O günden sonra ChanYeol ile daha yakındık ve herkes uyurken onun odasında duş alıp kendi koğuşuma gitmiştim. Çocuklar sorunca da odasında bana bütün silahları sabaha kadar tekrardan olmak şartıyla temizletti demiştim. Neredeyse iki hafta geçmişti ki biz ChanYeol ile birbirimize ne kaçamak bakışlar atıyor ne de flörtleşiyorduk. Adam bana eskisi gibiydi ve şerefsiz herif beni etkilemek için bilerek daha dar tişört giymeye başlamıştı. Şimdi ben ChanYeol'a söverek soğukta akşam nöbeti tutarken duyduğum seslerle elimdeki silahı sıkıca tutup sesin yönüne doğru çevirdim ki biri silahı hızlıca alıp ağzımı kapattı. Korkudan gözlerimi açınca gelen kişinin benim uyuz komutanım olduğunu görmüştüm. Bana bakmış ve silahı yere atıp elini çekince dalga geçmişti.
"Yanlış kişiye nöbet verdin demiştim JunMyeon'a."
"Hiç de bile. Siz gelip aniden korkuttunuz beni komutanım."
"Haber versin istersen düşmanlar da sana. Hatta mektup gönderip çay saatinde buluşmak için sözleşsinler seninle. Ne dersin asker?"
Dedi. Dalga geçtiği için kızdım ona ve silahı itip yumruklarımı sıktım.
"Siz de unutmayın ki yakın dövüşte derece yapmış biriyim."
"Hadi ya bana bir göstersene."
Dedi. Daha yaklaşıp yüzünden silinmeyen o alaycı gülümsemeyi korurken kolunu tutup omzuma koydum ve ayağımı arkaya atıp bir bacağına çelme taktıktan sonra tüm gücümle onu yere attım. Şimdi o yerde toprak içinde bana şaşkınlıkla bakarken ben de ona gülümsedim.
"Bu yeterli mi komutanım?"
"Yeterli. Tutsana beni asker."
Dedi. Elini uzatınca tutup insan kaldıracağını düşünür ama ben tarihte ki en eski havuz şakasına kanmıştım. Bir anda elimi tutup üstüne çekince kucağına düştüm. Ben konuşmak için fırsat beklerken o halinden memnun bir şekilde belimi okşuyordu.
"Keşke yaz gelse o zaman bu üniforma kumaşı daha az ince olur ve ben hissedebilirim seni."
"Ko-komutanım bırakın biri görecek."
"ChanYeol diyebilirsin kimse yok saat gecenin üçü."
"ChanYeol lütfen bırak. Bu kadar zaman benimle ilgilenmedin bile."
Dedim kaşlarımı çatarak ve elini tutup belimden ittim. Ona olan kırgınlığımı belli edince iç çekti.
"Ne yapmamı istiyordun? Herkes uyurken gece gelip seni öpmemi mi? Ya da koridordan geçerken seni bir duvar arkasına çekip sıkıştırmamı mı?"
"Bunları yapabilirdin istersen flört edebilirdin benimle ama sen hevesini aldın benden ve ben şimdi ilgini çekmiyorum."
"BaekHyun-..."
"Ya da belki de bu askeriye de benden güzelini buldun. Buldun mu ChanYeol doğruyu söyle."
"Baek-..."
"Belki de çok hızlı gittik ve sıkıldın. Keşke o sabah sadece seni öpseydim neden ileri gittik ki?"
Diye ben kendi kendime konuşurken beni kendine çekip öptü ve geriye çekildi.
"Bir sus güzelim amma da fazla konuştun. Birincisi ilgimi hala çekiyorsun ki ben yatağımla olan randevum yerine bu soğukta sana geliyorum. İkincisi flört işlerinden anlamam ama madem istiyorsun bunları yapabiliriz ve üçüncüsü bu askeriye de değil ben bu ülkede senden güzelini göremedim. Senden sıkılmam asla mümkün değil."
Dedi. O derin sesi ve koyu kahve gözleri beni yine etkilerken ona sarıldım sıkıca ve boynuna yüzümü sakladım.
"Utandın mı sen? Bak bakayım gözlerime."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you my soldier?
Fanfic"Komutan ChanYeol ve askeri BaekHyun. Belki askerim olabilirsin belki de daha fazlası?" TÜM HAKLARI SAKLIDIR