Bölüm 4:

32 5 12
                                    


<<< Bir kadın varmış, içi kan ağlamış, "Yapma, ben sensiz bir kör düğümüm!" demiş, "Sensiz ben susuz kalmış bir balığım! Etme, uzaklaştırma beni!" Sözleri dağları delmiş, gözleri bir yıldıza kitlenmiş, Bir adam duysun istemiş, Çok sürmemiş sözlerinin ulaşması, baharları getirmiş birlikte aşık olduğu adama. Ama bir bakmış ki dağları delen balık boğulmuş bu derin okyanusta... >>>


Gazete içerisinde bir savaş bildirimi haricinde hiçbir şey yoktu. Kraliyet ailesinin düştüğünü yazmışlardı ancak detaylar belirsizdi. Her gazete birbirinden farklı şeyler söylüyordu. "Niye böyle?" diye sordum. Umutsuzca gazetelere daha dikkatli baktım. Sanki içeriği değişecekmiş gibi. "Niye her biri farklı şeyler söylüyor?"

Başımı kaldırdığımda Birsha kapı pervazına yaslanmış, kollarını birbirine dolamıştı. Nedense bir şekilde çok çekici görünüyordu. 'Hayır.' dedim kendime. 'O çekici değil. O bir düşman askeri. Kendine gel Matilda, Ergenliğimi çoktan atlatmadım mı ben?'

Düşüncelerim kulaklarımı kızartırken, boğazımdaki yumruyu temizlemek için homurdandım. "Bu yüzden mi bu kadar çok gazete aldın?" Sorarken Birsha bir şeyler düşünüyormuş gibi ayaklarını belirli bir ritimle zemine vuruyordu.

Bir süre düşünmüş gibi bekledi, sonra sessizce "Evet." dedi. Kapıdan ayrıldı, yatağa doğru gelip hemen yanıma oturdu. "Birçok gazeteye baktım. Her biri farklı şeyler söylüyordu. Neden olduğunu aslında tahmin edebilirsiniz, küçük hanım. Burası başkentten uzak. Savaşın hasarları çok az görünüyor bu kasabada. Gazeteyi satan kişi, haberlerin doğru olmasını istiyorsak bir süre beklememiz gerektiğini söyledi. En az..."

Birsha tedirgin görünüyordu, "Ne kadar?" diye soruverdim. Cevaplara ihtiyacım vardı, ne kadar acı verdikleri önemli değildi. Yüzmeyi bildiğim sürece bu dipsiz okyanusa batsam da bir sorun olmazdı.

"İki hafta... Belki daha fazla." Birsha endişeyle parmaklarıyla yatağın ahşabını tutuyordu. "Tam olarak emin değillermiş... Çünkü bir savaş olduğunda... Halka tam olarak doğru bilgiler verilmez. Kafa karışıklığı olmaması için. Veya belki de halkı ayaklandırmamak için..."

Bu cümlenin sonucunda yüreğime bir kılıç misali saplanacak bir şeyler vardı. Anlamıştım. Nasıl gözden kaçırabilirim ki? "Söyle." diye ısrar ettim.

"Benden bir şey saklamaya cüret etme." Dişlerimi gıcırdatırken Birsha'nın cevabını bekledi zihnim.

Tir tir titremeli miydim? "Sana güvenmeye çalışıyorken, benden bir şeyler saklamaya cüret etme, Birsha." Bakışlarım onun siyah gözlerine kaymıştı. Bu adamın gözlerinde kesinlikle bir şeyler vardı. Bir dipsiz uçurum. Bir... Son. Belki de bir sonsuzluk. Karanlık.

Birsha pes etmiş gibi başını ellerinin arasına aldı. "Küçük hanım." Derin bir nefes çıktı dudaklarından, "Bu şu demek oluyor ki; Aileniz idam edildiyse bile... Bunu bilmemize imkan yok. Çünkü ailenizi teker teker idam etmişken bile bunu halktan saklayabilirler."

Bu sefer o siyah gözler, yeşil gözlerime takılmıştı. "Siz kaçak bir prensessiniz... Bu durumda ailenizin hayatta olduğunu söylemeyi tercih ederlerse yalan söylemiş de olabilirler. Veya tam tersi. Ailenizi hala hayatta tutarken size öldüklerini söyleyebilirler."

Babacığımın sürekli içtiği dumanlı bir şey vardı. Babacığım ona, 'Pipo' diyordu. Dumanlı, gereksiz derece bunaltıcı ve acı bir şeydi. Ona neden içtiğini sorduğumda, 'Üzgün olduğumda veya stresli olduğumda biraz olsun beni rahatlatıyor.' demişti. 'Ama sana asla tavsiye etmiyorum sevgili kızım. Bu bir nevi bağımlılık; Asla bulaşma.'

AnemoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin