↬16 | İki Yılan

38 11 1
                                    

Sabah olmasına rağmen karanlık olan gün, insanların içini yansıtıyordu. Her şey yıkılmış, çoğu yer harabeye dönmüştü.

Her tarafta yeni bir savaş haberi ve hemen arkasından ölüm haberleri yayılan Ateş Krallığında prenses Nisa tek başınaydı.

Aylardır neredeyse tek kelime bile etmeyen kız camın önüne geçmiş ağlayan gözleriyle şarkısını söylüyordu.

Şövalye Umut onu her zaman uzaktan izlerdi. Güzelliğinde, eşsiz sesinde, esmer teninde kavrulmak isterdi adeta fakat kendisi bir Şövalye parçasından başkası değildi.

Nisa genç adamın bakışlarını çoğu zaman yakalar ve onun tarafından beğenilmek hoşuna giderdi.

"Umut benimle beraber şarkı söylemek ister misin?" Genç adam şaşkınca güzel kıza bakarken içindeki kelebekleri durduramıyordu. Nisa'nın güzelliği onun kalbini hızlandırmaya yetiyordu.

"Ben şarkı söyleyemem Prenses."

"Herkes şarkı söyler Umut, hem kimse benimle şarkı söylemiyor." Genç kadının tatlı sesi Umut'un kalbini yerinden oynattı ve Prenses'in minik isteğine itaat etti.

Nisa tatlı sesiyle şarkısına başladığında Umut çekinerek sözlerini takip etti. İlk başta minik mırıltılar ardında gülüşerek söylenmeye başlanan o düet...

Birbirlerinin gözlerine bakan 2 genç o an anladı gerçek aşkı bulduklarını.

Su Krallığı ise terk edilmiş bir yere benziyordu. Halkın bazıları Kraliçelerinin gazabından korktukları için başka yerlere kaçmış, bazıları ise gidecek yerleri olmadığı için mecburen kalmaya devam etmişti.

Gizem, ziyaretine gelen Atakan'ı görünce şaşırdı.

"Yine ne vardı Atakan?"

"Seni görmeye geldim."

"Böyle mi bitireceksin nefretimi benden? Sana tavsiye bu iş sonsuza kadar sürer."

"Hayır sadece seni görmek istedim, seni özledim."

Genç kadın duyduklarına şaşırmıştı ama kendinden taviz vermeden Atakan'ın yüzüne baktı.

"Krallığına dön Atakan, malum verecek çok ölüm haberin var."

"Sayende."

"Atakan ağzındaki baklayı çıkarır mısın?"

"Misafirperveliğin böyle mi Gizem? Önce oturmalıyız."

Genç adam, kızı ikna ettiğinde beraber şaraplarıyla beraber oturdular.

"Şimdi dinliyorum."

"Nasılsın?"

"Nasıl görünüyorsam öyleyim Atakan, sohbeti uzatmaya çalışma."

"Uzatmak istiyorum ama."

"Yalan söyleme bari, lütfen."

"Yalan söylemiyorum." derken yerinden kalkıp Gizem'in yanına geçti.

"Ne yapıyorsun sen Atakan?"

"Ne yapmak istiyorsam." derken parmaklarını onun kolunda gezdiriyordu.

"Kes şunu!"

"Gizem, bu kadar güzel olman akla zarar." Gözlerini genç kızın gözleriyle birleştirdiğinde Gizem titredi.

Atakan parmağıyla Gizem'in saçını kulağının arkasına attı ve soğuk ellerini kadının boynunda gezdirdi, Gizem zorlanıyordu.

"Dudakların tam da öpülesi Kraliçe Gizem." derken gözleri sadece kadının dudaklarındaydı. Ardından yumuşak dudaklarını kadınınkilerle birleştirdi.

KIYAMET KRALİÇESİ (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin