Yazım tarihi, 16 Haziran 2022
-----
“Ah siktir!” Diyerek baş dönmesine sövmeye başladı Miran.
En son kaçırılmıştı. Aklına Akira’nın dedikleri geldi. Kendisini kurtarmaya gelmeyecekti. Demek ki iş başa düşmüş, buradan kendisi kaçması gerekiyordu. Ancak zincirle bağlandığı sandalyeden kurtulması epey zor olacaktı.
Şimdilik bu düşünceleri siktir edip etrafı inceledi. Boş bir odanın ortasında sandalyeye bağlıydı. Odadaki tek şey duvarlara yapıştırılmış, üstünde değişik harf ve semboller olan kağıtlardı. Bunların büyü olabileceğini düşündü. Eğer gizleme büyüsü gibi bir şeyse Akira’nın onu bulması gerçekten zor olacaktı.
Derin bir nefes aldıktan sonra tavana baktı. Tavanda bile bu kağıtlardan vardı. Bakışlarını tekrar yere indirdi.
Odanın kapısı bir anda açılarak içeriye genç bir oğlan girmişti. Saçları üçe vurulmuş, yüzü bıçak izi olarak tahmin ettiği yaralarla doluydu. Bir gözü buz mavisiyken diğer gözü siyahtı. Kollarında bile bu bıçak izleri devam ediyordu.
“Uyanmışsın prenses.” Diyerek güldü.
Konuşmanın boşa olacağını tahmin ederek sustu Miran.
Genç oğlan dudak büzerek “Yoksa seni efendinden ayırdık diye mi bu kadar sinirlisin. Merak etme bulur seni.” Dedikten sonra duraksayıp kahkaha attı. “Ya da bulamaz. Bu duvarlardaki kağıtlar yok olmadığı sürece seninle zihinden bile iletişim kuramaz.” Dedikten sonra tekrar kahkaha attı.
‘Kafayı sıyırmış...’ diye düşündü Miran. Karşısındaki adam gerçekten de psikopatın tekiydi.
“Gereksiz açıklamalara yer yok.” Diyerek birden ciddileşti genç. “Ee? Eğlenceye başlamak ister misin? Ben çok istiyorum.” Dedikten sonra kendisine yaklaşmaya başladı.
Boş elinde bir anda bir kerpeten olmuştu. Elindeki aleti havada salladıktan sonra gülümsedi.
“Benim bebeklerimi seversin değil mi? Hepsini özel olarak kendi boşluğumda saklıyorum.”
Bu gencin yeteneği istediği kadar eşyayı bir boşlukta saklayabilmekti. Sonrasında o boşluktan sakladığı eşyaları geri alabiliyordu. Hatta o boşluğa bir insanı bile sokabilirdi.
“Heehe. Yeni doğan olmasaydın bile bu zincirlerden kurtulmazsın. Onlarda büyülü.” Diyerek yine o iğrenç gülüşünü gözler önüne sermişti.
Miran sabır çekerken genç yanına ulaşmış arkasına geçerek bağlı olan kolundan birini tutmuştu.
“Öncelikle tırnaklarının hepsini sökmekle başlayacağım. Biraz kırık çıkık yaptıktan sonra üstünde vampir zehri bulunan bıçaklarla üstünde biraz çizim yapacağım. Eğer zehirden çabuk ölmezsen kafanı pres makinesinin altına koymayı düşünebiliriz. Dağılmış beynini Akira’ya göndermek güzel olur.” Dedikten sonra kerpeteni işaret parmağının tırnağına yaklaştırmış ve tırnağı tutmuştu.
“Merak etme. Bir yerden sonra hissetmeyeceksin.” Dedikten sonra tırnağı çekmişti.
Miran’ın acı içindeki çığlığı ortalıkta duyulurken genç durmamış ve ikinci tırnağı da çekmişti.
Zar zor konuştu Miran. “B...buradan sağ çıkarsam mezarını k..kazaca-AH!”
Genç Miran’ın lafını bitirmesine izin vermemiş ve bir elindeki tırnakların hepsini ardı ardına çekmişti. Acıdan bayılacağı sırada kafasından soğuk su boşaltılmıştı. Zorla da olsa kendine geldi Miran.
“Şhh sakın bayılayım deme. Yoksa pres işlemini başa çekerim.” Diyerek tehdit etmişti.
Tırnaklarını sökmeye devam ederken sonunda tırnaklara işi bitmişti. Acıdan konuşamayacak durumdaydı. Tüm parmakları teker teker zonkluyordu. Onların acısından başka bir şey düşünemez haldeydi.
Arkasındaki adam önüne geldi. Elindeki kerpeteni kaybederek yerine bıçağı çıkarttı.
Halen üzerinde olan takımı elleriyle yırtarak teninin çıplak kalmasını sağlamıştı. Ufak bir beklemenin ardından genç gülümseyerek tekrar konuştu.
“Seninle başka bir şekilde tanışsaydık benim olabilirdin. Vücudun mükemmel. .”
“S...siktir git.”
“Ama böyle yapma bebeğim. Canını yakmamaya karar vermiştim. Şimdi öyle dediğin için iki katı zehir kullanmam gerekiyor.” Demişti genç.
Boşta olan eline bıçağın metal kısmının girebileceği kadar derinlikte bir şişe getirmişti.
“Uh bir şeyi unuttum. Şimdi seç bakalım. Kolların mı kırılsın yoksa bacakların mı?”
Zor bir seçimdi. Her ihtimali düşünerek karar vermesi gerekiyordu. Kaçmak için bacaklarının daha lazım olacağını düşünerek kollarını seçti.
Şişeyle bıçak kısa süreliğine kaybolmuş genç tekrar arkasına geçmişti. Kollarındaki zincirleri çözerek serbest bıraktı.
Tekrar önüne geçerek sağ kolunu tuttu.
“Çok güzel şeyler yapabilirdik.” Dedikten sonra sanki gözleri dolmuş gibi tavana baktı. Daha sonrasında yüzündeki gülümseyerek kendisine geri baktı.
“Sadece çıt sesini duyacaksın bebeğim.” Dedikten bir anda kolunu ters yöne çevirerek kırmıştı. Çığlık atmaya mecali kalmamış bir şekilde inledi. O sırada genç diğer kolunu da kırmıştı.
“Evet~. Kırık çıkığı da hallettiğimize göre bıçağa geçebiliriz.” Dediğinde şişeyle bıçak tekrardan elinde belirdi.
Bıçağı şişeye soktu ve şişeyi kenara bıraktı. Elini Miran’ın karın kaslarında gezdirirken “Sence ne yazmalıyım?” Diye sordu.
Bir süre ‘hmm’ladıktan sonra “Buldum.” Diyerek gülümsedi.
Bıçak tenine ilk değdiği andan itibaren hissettiği yanma hissiyle tekrar çığlık attı. Bu sefer zehrin acısıyla çığlıkları hiç durmamış her bir bıçak darbesinde sesi odayı inletmişti.
Yazacağı şeyi yazan genç geriye çekilip kan süzülen karna baktı.
‘CANIN CEHENNEME AKİRA <3’
Hehe diyerek güldükten sonra elindeki bıçağı tekrar şişeye batırıp bacaklara yöneldi. Hiçbir özen göstermeden sadece düz çizgiler halinde kesikler atarken ayak bileklerine kadar ulaşmıştı.
Zehir etkisini göstermeye başlamıştı. Miran’ın kafası puslanmış kulakları uğulduyordu. Artık sesi bile çıkmıyordu.
Kafası öne düşerken genç eliyle çenesinden tutup kaldırdı. Gözlerinin içine büyümüş göz bebekleriyle bakarken dişlerini gösterdi.
“Hehe! Artık seni çözsem bile elini kaldıracak halin yok. Bacakların zehir yüzünden etkisiz, kolların kırık. Karnında kocaman kesikler var, tırnakların kopmuş. Birazdan da beynin dağılacak. Heh? Ne yapabilirsin ki artık?”
Kendince tekrar güldükten sonra kalan tüm zincirleri çözmüştü. Pres makinesini ardında belirtirken Miran’ı hiç zorlamadan kaldırmış ve makinenin yanına götürmüştü. Kafasını makinenin altına gelecek şekilde yerleştirip sabitledi.
“Beynine elveda de.” Diyerek makinenin tuşuna bastı. Çıkan ses bile kulaklarına uğuldayarak gelirken hareket edemiyordu. Zehir tamamen uyuşturmuştu onu.
Artık sadece sessizce ölümü beklemeye başlamıştı. Gözlerini kapatarak makinenin kafasını ezmesini bekledi.
Etraftan gelen silah seslerini duymuyordu. Makineyi bilerek yavaş bir şekilde inmesi için ayarlanmıştı genç. Ki zevkini çıkarabilecekti.
Etraftaki silah sesleriyle irkildi genç. Birinin geldiğini anlamıştı. Ancak buradaki adamı bırakmazdı. Öldüğünden emin olması gerekiyordu. Hem zaten buraya giremezdiler, büyüklüydü. Bu yüzden rahatlayarak Miran’ı izlemeye koyuldu.
Her şey bir anda gerçekleşmişti. Duvar saniyeler içinde paramparça olmuştu. Ortaya çıkan güçten dolayı Miran da genç de geriye savrulmuştular.
Genç ayağa kalkıp kendini savunacakken göğsüne yediği kurşunla ölerek geriye savruldu.
Akira çıkan molozlara basmadan kendisini izleyen, gözleri yarı açık Miran’ın başında dikildi.
Elindeki silahı değiştirerek Miran’ın karnını hedef aldı.
“İyi saklamışlar seni.” Dediğini belli belirsiz duyduktan sonra kulakları sağır eden silah sesini de duydu Miran.
Karnında hissettiği son bir acıyla gözlerini kapattı.
‘Sanırım ölüyorum’ diye düşündü.
Belki...
--
Yattığı yerde gözlerini açmadan bekledi. Hiçbir yerinde bir ağrı yoktu.
‘Cennette miyim?’ diye düşünürken arkadan Akira’nın biriyle kavga etme sesi geliyordu. Cennet şimdilik hayal olmuştu.
Yaşadığı dejavu hissiyle gözlerini açıp sesin geldiği yere baktı. Karşısında Akira, siyah gölgemsi bir şeyle kavga ediyordu.
“Rahat bırak onu. Canının istediğinde oynayabileceğin biri değil o.”
“O benim yeni efendim. Seninle aynı düzeyde. O isterse tabi yanında duracağım.”
“Bu efendi olayı nereden çıktı şimdi? Ayrıca sen Miran’ın yerini nasıl bulabildin?”
“Bilmiyorum. Senin tehlikede olduğunda yaşadığım uyarı hissi aynen Miran’da da gerçekleşti. Sonrasında yeteneklerimle yerini bulup sana haber verdim işte.”
“Yani, şimdi ben gücümü Miran’la mı paylaşıyorum?”
“Evet. Görevim ikinize de hizmet etmek olarak değişti. Siz iki vampir de benim korumam altında olacaksınız.”
“Hah! Senin korumana mı ihtiyacımız olacak? Ben ikimizi de korurum.”
Biçimsiz gölgenin içinde süzülen iki tane göz Miran’a döndü. Aniden tırsarken aklına Akira’nın onu vurduğu gelmişti.
Hızlı yerinden kalkarak Akira’nın yakasına yapıştı. Dişlerinin arasından konuştu.
“Beni vurdun.” Dedi kelimeleri bastırarak.
Akira yakasındaki elleri ayırarak “Sakin ol. O silahın içindeki panzehirdi. Seni onunla vurdum. Eğer ateş etmiş olmasaydım ölecektin.” Dedi.
Vurulma işini şimdilik sonraya bırakarak havada askıda duran siyah yaratığa baktı.
“Bu ne?” dedi gözlerini biraz iğretiyle açarken. Bu şeyin sadece Lacivert gözleri vardı.
“Gücün.” Diyerek siyah gölgeyi tanıttı Akira.
“Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ikimiz aynı gücü paylaşmaya başladık. Bu Gölge. Her türlü işi yapabilir. Ölümcül bir anda seni koruyabilir, haber taşıyabilir, büyüleri bozabilir. Ancak canı isterse. Çoğunlukla bedenimde yani artık bedenimizde uyuklamayı tercih ediyor.”
Gölge olduğu yerde bir tık küçülerek Miran’ın yüzüne yaklaştı. “Senden daha yakışıklı Akira.”
“Ah! Sikeceğim şimdi senin belanı.”
Gölge etrafında dönerek Miran’ı inceledi.
“Size hizmet etmek benim için onur olacaktır. Lütfen bana ihtiyacınız olduğunda gelmemi emredin yeter.” Dedikten sonra Gölge’nin bir kısmı Akira’nın, bir kısmı da Miran’ın bedenine girerek kaybolmuştu.
Miran Akira’ya dönerek “Bu neydi şimdi?”
“Uzun süreli uykusuna geri döndü.” Diyerek olayı açıkladı Akira.
“Sen onu çok takma. Çoğunlukla işine karışmaz. Hatta bazen varlığını bile unutursun.”
Kafasını sallayarak onayladı.
“Bana neler olduğunu düzgünce açıkla.”
Miran’ın emir vermesi görmezden gelerek anlatmaya koyuldu Akira.
“Sen kaçırıldığında seni aramaya başladım. Ancak hiçbir yerde yoktun. Adamlar büyüyü iyi kullanmışlar. İlk elden dokunulmadığı sürece varlığı bile anlaşılamayacak şekilde ayarlamışlar. İşte seni bulmaya çalışırken Gölge ortaya çıktı ve yerini bildiğini söyledi. Nasılını sorgulamadan gösterdiği yere gittim. İçeriye bombayla patlatıp girdiğimde vampir zehriyle zehirlenmiş haldeydin. Ne olur ne olmaz diyerek yanıma aldığım panzehir silahıyla vurdum seni. İşte buraya getirip kan içirdikten sonra yaralarına baktım.”
“Peki panzehirin o olduğunu nereden biliyordun?”
Gülümseyerek “Piyasada tek tip vampir zehri var. Bunun üretimini de ben yapıyorum.” Dedi.
Miran’ın aklına kendisine işkence yapan genç geldi.
“O çocuğa ne oldu?”
“Zehirli silahla vurulduğunda öldü. Biliyorsun normal kurşun işlemiyor bize.” Dedikten sonra bakışları bende gezindi.
“Yorgunsun. Zehrin etkisi geçmedi. Dinlen biraz.” Dedi ve kapıya yöneldi. Omzunun üstünden Miran’a bakarken tekrar konuştu. “İki gün sonra o aile toplantısına gitmemiz gerekiyor. Daha fazla ertelememe izin yok.”
Cevap vermedi. Zaten Akira da beklemeden odadan çıkmıştı. Olduğu yatağa tekrar yatarak kafasını yastığa koydu. İlk uyandığı haline kıyasla daha yorgun hissediyordu. Gözlerini kapatarak uykuya daldı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood Of Love | bxb
Short Story[TAMAMLANDI✓] Ya bir vampir avcısı, gittiği avda vampir olursa... Başlangıç: 4 Mart 2022 Bitiş: 12 Temmuz 2023 (Yeniden yayınlama: 29 Şubat 2024) !Argo ve küfür içerir ! Cinsellik ve +18 öğeler içerir ! Şiddet ve kan tasvirleri içerir ! Homofobikse...