Çocuklar döndüğü için ben de sakinleşince yanlarına gitmiştim. ChanYeol benim için değerliydi ve bunu onlara söylemek istiyordum. LuHan zaten biliyordu ama diğerleri de bilsin istiyordum. Koridorda yürürken Changbin şirinlik yapıyordu Felix'e revirin kapısında ikisini izledim gizlice. Changbin ona dans ederken aegyo bile yapıyordu ki adama çok yakışıyordu. Felix onun bu haline gülüp sarıldı.
"Affettim koca bebek. Ama bir daha Hyunjin ile o kadar yakın olma. Adam eski sevgilin senin."
Dedi. Duyduklarımla şok oldum gerçekten şüpheleniyordum ama beklemiyordum çünkü Hyunjin ne zaman ikisini yan yana görse onlara kitlenir ve bazen sinirden elindeki tuttuğu kalemi bile kırardı. Changbin ona sarılıp gülümsedi.
"Uzak duracağım Yongbok-ah."
Dedi sevimli bir şekilde. Onları bırakıp odaya döndüm ki çok garip bir şeyle karşılaştım. Bizimkiler ortalığı kuaför salonuna çevirmiş yüz bakımı yapıyordu.
"Kanka sen mi geldin? Şu salatalıkları koysana yüzüme?"
"Ulan Jimin yine mi salatalıkları yedin?!"
Diye kızdı JungKook ona. Ben ise salatalık kasesine tiksinerek bakıp sandalyeye oturdum.
"Ne yapıyorsunuz siz?"
"Şimdi bazılarımızın manitası var ya hani bazılarımız hala sap falan işte biz de bakım yapalım dedik."
Dedi JongDae. KyungSoo ona ters ters bakıp iç çekti.
"Bazılarımız da reddedildi işte."
"Lan! Ölmek mi istiyorsun?"
Diye kızdı Minho ona. Hyunjin ise KyungSoo'yu tuttu.
"Konuyu kapatın dedim size."
Dedi dişlerinin arasından KyungSoo. Adam sinirlenince korkunç oluyordu. LuHan bana sırıtarak bakmış ve yanıma gelip yüzüme bakarken güldü.
"Siz çatır çutur sevişmişsiniz."
"Yuh! Yok öyle bir şey LuHan."
Dedim ona sessizce. O ise güldü ve arkasına yaslandı.
"Benim için mutlu bir haber. Daha fazla ceza vermeyecek. Yüzüne bir ışıltı gelmiş senin."
"Sen bana diyeceğine kendine bak."
"Ne var? Ben kabul ediyorum. SeHun ile her şekilde seviştik, gayet de güzeldi izin günümüz. Senin komutan benimkini arayıp mekan önerisi istedi. Sayemizde güzel oldu izin gününüz."
Dedi. Onun yüzüne maske koyup sus işareti yaptım. KyungSoo üzgün duruyordu o yüzden onların bakım işi bitince ben de ona kahve götürdüm.
"Konuşmak ister misin?"
"Pek değil."
"Hadi ama Soo."
"BaekHyun teşekkür ederim ama ben iyiyim. Sadece bir süre böyle üzgün olabilirim."
Dedi. Bir şey demedim ve sustum. O sırada Hyunjin içeriye giren Changbin ve Felix'e ters bir şekilde baktı. Taemin ve Jinki ellerine kart ve şişe almışlardı.
"O da ne?"
"Kanka şimdi bu ruhu bedeninde sıkışmış ergen şişe çevirmece diyor ama ben diyorum ki fal bakalım."
"Ben istemem! Öbür dünyadan varlıklar gelir falan eksik kalsın."
"Aman be JungKook dert ettiğine bak. TaeHyung komutan alır seni kollarına korur."
Dedi Hoseok ve karşılığında yastık yedi ondan. Onlar didişirken ben de Jinki'ye oy verdim.
"Ben fal diyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you my soldier?
Fanfiction"Komutan ChanYeol ve askeri BaekHyun. Belki askerim olabilirsin belki de daha fazlası?" TÜM HAKLARI SAKLIDIR