeldi. Sen istediğin kadar "Ben güzel değilim" diye yaz, benim için dünyanın en güzel ve sevgili kadınısın. Bilemezsin, şu on beş yirmi günü nasıl sabırsızlıkla bekliyorum. Aklımdan hemen trene binip gelmek bile geçiyor. Sen de beni görmek istiyor musun Aliye, hemen cevap ver, sen de bana kavuşmak istediğini yaz, beni beklediğini söyle. Gözlerinden, yanaklarından, dudaklarından binlerce defa öperim sevgili nişanlım. 

(8)  Sabahattin Ali'nin babasının kuzeni, eczacı Salih Başotaç.

Canım Aliye, Ruhum FilizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin