5. Bölüm

253 18 1
                                    

Yazım tarihi, 7-9 Mart 2022

---

Akira eve vardığında onu tek bırakmasının iyi olup olmadığını düşünüyordu. Avcıların gelme ihtimali vardı. Her ne kadar bu orman kendinin olsa da. Asla söz dinlemiyordu insanlar. 

Evin yakınına geldiğinde kapı açıldı ve kendisini, kahyası karşıladı.

“Misafirim geldi mi Theon?”

“Hayır efendim. Bir saat sonra geleceğini söyledi. Halen yıkanacak kadar vaktiniz var.”

Kafasını salladı. Kahyasını arkada bırakarak yürürken ona bugünlük son emrini verdi.

“Daha fazla yapacağın şey yok. Miran ormandaki düzlük alanda. Ona kendini belli etmeden izle. Başına bir iş gelmesin. Saçının teli koparsa senden bilirim. Eğer buraya gelemezse elleme. Kendi kendine çabalasın.”

“Elbette efendim. Ona gözüm gibi bakacağım.” Diyerek kahya anında ortadan kaybolmuştu. Akira bu adamı bu yüzden seviyordu. İşini ciddiyetle yapıyordu.

Şimdi kahyasını düşünme sırası değildi. Acilen duş alması gerekiyordu. Miran’la dövüşürken farkında olmadan çok fazla kirlenmişti. Hemen odasındaki banyoya gidip vücudunu temizledi.

Banyodan çıktığında hizmetçilerin ona ayarladığı lacivert her zamanki gibi vücuduna yapışan elbisesini giydi. Altına da ince topuklu gümüş bir ayakkabı giydi. Saçlarını dokunmayı bile düşünmüyordu. Kısa olduğundan zaten hep aynı şekli alıyordu. Bugün için özel olarak dudağına kırmızı bir ruj sürmüştü.

Bunların hepsini yaparken sadece 10 dakikası kalmıştı. Acele etmeden tırnaklarına oje sürmeye koyuldu. Siyah ojeleriyle tamamen hazırlığını bitirdiğinde saat tam 8’i gösteriyordu.

O adam birazdan buraya damlardı.

Yavaş yavaş konuşacakları odaya doğru yürürken kapının sesi duyulmuştu bile. Onu karşılama gereği bile duymadan kendi yanına gelmesini bekledi.

Koltukta bacak bacak üstüne otururken odanın kapısı açılmış kırmızı saçlı adam girmişti. Mavi gözleri parlıyordu Akira’nın etkisiyle.

“Ah Akira! Bir kez de beni kapıda karşıla, ne olacak?”

Akira onun yalaka sesini duyunca gırtlaklama isteğini göz ardı ederek “O kadar önemli biri değilsin.” Dedi.

“Kalbimi kırıyorsun ama bebeğim. Bari eski günlerin hatırına böyle yapma.”

Sessizce küfür mırıldandı. Adı üstünde eski gündü işte.

“Boş meseleleri bırak da işlerin tamamen durmuş. Bunun için mi benimle konuşmak istedin?”

Mavi gözlü adam anında ciddileşip ellerini kavuşturdu.

“İçimizdeki hain sağ olsun, tüm hükümete ifşa olduk.”

Akira alayla gülümsedi.

“Bir haini bile bulamıyorsan niye bu iştesin ki? Bırak başkaları yapsın kan ticaretini.”

Adamın gözleri duygu değişikliğinden kırmızı rengine dönmeye başlamıştı. Akira’yı severdi ama bu huyunu değil.

“İleri gidiyorsun Akira. Haddini bil.”

“Asıl senin gibi birinin benden yardım istemesi ileri gitmişlik oluyor. Eğer bu kadar aptalsan sonuçlarını çekmelisin. Değil mi Abir?”

Abir ona saldırmamak için kendini sıkıyordu. Eğer öyle bir şeye kalkışırsa buradan cesedi çıkardı. Bu küçük beden sanılanın aksine kat be kat güçlüydü. İşte bu yüzden Alfie’nin gözdesiydi.

“Sana yardım edeceğim. Ancak tek bir şartım var.”

Abir onun ilk cümlesini duyunca sevinçten kuduracakken devamıyla kendini toparlanmıştı. 

“Nedir?”

“Biliyorsun, son zamanda avcıların etkiyesiyle insan avlamak neredeyse imkansız hale geldi. Senden bana, ölene dek kan imkanı sağlamanı istiyorum. Yalnız, kanlar tek kişilik değil. İki kişilik olacak.”

Neden iki kişilik olduğunu sorgulamayı sonraya koyarak aklındaki başka şeyi sordu. Nasıl olsa ikinci kişiyi öğrenirdi.

“Elindeki güçle istediğin kişiden, istediğin kişiyi elde edebilirsin. Neden özellikle benden istedin böyle bir şeyi?”

“İki sebebi var. Birincisi bu zamanda sadık adam bulmak zor. Sen, hem sana yardım ettiğim için hem de eski günlerin hatırına bana ihanet edemeyeceksin.” Dedi ve yan bir şekilde güldü Akira. Söylediklerinde haklıydı. Abir ona bu durumda ihanet edemezdi.

Abir tek kaşını kaldırarak “Ya ikincisi?” diye sordu.

“Hm... O iş. Senin bulduğun kanlar lezzetli oluyor da ondan. Damak tadımı iyi biliyorsun.”


Devamında ikili bir kaç şeyden daha bahsediyorken Miran uzun çabalarının sonucu elindeki çakıyla koca ağacı devirmişti.

Mutlulukla alnındaki teri elinin tersiyle silerken belini kıtırdattı. Çıkan sesle derin bir oh çekmişti.

Evim yolunu Akira’ya söylemese bile ezberlemişti çoktan. Dediğimiz gibi onun güçlü bir hafızası vardı.

Akira ona belli bir saat söylemediği için sakince geldikleri yoldan tek başına geri dönmeye başladı.

Açtı. Bugün kan içirmemişti ona. Miran’ın da ondan kan istemeye gururu el vermiyordu.


Ona saatler gibi süren yürüyüşünün ardından koca köşkün kapısına gelmişti. Kapısına iki kere tıklatarak geride durdu.

Kapıyı daha önce görmediği bir hizmetçi açmıştı.

Bu evde sürekli hizmetçi mi diye değişiyor diye düşünerek içeriye girdi.

“Efendimiz halen toplantıda. Eğer gelirseniz sizi direkt odaya almamızı emretti.”

Miran hizmetçilere sıkıntı çıkarmamak için odasına geçti. Üstünü dolapta bulduğu kıyafetlerle değiştirerek uyumak için yatağına uzandı. Ancak açlığı ona izin vermiyordu.

Aklına Akira’nın ona söylediği sözler gelmişti. Odadan çıkarsa kendini öldüreceğine dair tehditleri kulağında dolaşıp duruyordu.

Sağa sola dönerek uyumaya çalışıyordu. Araya dişlerinin de sızlaması girince daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı ve kendisinin bile fark etmediği bir hızla odasından çıktı.

Tamamen hislerine güvenerek ilerliyordu şu an. Sanki bir anda algıları sonuna kadar açılmış gibiydi. Çok uzaktan gelen konuşma sesleriyle dikkat kesildi. Akira’nın sesiydi bu.

Hayvani güdülerle ilerlerken Akira onun geleceğini çoktan hissetmişti. Ancak burada Abir’i bırakıp onu durduramazdı. Salakça bir şey söylemeyeceğini umarak odaya gelmesini bekledi.

Çok kısa bir süreden sonra Miran azda olsa kalan mantığıyla kapıyı çaldı. Ancak gel komutunu beklemeden içeriye dalmıştı.

İçerideki tanımadığı vampiri siktir ederek Akira’nın olduğu yere yöneldi.

Onun önünde durup kırmızı kafalı vampirle görüşlerini kesmişti.

Akira’nın üstüne eğilerek “Efendim.” Diye fısıldadı.

Sesi gerçekten ihtiyaçlı çıkmıştı.

Akira onun ne istediğini daha o demeden anlayarak ayağa kalktı ve gözleriyle koltuğa oturmasını söyledi. 

Tamamen uysal bir kaplan gibi davranan Miran koltuğa oturup bacaklarımı rahat edeceği bir şekilde açmıştı.

Akira, onun kucağına sırtı göğsüne gelecek şekilde oturdu. Ona iyice yaslanırken bacaklarımı üst üste atmıştı bile.

Onun bu hareketine itiraz etmeden kollarını onun karnına saran Miran, sözlü onay bekliyordu. Akira da kendi ellerini Miran’ın kolunun üstüne koyunca onayını almış bir şekilde dişlerini tertemiz boyna geçirdi.

Sessizce olan şeyleri izleyen Abir’in şaşkınlıktan dili tutulacaktı. Akira’nın yeni doğanı olduğunu hiçbir şekilde düşünmemişti.

“Yeni doğanın var?”

Akira refleksle kaşını kaldırıp indirmişti.

“Evet?”

O ikisinin arasında olan konuşmayı Miran dinlemiyordu. Tek ilgi odağı, güzel kokular saçan boyundan karnını doyurmaktı. Boğazından akan sıcak sıvının hissiyatıyla kucağımdaki oğlanı sıkıyordu.

Ortama ufak bir inleme bırakan Akira ile Abir’in gözleri kararmaya başlamıştı.

Gittikçe tuhaflaşan havayla Akira artık Abir’i kovma vakti olduğu anladı.

“Abir, artık gidebilirsin. İşini en kısa sürede halledeceğim.” Diyerek açıkça onu burada istemediğini belirtti.

Onun itiraz edecek yüzünü gördüğünde tehlikeli bir hava saçmaya başlamıştı bile.

Mesajı alan Abir anında toz olmuştu.

Açlığını dindiren Miran dişlerini son bir kez batırıp ayrılmıştı.

Isırdığı yere alnını yaslarken Akira’nın sesi ortamı buz etmeye yetmişti.

“Sana odandan çıkmamanı söyledim. İtaatsizliğin cezası büyüktür bende. Bunu yapmaman gerekiyordu Miran.”

Miran bu sözlerle gerçekten çok büyük bir halt yediğini anladı. Ne kadar aç olsa bile odadan çıkması onun cezası olacaktı.  

Blood Of Love | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin