Birinci bölüm

133 9 3
                                    

Sabah erkenden uyanır uyanmaz sessiz adımlarla odamdan çıkıp etrafı kontrol ettikten sonra Fatih'in hâlâ uyuduğunu anlayınca keyifle gülümsedim. Dün ona bir şeyler hazırlayamamıştım ama bu sabah güzel bir kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim.
Kuş sütü eksik denilecek bir kahvaltı sofrası hazırladığıma karar verdiğimde Fatih'i uyandırmak için misafir odasına doğru gidecekken uyanmış olan Fatih'i görmemle gülümsedim ve "günaydın uykucu" dedim.
"Beni neden uyandırmadın birlikte hazırlar veya dışarıda kahvaltı ederdik" dediğinde "buda benim sana sürprizim olsun kahvaltıdan sonra çıkar gezeriz olmaz mı?" Diye sorduğumda "olur tabi ama bu masadan ne zaman kalkarım bilmiyorum ayrıca yurtdışında verdiğim kiloları burada tekrar alıcam galiba öyle görünüyor" dedi gülerek
"Seni kimse beğenmez diye mi korktun yoksa" dedim alayla bana göz kırpıp
"Kimsenin beni beğenmesi gibi bi düşüncem yok biliyorsun ki çünkü bakan dönüp bir daha bakıyor" dediğinde kahkayı basıp
"Evet işte bay ego geri döndü " dedim. Kahkahalara boğulduğumuz bir kahvaltı olmuştu. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar keyifle uyandığımı hatırlıyorum. Hayatım boyunca hep yalnızdım ta ki Fatih'le tanışıp beni kardeşi gibi koruyup kollayana, derdimi derdi olarak görene kadar. Hayatımda ki en büyük şansım olarak görüyordum onu çünkü bugün ondan başka bir yakınım veya ailem yoktu.
"Karadeniz de gemilerinmi battı? Nereye daldın böyle?"
Fatih'in sorusuyla irkilince fark ettim yine düşüncelerin içinde kaybolduğumu ama bugün moral bozmak istemiyordum.
"Bugün neler yapsak diye düşünüyordum artık döndün güzel bir gün geçirelim"
"O zaman sinemaya gidelim istersen sonra biraz deniz kenarında dolaşıp akşam da güzel bir yemek yeriz yemekten sonrada bizimkilerin yanına gideriz olmaz mı?"
"Çok güzel olur ben hazırlanıp geleyim" diyerek masadan kalktım dolabımın karşısına geçip siyah şort etek ve siyah bluz da karar kıldıktan sonra üzerime geçirdim. Saçlarım belime kadar geldiği çok uzun oldukları için yukarıdan bir at kuyruğu yapıp hafif rimel ve dudak nemlendiricisi sürdüm. Aynadaki görüntüme bakıp odadan çıkarken "ben hazırım" diye seslendim. "Bende masayı topladım ve üzerimi değiştirdim hadi çıkalım" dediğinde asansöre binip aşağıya indik Fatih'in arabasıyla gitmeye karar verip yola çıktık.
Gün boyu keyifle geçmişti önce bir alışveriş merkezinde dolaşıp güzel bir aksiyon filmine girdik, daha sonra deniz kenarına yürümeye. Acıktığımızı fark edince fatih arabayı güzel bir restorantın önüne park etti.
İçeri girip boş masalardan birine oturduğumuz da garson siparişlerimizi almak için geldiğinde yemeklerimizi sipariş edip sohbet ederken genç bir adam "fatih" diye seslenip bize doğru yürürken Fatih'te ayağa kalkıp yanımıza gelen adama elini uzatıp selamlaşırken "ozan seni görmek ne güzel" dedi adının ozan olduğunu öğrendiğim genç adam "evet seni de öyle döneceğini söylemişlerdi ama burada karşılaşacağımız aklıma gelmemişti ben şirkette denk geliriz diye düşünmüştüm" dedikten sonra bana dönüp "merhaba ben ozan" diyip elini uzattıktan sonra "kusura bakmayın yemeğinizi böldüm" diye ekledi.
Elimi uzatıp " sorun değil henüz başlamamıştık bende azra memnun oldum" dedim gülümseyerek.
Ozan gayet kibar ve güler yüzlü bir adamdı.
Fatih ozan'a  "ozan bu azra bizim şirkette mimar dedikten sonra bana dönüp "ozan babamın bir tanıdığının oğlu bizim şirketle de bu hafta bir iş görüşmeleri vardı zaten duymuşsundur."
"Korkmaz holding" diyip kaşlarımı kaldırdım ozan bana dönüp
"evet ben Ozan korkmaz" dedikten sonra gülümsedi.
Gülümseyerek karşılık verip
"tekrar memnun oldum proje için çizimlerimi yaparken dosyayı incelerken aklımda kalmış fatih'in de dediği gibi pazartesi görüşmede tanışacakmışız zaten" deyip gülümsedim
Fatih "ayakta kaldın ozan otur birlikte yemek yiyelim" teklifinde bulunduğunda Ozan tekrar gülümseyerek
"çok isterdim ama iş yemeği için bekliyorum sizede daha fazla rahatsızlık vermek istemem görünce selam vermek istedim başka bir zaman umarım," dedi ve bana dönüp
"tanıştığımıza tekrar memnun oldum azra" dedikten sonra adımlarını sağ karşı çaprazımda kalan masaya yöneltti.
"Siz arkadaşmısınız?" Diye sordum fatihe "yani öyle samimi bir arkadaşlığımız yok ama iyi çocuktur tabi kızlara sarkması dışında" fatih bunu gülerek söylerken "onu fark ettim" dedim ve güldüm. "Ama iyi birine benziyor"
"Evet ozan iyidir sana karşı bir yanlışı olacağını sanmam yine de birşey olursa haberim olsun gerçi sen hakkından gelirsin ama neyse" dediginde garson yemeklerimizi getirdiği için ağzımı açmadım. Tam yemeğime başlamıştım ki dikkatimi az önce tanıştığım ozanın masasına gelen adam çekti. Uzun boylu esmer, siyah bir takım elbise giymiş ama içindeki beyaz gömlek teninin esmerliğine sanki renk katıyordu. Sert çehresinin keskin çene hatlarından anladığım kadarıyla çok sert birine benziyordu. Ozan gibi güler yüzlü biri böylesine bir adamla nasıl iş yapabilir diye düşünürken bir anda adam benim olduğum yöne bakıp göz göze gelmemizi sağladı. Ve o sırada elimdeki çatalı yere düşürmemle fatih "iyimisin?" Diye sordu "evet pardon elimden kaydı" dedim. Yemeğimizi yedikten sonra fatih hesabı ödedi ve ailesinin yanına gitmek için kalktık. Etrafıma bakındım da ozanın yanındaki adamı bir daha görmedim. Restorandan çıkıp Fatih'in ailesinin yanına gittik. Handan teyze tamda tahmin ettiğim gibi Fatih'i çok özlemişti.  Onları böyle duygusal özlem giderirken görmek ister istemez içimde bir yerlerde bende boşluğu olan aile hasretini hissettirdi. Gözlerimin dolduğunu hissedince lavaboya gitmek için kalktım kendimi lavabodaki aynanın karşısına atıp aynadaki yansımamla göz göze geldim. Anne dedim içimden anne keşke yanımda olsaydın. Keşke hayatta olsaydın ağlamamak için yüzümü yıkadım ve kendime güçlü olmam gerektiğini hatırlatıp bir iki dakika daha oyalanıp içeriye döndüğüm de "ben artık izninizi isteyeyim" dedim. Handan teyze her ne kadar kalmam için ısrar etse de "yarın sabah iş var handan teyze eve gidip göz atmam gereken birkaç proje beni bekliyor" dedim handan teyze de tamer amcaya dönüp "kızımı çok mu çalıştırıyorsun yoksa tamer" dediğinde hep birlikte gülmeye başladığımız da tamer amca "ben değil ama kızımız çok çalışkan 2 yılda yaptığı işler bizim 9 yıllık mimar efe nin işlerinden de iyi" dediğinde tebessümle ona baktım bu benim için gurur vericiydi. İşimi çok seviyordum ve kendimi sadece çizim yaparken huzurlu hissettiğim için sürekli çalışıyordum.
Handan teyze ve Tamer amca ile vedalaştıktan sonra fatihin ısrarları sonucu beni eve bırakmasını kabul etmiştim. Evlerimiz birbirine yarım saatlik uzaklıktaydı tabi onlarınkine ev demek az kalırdı. Müstakil ama 2 katlı büyük bir bahçesi olan çok güzel bir evleri vardı.
Bende güzel bir sitede 9 katlı binanın 8.katında oturuyordum. Salondaki büyük camdan gökyüzünü izlemeye bayılıyordum ve bu yüzden 8.katta olmayı seviyordum.
Evimin önüne geldiğimizde Fatih'le sabah şirkette görüşmek üzere vedalaşıp arabadan indim. Kapıdan girip asansöre yürüdüğüm sırada sanki biri beni izliyormuş gibi gelince arkama dönüp baktım ama kimseyi göremedim bana öyle geldi sanıp asansöre bindim ve katıma çıktım. Kendimi eve atar atmaz üzerime günün yorgunluğu çökmüştü bile. Önce odama geçip üzerime pijamaları mı geçirdim kendimi yatağa atıp komodinin çekmecesinden defterimi ve kalemimi çıkardım. Oldum olası yazmayı severdim kendimi hep çizim yaparken ve yazı yazarken rahatlamış buluyordum. Bazen günlük gibi bazen de hiçbir şey yazmasam bile duygularımı hislerimi kağıda dökmeyi seviyordum. Sayfayı açıp yazmaya başladım;

Sevgili günlük sana günlük mü yoksa dert ortağım mı demeliyim acaba? Bugün duygu karmaşası yaşamış olabilirim. Fatih döndüğü için çok mutluyum. Hayatımda ki tek dostum tek sığınağım o ve artık hep yan yana olacağız. Bir yandan da annem... Sahi annemden bana kalan geriye tek birşey var oda küçük bir fotoğraf karesi. Yüzünü bile hatırlayamıyorum bazen. Keşke hayatta olsaydı, keşke yanımda olabilseydi. Annemi 4 yaşında kaybettiğim için anne duygusuna okadar hasretimki bugün fatih ve handan teyzeyi öyle görmek benim içimde birşeyleri uyandırdı sanırım. Ya da zaten içimde yaşayan ama kendimi sürekli kandırdığım için farkında olmadığım duyguları.. Fatih hem çok iyi bir dost hemde çok şanslı bir çocuk ona okadar güzel sahip çıkan bir anne babaya sahip ki aslında baska servete ihtiyacı yok. Anne beni bir yerlerden görüyor musun bilmiyorum ama eğer görüyorsan seni çok özledim. Sana dair hatırlayabildiğim tek şey babamın içip içip gelip seni döverken senin onca acıya rağmen hâlâ beni düşünüp beni saklamaya korumaya çalışmandı. Anne seni çok özledim.. Bazen herşey yolunda gibi yapsamda senin boşluğunu tamamlayabilecek bir şey bulamıyorum. Üzerinden yıllar geçti ama yokluğun, yokluğunun acısını hafifletebilecek hiçbir şey bulamıyorum. İçime çektiğim her nefeste geçmişten peşime takılan bir başka anıyla yüzleşiyorum. Anılar...
Anılar unutulur mu anne.. Anılar bize onları hatırlatacak birşey olmasa bile durup dururken kendini hatırlatır mı? Ben hatırlıyorum. Attığım her adımda, aldığım nefeste, ama en çok da gecenin sessizliğinde. Birgün tamamen iyileşebilecek miyim bilmiyorum. Bu geçmişi silip atabilecek miyim hafızamdan? Bildiğim tek bir şey var. Herşey silinip gitse de sana olan hasretim hiçbir zaman dinmeyecek anne...


Son cümlelerimi de yazdıktan sonra gözlerimden süzülen yaşları ellerimle silip defteri çekmeceye koyup uyumak için yatıp gözlerimi sımsıkı kapattım.

Ait olduğum yer +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin