Bölüm 10:

30 5 8
                                    

<<< "İyi dinle Matilda, Uğur böcekleri tehlikedeyken ölü taklidi yaparlar.

Ama onlara yaşadıklarını ne hatırlatır?" >>>



Umutla, lonca merkezinden çıktığımızda toprak hala nemli gökyüzü ise aydınlıktı. Kara bulutlar dağılmış ve yağmur bir süreliğine durmuş gibi görünüyordu. Belki de bir daha yağmayacak yerini güneşe bırakmaya devam edeceklerdi.

"Biliyor muydun?" diye sordum Ziven'e.

Ziven soru karşısında afallayarak bana döndü. "Soruyu anlayamadım Tilda." dedi bıkkınlıkla. "Tam olarak neyi biliyor muydum?"

"Bir soylu olduğumu. Bir Prenses."

Ziven orada öylece durmuş bana bakıyordu. "Evet." dedi sessizce. "Yani başta bilmiyordum tabii. Seni sadece çirkin bir kız sanmıştım ama sonradan konuştuklarınıza kulak misafiri olunca... Yapbozu birleştirmeyi başardım."

"Bu kadar mı yani?" İnatla Ziven'in kıyafetlerinden tutarak durdurdum onu. "Başka hiçbir şey demeyecek misin bana?"

"Ne dememi istiyorsun?"

"Bilmiyorum bir şeyler söyle!" haykırmaya başladığımda yüzüme akan sıcak kan dalgasını hissediyordum. Bir şeyleri parçalamak istiyormuş gibi tir tir titriyordu ellerim. "Soylulardan nefret etmiyor musun? Bütün bu savaşın, bütün bu katliamın sebebinin soylular olduğunu söylemiştin!"

Ziven benim aksime sakince elini, titreyen ellerimin üzerine koydu. "Evet." dedi. Sonra bir süre bekledi. Derin bir nefes aldı. "Savaşın sebebi soylulardı. Ama benim gördüğüm soyluların gözlerini para, toprak bürümüştü. Senin gözlerinde görmüyorum bunu."

"Yani senden nefret ettiğimi söyleyemem... Nanny'den de nefret ettiğimi söyleyemem... Ama geçmiş dönemin soyluları çok fazla günah işledi Matilda. Şu anda pişman olsa bile, Nanny'nin babasıyla birlikte verdiği kararlar geçmişte binlerce insanı öldürdü. Onlarca ulusu yok etti. Büyük savaş sadece büyük değildi. Bir dünya savaşıydı. Ne derece büyük olabileceğini anladığını sanmıyorum."

"Ve bu savaş o kadar uzun zaman önce başladı ki. Nasıl seni suçlayabilirim? Bu sana haksızlık etmek demektir. Ve ben bir katil olabilirim ama asla haksızlık eden bir insan olmadım."

Ziven'ın kıyafetindeki tutuşumu gevşeterek bıraktım. "Yani sen de... Öylece kabul edeceksin beni."

"Sevmekten kolay, nefret etmek zordur." Ziven hala bana bakarken söyledi bunları. "İnsanlar fark etmeden hep zor olanı yaparlar oysa."

"Senden nefret etmektense sevmeyi tercih ederim."

Gözlerimi kapatarak burnumu çektim. "Bu kadar mı yani?" dedim sessizce. Ziven yine kocaman gülümseyerek, "Bu kadar." dedi.

Sonra şunu ekledi: "Bütün bu nefretin arasında seni sevmek tek istisna."

Gözlerimi açarken sanki yapacaklarımızı biliyormuş gibi dünya aniden aydın renklere boyandı. Çiçekler hiç olmadığı kadar pembe, ağaçlar hiç olmadığı kadar yeşil görünüyordu.

'Umut insana bunu yapıyormuş meğer.' Sarı bir yaprağı rüzgarın pençelerinde gördüğümde avucumu yaprağa doğru çevirdim. Avucuma düşen sarı yaprak ona dokunamadan parçalandı ve bir toz halinde tekrar rüzgarın pençesine düştü.

Her mevsim değişiminde heyecanlanır yaklaşan festivalleri düşünürdüm. Bazen alacağım yeni kıyafetleri, bazen yazın yapabileceğim her şeyi düşünürken geçirirdim. Arkada bıraktığımız mevsimler beraberinde kırgınlıkları da alıp götürürdü eskiden.

AnemoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin