4. Bölüm

275 15 3
                                    

Yazım tarihi, 6 Mart 2022

---

Bugün kimsenin onu uyandırmasına gerek kalmadan uyanmıştı Miran. Huzursuzdu. Sanki ilgi istiyor gibiydi.

Kaşlarını çatarak yattığı yerden kalktı. Odada saat bile yoktu. Bu yüzden zaman algısı tamamen yok olmuştu. Pencere olmaması sebebinden akşam mı sabah mı onu bile anlayamıyordu.

Dün gece giydiği giysilerle uyuduğu için tekrar bir şey giymeye gerek duymadan yataktan kalktı.

Aklıma dün Akira’nın söyledikleri geldi. Bugün ormana gideceklermiş.

Akira’nın görüntüsü aklıma gelince göz devirdi. Kendisini alt etmesi siniri bozuyordu. Şu zamana kadar hep istediğini yapan bir insan olmuştu. Birisine bağlı kalmak ona göre uygun değildi.

Olduğu odadan çıktı. Koca köşkte bildiği tek yer ortak salondu. Ama oraya gitmek istemiyordu. Etrafı birazcık dolaşıp keşif yapacaktı.

‘Umarım o yılan suratlı ile karşılaşmam’ diye umarak ilerledi.

“Yılan suratlı ha?”

Arkasından gelen  Akira’nın sesiyle titreyerek ona döndü. Sesli konuşmadığına yemin edebilirdi. 

“Ne?”

“İltifatın için teşekkürler Miran. Bir dahakine dikkatli ol.” Diyerek arkasını döndü. Akira’nın üstünde bu sefer pantolon ve kazak vardı.

“Beni takip et. Ormana gideceğiz.”

Ona cevap vermeden takip etmeye başladı. Bu adamın yanında artık düşüncelerine bile dikkat etmesi gerekiyordu.

Kısa bir yürüyüşün ardından dış kapı diye tahmin ettiği yere geldiler. Kapıda önceki gördüğü hizmetçiden farklı olarak başka bir erkek vardı.

“Ava mı gidiyorsunuz efendim?”

“Hayır, soyumu eğiteceğim. Akşama geliriz.”

“Ancak efendim, akşama misafirleriniz var.”

“Ah! Onu tamamen unutmuşum. Onlar geldiğinde lütfen toplantı odasına alın. İyi bir şekilde ağırladığınızdan emin olun lütfen. Misafirim memnun kalmazsa neler olacağını biliyorsunuz.” Diyerek sözünü bitirmişti Akira.

Hizmetli adam efendisinin ne demek istediğini çok iyi bildiğinden önünde saygıyla eğilip geriye çekildi. 

Miran’ın av diye kastettikleri şeyin eskiden kendisinin de olduğu insanlar olduğunu anlayınca tüyleri diken diken oldu. Belki şu an yaşadığına şükretmesi gerekiyordu. Her ne kadar insan olmasa da.

Bu işi yaparken ölme ihtimalinin olduğunu her zaman biliyordu. Şu an  Akira’nın vampiri olmak, başka bir vampirin elinde can çekişerek ölmekten daha cazip gelmişti.

Karşısında sakince yürüyen adama baktı. Güzeldi. Hatta fazlasıyla. Şekilli vücudu bembeyaz teniyle adeta bir uyum içerisindeydi. Feminen görünüşünün aksine saçları kaşlarına bile gelmiyordu. Ona uzun saçın nasıl olacağını düşünürken gözleri kalçasına gitti. Şekilli, dik kalçalar bakışlarını orada tutmaya zorlarken Akira’nın sesiyle hemen ensesine çıkarmıştı bakışlarını.

“Akşam misafirim var. Odandan çıktığın an soyum olduğunu yok sayarak seni öldürürüm. Bu gece o odadan çıkmayacaksın.”


Her ne kadar göz devirmek istese de onun sesindeki korkutucu tını boyun eğmeye zorlamıştı.

“Aman sanki çok meraklıydım dışarı çıkmaya. Kalırız odada.”

“Ben uyardım seni Miran.”

Bundan sonrasında varacakları yere kadar ikilinin arasında bir konuşma geçmemişti.

Miran yorulmaya başlarken ormanın ortasındaki küçük bir düzlüğe varmıştılar.

Akira tam ortada duran kesilmiş ağaç kökünün üstüne oturarak bacak bacak üstüne attı.

“50 tur. Başla.”

“Ne?! Ben insanken bile 5 turu koşamıyordum. Nasıl yapayım?”

“İnsan halin beni ilgilendirmiyor. Sen şu an vampirsin. Hem de bir soylunun vampiri. Tüm yeteneklerin en üst seviyeye taşındı. Artı olarak da soylu soyu olduğun için benim yeteneğimi de devralabileceksin. Yani eğer ben yerimi alırsam.”

Akira’nın sürekli insanlara laf atması sinirini bozarken koşmaya başladı. İnsanken halinden memnundu. Ona göre vampirler, sadece kana susamış yaratıklardı. Hah, zaten Akira’yı da ne zaman görse elinde kadehle kan içmiyor muydu?

15 turun ardından gerçekten yorulmaya başlamıştı. Ama inatla devam ediyordu. Akira  onun sınırlarını zorlamak için koşturmuştu.

18. turun sonunda yere düşecek gibi olurken Akira hızla yanına giderek onu tuttu.

“İyi dayandın. Benim yeni doğan halim, ilk seferde 43’de bitirmiş olmasına rağmen. Gerçi senden bu kadarını beklemediğim için hayal kırıklığına uğramadım. Dinlenebilirsin.” Diyerek onu oturduğu yere koydu.

Miran nasıl ilk koşuda 43 tur attığını düşünürken hırslanmıştı. Yarın onun rekorunu kesinlikle geçecekti.

Akira, Miran’dan gelen sinir ve hırsı rahatlıkta hissetmişti. Anlaşılan söylediği şeyler işe yaramıştı. Bu çocuk kesinlikle çok çabuk gaza geliyordu. İstediğini almış olmanın zevkiyle gülümseyerek kaşlarını çatmış, düz bir ifadeyle yeri izleyen Miran’a döndü. Çabuk gelişeceğini hissediyordu. İlk başta soy seçiminde pişman olmasına rağmen şimdi iyi ki bu adamı seçmişim diye diye düşünüyordu.


--

“Geri zekalı! Odaklan biraz. Nereye gittiğimi hisset.”

Akira şimdi ona yakın dövüşü öğretiyordu. Belli bir insan temeli vardı. Ancak bir vampirin hızına yetişecek kadar değildi. Bol bol pratik yapması gerekiyordu.

Refleksleri kesinlikle yavaştı. Akira’yı takip etmekte zorlanıyor ve sürekli yere seriliyordu.

“Sakinleş! Bu sinirle hiçbir şey yapamazsın.” 

Miran en sonunda kendince çabasının boşa olduğunu anlayarak Akira’yı dinlemeye karar verdi.

Önce sakinleşmeye çalıştı ve dikkatlice rakibine baktı. Kazağının kollarını sıyırmış adam, avını izler gibi kendine bakıyordu.

Ondan gelecek hamleyi beklerken Akira birden ortadan kaybolmuş sağında belirmişti. Bu sefer bu hamleyi hisseden Miran, geriye kaçtı.

Onun kendisini dinleyince yapabildiğini görmüş Akira gülerek konuştu.

“Vay, demek gelişiyoruz.” Diyerek bu sefer onu şaşırtarak zıpladı. Hamlenin tepeden geleceğini sanan Miran yukarıya bakarken bir anda arkasından tekmeyi yemiş, yere düşmüştü.

“Ama hala eksik.”

Yattığı yerde oturan Miran gözlerini şaşkınlıkla belertmişi. Oysa hamlenin yukarıdan geleceğine adı gibi emindi. Nasıl hiçbir ses çıkarmadan yere inmiş ve arkasına geçmişti?

“Nasıl yaptın bunu?”

Anlamazlıktan gelen Akira cebindeki bıçağı çıkarıp Miran’a attı. “Neyi nasıl yapmışım?”

“Yukarıya zıpladığına eminim. Bir anda arkama nasıl geçtin?” demişti Miran elindeki bıçağa bakarken. 

Akira gülümseyerek “Meslek sırrı.” Dedi.

Miran’ın sıradaki sorusu “Bu bıçakla ne yapacağım?” olmuştu.

“Şu ağacı görüyor musun?” dedi.

Miran kafasını sallayarak cevap verdi.

“Heh işte bu bıçakla o ağacı keseceksin. Ben gidiyorum. O ağacı kesmeden eve gelme. Umarım evin yolunu hatırlıyorsundur. Yoksa seni sabah buradan almak zorunda kalırım. Hadi sana kolay gelsin.” Deyip bir anda ortadan kaybolmuştu.

“AKİRA! BU BIÇAKLA BİR AĞACI NASIL KESEBİLİRİM? HAY LANET GİRSİN SANA BE ADAM!” diyerek çığırmaya başlamıştı bile Miran.

Onun sözünden çıkmaya korkuyordu. Bu yüzden el mahkum deneyecekti. 



Blood Of Love | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin