9. Bölüm

234 13 3
                                    

Yazım tarihi, 8-22 Mayıs 2022

---

Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından dışarıdan bir ayakkabı fabrikası gibi görünen ama Miran’ın kesinlikle ayakkabı fabrikası olmadığına emin olduğu yere girdiler.

Henüz günün akşam vaktinde olsalar bile etrafta çalışanlar vardı. Herkes harıl harıl işiyle uğraşıyordu. Ayakkabı yerine kan torbaları taşımaları artık garip gelmemişti Miran’a. Anlamıştı, burası kan tedarikinin yapıldığı bir yerdi.

Koca fabrikanın köşesinde duran uzun merdivene doğru ilerlediler. Merdiven en yukarıdaki gözlem odası gibi bir yere gidiyordu. Yöneticinin orada olduğuna emindi.

Yavaş yavaş yürümekten sıkılmış Akira, hızını kullanarak çabucak girişe geldi. Peşinden normal insan hızında koşarak gelen Miran’ı beklemeden girmişti bile odaya.

Kendisini de odaya girdiğinde küçücük odada sıralanmış beş adam, karşılarında duran kırmızı saçlı piç ve Akira vardı.

Ses etmeden konuşan ikilinin yanına gidip sessizce durmaya başladı.

“Şüphelendiğin kişiler bunlar mı?”

Kafasını sallayarak onay verdi kırmızı piç.

“Evet bunlar. Emin ol Alfie’nin soyunun akıl okumada diğer soylardan daha üstün olmasaydı sana gerek kalmadan işimi halledecektim. Ancak aradaki kurtçuk çoktan zihnini mühre vurmuş. Bir türlü kim çözemedim.”

“Hah!”

Kırmızılı adam tanrıya inanmasa bile sabır dileyerek karşısındaki küstah ama çekici sarışına baktı. Herkesin nefret ettiği ama bağımlı olduğu biriydi o.

“Zihin mührünü kırmak zor bir iştir. Bunu yapamaman çok normal.” Diyerek Abir’i alttan küçümsemişti.

Abir sakin kalmaya çalışarak Akira’nın yanında getirdiği yeni doğanına baktı. Çok toy olduğu gözlerinden bile anlaşılıyordu. Miran-Abir ikilisi birbirlerine meydan okuyan bakışlar atarken Akira çoktan hainin kim olduğunu çözmüştü. Ancak bu mühür kırma işini ve zihin okuma yeteneğini Miran’a öğretmek için buradaydı. Onun bulmasını sağlayacaktı.


“Miran, yanıma gel.”

Miran Akira’nın sözünü ikiletmeden yanına geçti. Ondan ne isteyeceğini beklerken Akira yine onun zihninden konuşmuştu.

‘Odaklan, adamların zihnine girip mühürlü kişi kim onu bulacaksın.’

‘İyi de, nasıl yapılacağını bilmiyorum.’

‘’Sadece adamların zihinlerinin birer kapı olduğunu hayal et. Kapıyı oluşturduğunda sakince içeri gir ve anılarında gezin. Zincirlere vurulmuş bir şey görüyorsan aradığın şeyi bulmuş olacaksın.’


Başaracağına gram inancı olmayan Miran ilk adama odaklandı. İlk birkaç dakika hiçbir görüntü gözünde belirmezken sonunda karşısında yeşil bir kapı ortaya çıkmıştı. İçeriye girdiğinde ise adamın anıları gözler önündeydi.

Nasıl vampire dönüştürüldüğü, eşi, ailesi ve diğer her anısı gözlerinin önünde küçük birer cam parçası gibi duruyordu. Şeffaf camlar öylece havada asılıyken etrafta gezinmeye başladı. Cam parçalarının hepsi pırıl pırıldı. Herhangi bir leke ya da zincir gibi bir şey yoktu. Bu yüzden odağını bozarak adamın zihninden çıktı.

‘Hiçbir şey yok. Etraf tamamen içinde anılar olan cam parçalarıyla dolu.’

‘Demek becerebildin. Eğer doğru bir şekilde haini tespit edersen sana bolca kan vereceğim.’

Miran fazla kanın heyecanıyla işine daha çok kendini vermişti. İkinci ve üçüncü adamda da bir şey görmemişken sıra dördüncü adamdaydı.

Yine aynı adımları takip ederek karşısında oluşan lacivert kapıya girdi. Kapı renklerini görmek bile birinin kişiliği hakkında çok bilgi verebiliyordu.

Bu sefer karşısında sonsuz gibi duran bir masanın üstündeki sandıklar karşılamıştı. Her sandığın kapağı açık ve  bir foto fotoğraf sabitlenmişti.

Bu sonsuzluk onu sıkmaya başlamışken tuhaf bir kutuyla karşılaşmıştı. Bu kutu diğerlerinden farklı olarak koyu bir renge sahipti ve ağzı kapalıydı.

Masaya iyice yaklaşarak duran kutuyu eline aldı. Önce sağ sola çevirdikten sonra eliyle kutuyu açmaya çalıştı. Zorladığı halde açılmayan kutuyla küfretmişti. Biraz daha uğraştı ama böyle olmayacağını fark edince durdu.

Akira buradan sonrasında ne yapacağını söylememişti. Demek ki açmasına gerek yoktu. Omuz silktikten sonra kutuyu yerine bıraktı ve adamla odağını bozdu.

Akira ona keskin gözlerle bakarken zihinden konuşmak yerine sesli konuştu.

“Adamın zihninde kilitli bir kutu var.”

İşte benim soyum, diye içinden geçirdi Akira. Demek ki Miran’ın zihin konusunda üstün bir yeteneği vardı. Kendisinden sonra devredeceği yeteneği rahatlıkla kullanabilirdi.

Akira gülümseyerek Miran’ın omzuna dokundu. Abir’e yandan bir bakış atarak “Bizden bu kadar. Gerisi sana kalmış.” Dedi.

Abir kafasını sallayarak sessiz bir teşekkür etti. Ağzıyla söyleyip bu kibirli sarışının egosunu okşamak hiç mi hiç istemiyordu.

Akira, Miran’a beni takip et diyerek bu fabrika görünümlü yerden çıkmaya başladılar. (Gereksiz yere aklıma Poppy Playtime geldi.)


Sessizce yürürlerken Akira bu sessizliği bozarak konuştu.

“İyi iş çıkardın. Ben ilk seferimde yapamamıştım.”

Miran Akira’nın yeni doğan halindeki bir özelliğinde kendisinin üstün gelmesinin zevkiyle göğsünü kabarttı.

“Teşekkürler.”

Akira sakince gülümseyerek yürümeye devam etti.

Miran’ın aklıma bu sefer neden başaramadığı takılmıştı. Sorup sormamak arasında kararsız kalırken zaten Akira’nın kendi zihnini okuduğunu bildiğinden sormaya karar vermişti. Sonuçta cevap vermek istemezse konuşmazdı, olur biterdi.

“Sen neden ilk seferinde yapamamıştın?”

“Odaklanma. Temiz bir odaklanma iyi ve sağlıklı kafada bulunur. Psikolojisi bozuk birinden temiz odak bekleyemezsin.”

“Psikolojin? Neden?”

Yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan konuştu.

“Eğer gitmezsen sana hayat hikayemi anlatabilirim.”

Bunu bilerek söylediğini biliyordu. Kendisinin Akira’nın yanındaki süresi bittiği saniye onun yanından gideceğini çok iyi biliyordu. Demeye çalıştığı şeyse asla onun geçmişini öğrenemeyecek oluşuydu.

Miran bu karşılığa sessiz kalarak ilerlemeye devam ettiler.

“Ee Miran? Senin hikayen ne?”

Miran yandan bir gülüş atarak “Sen ne zaman anlatırsan o zaman anlatırım.” Dedi.

Onun bu tepkisine kıkırdayan Akira “Zihnini okuyarak saniyesinde öğrenebileceğimi biliyorsun, değil mi?” dedi.

“Özel hayata saygın vardır diye düşünüyorum.”

Kafasını sağa sola sallayarak tekrar güldü. Bu Miran’ın Akira’yı en çok gülerken gördüğü zamandı.

İçinde tuhaf şeyler olurken gülüşüne baktı.

“Merak etme. Gerektirmediği sürece okumayacağım.”

“Eyvallah.”

“Eyvallah?”

“Türkçe teşekkür ederim demek gibi bir şey.”

“Doğru, Türk’tün sen.” 

Kafasını sallayarak onu onayladı. Hazır Akira’nın çenesi düşmüşken bir iki şey daha sormak istiyordu.

“Sen nerelisin?”

“Yarı Japon yarı Amerikan.”

“Ciddi misin? Çinli sanmıştım.”

“Hayır değilim.” Dedi ve kısa bir duraksamanın ardından tekrar konuştu. “Hep sen sordun.  Sıra bende.”

Onuz silkerek “Ne merak ediyorsun?” dedi Miran.

“Neden vampir avcısı oldun?”

“Büyük bir sebebi yok. Okumak zor gelmişti. Aile gelirini kullanarak buraya geldim. Aylak aylak dolaşırken kendime heyecan arıyordum. Dernek tarzı bir şey gördükten sonra avcı oldum. Sonrasında ise vampirlerin yaptığı vahşet onlara kinlenmemi sağlamıştı. Şu an kinimden dolayı yapıyorum bu işi. Daha doğrusu yapıyordum.”

Derim bir nefes verdi Akira.

“Bizim onlara yaptığımız vahşetin aynısını benim ırkıma da yaptıklarını biliyorsun değil mi?”

“Nasıl yani?”

“Şu anlık nasılını bilmen gerekmiyor. Bilmen gereken tek şey tek taraflı bir olay değil bu işler.”

Bu konuşmadan sonra hiçbir şey söylemeden malikaneye gelinmişti. Birbirlerine bir şey söylemeden ayrılan ikili yataklarına uzanıp ertesi gün için gözlerini kapattılar.



Blood Of Love | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin