Yedinci Bölüm

93 8 0
                                    

Ait olduğum yerdi o hissediyordum. Yaşanmış ve yaşanacak her şeyin sonunda birbirimize kalabilecek miydik? Ait olduğum yerden kaçabilir miydim? Onun gözlerine baktığımda hissettiklerimi susturmaya çalışırken neden her defasında kendimi yine onunla buluyordum bilmiyorum. Gözlerine ilk baktığım da anlamam gerekirdi galiba benim hikâyem oydu. Başıma gelecekleri bilmeden kapıldım ona. Ama artık ne yaşanacaksa onunla yaşanmalıydı.

.
.
.

Yağız'ın bana geçmişini anlattığı gecenin üzerinden iki gün geçmişti.
Gözlerimi yeni bir sabaha açarken dudaklarım kıvrıldı. Bugün öğleden sonra yağız şirkete gelip beni alacaktı ve projesinde çalıştığımız alana gidecektik.
Siyah dar bir kumaş pantolon ve üzerime de haki yeşili gömlek giydim. Gömleğin rengi Yağızın gözlerinin rengini andırıyordu. Bir anlık gülümsedim. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yapıp hafif makyajla hazır olduğumda evden çıktım.
Şirkete geldiğim de odama girdiğim an beni içeri de bekleyen Fatih'le göz göze geldik.
"Bende seni bekliyordum azra" dediğin de
"Bir sorun mu var?" Diye sordum tedirgin olarak.
"Efe bey işi bırakmış"
Efe bey şirketin uzun zamandır çalıştığı mimarıydı. Beni her projede kendisine rakip olarak gördüğü için yıldızımız hiç barışmamıştı.
"Neden?" diye sordum.
"Son projede sen çalıştığın için."
"Bu tam bir saçmalık" dedim öfkeyle.
"Aynen bende katılıyorum zaten burnu havada biriydi ama babam yerine acilen birini bulmamı istiyor"
"Ee niye buradasın ozaman gidip bulsana" dediğim de Fatih bıkkınlıkla
"Ben çizimden mimariden anlamam azra tabiki de yardım etmen için geldim. Babam yurtdışından döndüğümden beri her şeyi üzerime atıp kaçtı resmen ve ben neye yetişeceğimi bilmiyorum artık"
"Tamam sıkma canını hallederiz insan kaynaklarından cv' leri incelerim ve sana en uygun adayları mail olarak atarım"
Yardım edeceğini söylediğimde Fatih'in keyfi yerine gelmişti. Gülerek ayağa kalktı
"Tamam ozaman ben bir de sena'ya bakayım gelmiş mi" dediğin de masamda duran kalemlerden birini alarak Fatih'e fırlattım ve
"Pis çıkarcı, işi bana yığıp kaçıyorsun" diye alay ettim. Gün geçtikçe Fatih ve Sena arasında bir yakınlaşma oluyordu ve gözümden kaçmıyordu ama üstelemek istemiyordum. Sonuçta Fatih ya da Sena zamanı gelince anlatırdı.
Önce kendi işlerimle ilgilenmeye başladım onları bitirdikten sonra maile gelen cv' lere göz attım.
İçlerinden 11 yıllık deneyimi olan daha önce Ankara'da yaşamış ve çok iyi yerlerde çalışmış Ömer Bulut dikkatimi çekince gayet iyi bir cv olduğuna karar verip çıktısını aldım ve Fatih'in odasına götürdüm.
Fatih'le konuştuktan sonra Fatih, Ömer beyi iş görüşmesi için şirkete davet ettiğinde saatin öğlene gelmek üzere olduğunu görünce odama gitmek için ayaklandım.
Kapıdan çıkmış odama yürüyordum ki koridorda yağızı görünce suratıma aptal bir gülümseme yerleşti.
Yağız da benim gülümsememe gamzeleriyle karşılık verdi.
Yanına yaklaştım da elini belime uzatıp sarıldı ve kulağıma
"Bugün yine çok güzelsin" dediğin de yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.
"Yağız" dedim sitem edercesine.
Aramızda görünmez bir bağ vardı ama ben bunu daha Fatih'e bile açıklayamamışken birilerinin görüp dedikodusunu yapmasını istemiyordum.
"Biri görebilir" diye ekledim.
"Tamam güzelim" dediğin de garip bir his oldu içimde.
Kaşlarımı kaldırıp ona bakarken odamın kapısını açıp içeriye geçmesine izin verdim.
Bu kelimeyi bana Fatih dışında kimse kullanmamıştı ve buda garipsememe neden olmuştu.
Fark etmiş olacak ki
"Bu konuyu ayrıca konuşacağım"
"Neyi"
"Fatih'e sana bir daha güzelim demeyeceği konusunu"
"Saçmalama yağız" dediğim de alay ettiğini sanmıştım ama ciddi bir ifadeyle bana bakarak
"Sen sadece benim güzelim olabilirsin azra"
"Yağız farkında mısın bilmiyorum ama Fatih'in daha aramızdaki bu şeyden bile haberi yok"
"İyi ya artık haberi olur işte" dediğinde ona sitem edercesine baktım.
"Bunu benden öğrenmesi gerekir"
"Evet ama sen Fatih'e düğün davetiyemizi gönderirken haber verecekmiş gibi duruyorsun" dediğin de ağzım açık kalmıştı.
"Yağız sadece birkaç gün oldu. Biz bile aramıdakileri adlandırmamışken Fatih'e ne diyebilirim ki"
Çene hatları gerilirken bana kızdığı açıkça gözlerinden okunuyordu.
Cevap vermedi.
Hiç bir şey söylemeden gözlerimin içine bakmaya devam etti.
"İşin bittiyse çıkalım" dediğin de başımı olumlu anlamda salladım.
Şirketten çıkıp yağızın arabasına bindiğiniz de hâlâ susuyorduk ve araziye gidene kadar da konuşmadık.
Arazide işlerimizi hallettikten sonra çizimlere devam etmek için arabayı atölyeye sürdüğünü sanıyordum öyle olmadığını fark edince
"Nereye gidiyoruz" diye sordum.
"Seni eğer şirkette başka işin yoksa evine bırakıyorum"
Yola bakarak verdiği bu cevap karşısında
"Yağız bana kızgın mısın ya da sinirli?"
Sorduğum soruyla birlikte gözlerime bir anlık baktı ve arabayı yavaşlatarak sağa çekti.
Ellerime uzanıp
"Azra bu bal gözlere nasıl sinirlenebilirim."
"Şirketten beri konuşmuyorsun" dediğim de derin bir nefes çekti.
"Çünkü sana karşı olan hislerimin ciddi olduğuna inanmıyorsun."
"Ha-hayır ben öyle bir şey kastetmedim"
"Tam olarak kastetmesen de söylediklerin buna çıkıyor"
Bak dedi elimi alıp kalbinin üzerine koyarken
"Burada bana yer varmı diye sorduğun gece burasının sadece sana ait olduğunu söylemiştim azra. Bunu sadece hoşlantı olarak görüyorsan yanılıyorsun."
Durdu.
Başını eğip gözlerini kapattı.
Ve devam etti
"Duyuyor musun kalbimin nasıl attığını"
Derken başını kaldırıp gözlerime koyulaşan yeşileriyle baktı.
"Sadece senin yanında böyle atıyor azra. İnan bana bir süre sonra geçecek bir hoşlantı olsaydı bilirdim. Sana yalan söylemeyeceğim hayatımdan birçok kadın geçti ama hiçbirine böyle bakmadım.
Hiç birine böyle açmadım kendimi, ve hiç birinde böyle atmadı kalbim."
Söyledikleri karşısında aslında benim kalbimin de çoktan onun büyüsüne kapıldığını hissediyordum ama beynim ara sıra buna inanmak istemiyordu.
Elimi kalbinin üzerine bastırarak
"Ben aşka inanmıyordum azra. Taa ki sana kadar. Bunun adı aşk mı, sevgi mi bilmiyorum. Tek bildiğim artık senden bir nefes uzağa bile gidemeyeceğim."
Yaklaştı dudaklarımız arasında sadece bir iki santim kala burnunu yanağıma sürttü.
Nefesi yüzüme çarparken dudaklarını dudaklarıma kapadı.
Böylesine bir duyguyu ilk defa yaşıyordum.
Nasıl yaşayabilirdim kii.
İlk öpücüğümü alıyordum.
İçimde saf bir tutku kaynıyordu sanki.
Yağız geri çekilip
"İtiraf et azra, benden etkilendiğini aynı benim gibi hissettiğini itiraf et"
Yüzümde gezinen ellerinin yarattığı hislerin akışına kapılmamak o kadar zordu ki.
Konuşmak istiyor ama doğru kelimeleri bulamıyordum.
"Tek bildiğim artık benden uzaklaşmana asla izin vermeyeceğim Yağız Korkmaz" dedim gözlerine meydan okurcasına bakarak.
Kalbimi yerinden çıkaracak gülümsemesiyle gamzelerini gözler önüne serdiğinde anladım
Yağıza aşık oluyordum.
"İnan bana senden uzaklaşmaya hiç niyetim yok artık son nefesime kadar mutlu olman için yaşayacağım"
"Mutlu olmamız" diye düzelttim.
Ardından
"Ya üzülürsek" diye sordum.
"Üzülmeyeceğiz, en azından sen."
Alnımdan öpüp devam etti
"Sana söz veriyorum gerekirse ben üzüleceğim ama sen asla üzülmeyeceksin"
"Hadi gidelim" dememle meraklı gözlerle bana baktı.
"Nereye"
"Fatih ve Ozanın yanına" neyi kastettiğimi anlamış olacak ki arabanın motorunu çalıştırıp sürmeye başladı.
Evet gidip Fatih ve Ozanla konuşmak istiyordum.
Yağızla aramızda olan bu duyguları geçiştirip saklamak ona çok büyük haksızlıktı.
Yolda Fatih ve Ozanı aramış ikisinin de işlerinin bittiğini duyunca benim evime gelmelerini söylemişti.

Ait olduğum yer +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin