10. Bölüm

226 11 6
                                    

Yazım tarihi, 24-27 Mayıs 2022

----

“Ölüm çalışması.”

“Ne?”

“Vampirlerin sınırlarını zorlayıp, daha da gelişmek için yaptığı bir çeşit bedensel egzersiz. Öldürmez ama sınırına ulaşmanı sağlar.”

“Niye böyle bir şey var?”

“İnsanlar gibi düşük bir sınırımız olmadığı için her şeyin en ağırını uygulayarak çok kısa sürede gelişebiliyoruz.”

“Tamam da yapmak zorunda mıyım? Gelişmem için kalan 2,5 ay yeterli bir süre değil mi?”

Akira tek kaşını saniyelik indirip kaldırdı. Dişlerini dudaklarına saplayarak göz devirdi.

“Bir insanın ne gibi bir sürede geliştiğini unuttun sanırım.”

Vampirlik işine istemese bile çabucak alışmıştı Miran. Bu düşünce aklına geldikçe keyfi kaçıyordu.

“Nasıl bir şey bu?” diyerek direnişinden vazgeçti.

Akira her seferinde istediğini almanın zevkiyle dudaklarını yalayıp konuştu.

“Açlık olayını zaten halletmiştik. Kalan birkaç tane şey var zaten. Bedensel kuvvetin tamamen kullanılması gibi basit şeyler.”

“Anlamadım.”

Akira kırmızı dudaklarını büzerek konuştu.

“Kısaca normalde kaldırabileceğinin 3-4 katı ağırlık kaldırmak gibi bir şey.”

Kafasını sallayarak onayladı. Bir ağacı sadece çakıyla devirmiş olması onun için büyük bir şeydi. Bu yüzden bununda üstesinden gelebileceğini umarak önden yürüyen Akira’yı takip etmeye başladı.

--

“İnsanken ne kadar ağırlık kaldırabiliyordun?”


Hatırlamadığı için omuz silkerek cevabını verdi.

“Tamam~. O zaman klasik olan 100’le başlıyorum.”

Elindeki demir sopa gibi şeye ağırlıkları takarak başlamıştı.

Miran insan haliyle bunu taşımayacağına adı kadar eminken şu anki haliyle sadece birkaç poşet taşıyor gibi hissediyordu.

Akira onda hiçbir zorlanma belirtisi görmezken devam etti.

“100 daha ekliyorum.”

Kollarındaki ağırlık artmışken şu an üç orta boy köpek taşıyor gibiydi.

Akira keyifle gülümserken işi hızlandırmaya karar verdi. Taktiği 200 kiloluk ağırlıkla Miran’ın üzerindeki yük 400 kiloya çıkmıştı. (Aybüke’yle dört işlem öğreniyoruz)

Bir tekli koltuğu taşıyor gibi hissetmeye başlamıştı. Yüzünde bir tık zorlanma ifadesi gören Akira ağırlıkları takmaya devam etti. 200 kiloluk ağırlıkla Miran, artık zorlanmaya başlamıştı.

Ufak ufak bacakları titrerken Akira alayla konuştu.

“Bu kadarcık mı? İstersen bırakabilirsin Miran.”

Yüzü hafiften kırmızıya çalmaya başlamış Miran “Devam et.” Dedi.

100 kiloluk ağırlıkla yükü 700 kilo olmuştu. Akira’nın hedefi en azından bugünlük 1000’i görmekti.

Artık bacakları zangır zangır titreyen Miran nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.  Akira çabucak işini bitirmek ister gibi hemen ardından bir 100’lük daha koydu.

‘Çıt’

Sessiz salonda duyulan yüksek  kırılma sesiyle Miran sırtüstü yere düşmüştü. Miran’ın çığlığı ortalığı inletirken üzerine ağırlık düşmeden tutan Akira, kenara koyup beli kırılmış Miran’ın üzerine eğildi.

İlk seferine göre iyi iş çıkardı, diye düşünürken halen çığlık atan Miran’a yardım etmek için kemerindeki bıçağı çıkardı. Avucuna derin bir kesik açarak akan kanı Miran’ın ağzına yaklaştırdı. Miran’ın yuttuğu bir iki damlalık kan, sırtının iyileşmesi için yeterli gelmişti bile. Yorgunluğunun da gitmesi için kanayan elini çekmeyen Akira, Miran’ın kesik kesik inlemeleri ve nefeslerini dinliyordu.

“S...seni deli piç.”

“Sana bunun ölüm çalışması olduğunu söylemiştim. Ayrıca bu daha başlangıç. Beterleri ile karşılaşacaksın.”


Korkuyla kafasını sağa sola sallayarak derin bir nefes aldı. Akira bugün kendisinin pestili çıkartacaktı.

--

Miran bir eliyle kırık kolunu tutarken şokla bakıyordu.

“Hm... Dördüncü mü oldu?”

Kolunun yamukluğundan dolayı konuşamayan Miran öylece Akira’nın gözlerine baktı. Her seferinde bir yeri kırılıyor ve kan sayesinde direkt iyileşiyordu. Her ne kadar ölmeyeceğini bilmek içini rahatlatsa da ölümsüz olması, acı çekmeyeceği anlamına gelmiyordu.

İlk iki kırığında çığlık çığlığa bağırmıştı. Üçüncü de acıya alışarak sesli inlemeleriyle kalmış ve sonuncu kırığında ise tamamen adapte olmuş bir şekilde, sadece kırılma anında sesini çıkartarak şoka girmişti.

Kolunu azıcık havada sallayarak büyümüş gözlerle kırılmış kolunu izleyen Miran’a güldü sarışın adam.

“Saf saf kolunu izleyip durma. Yeterli beslenmen olmadığından düzelmiyor. Bu yüzden her kırığında kan içiyorsun.”

“KOLUMDA ZİK ZAK VAR!”

Miran Türkçe konuştuğundan ne dediğini anlamamıştı Akira. Ancak bunun bir şaşkınlık ya da isyan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi.

“Tamam sinirlenme. Gel yanıma.”

Miran Akira’nın yanına gelerek kendine kan vermesini bekledi. Elini boynuna vurmuştu Akira. Bu demekti ki bugünün yemeğini almanın vakti gelmişti.

Bir değişiklik yaparak boynu yerine hafif ensesine kayan, kulağının çapraz arkasını ısırmıştı. Bir iki yudumundan sonra kolu iyileşirken daha rahat etmek için Akira’yı belinden kavramıştı. Bu durumu artık yadırgamıyordu Akira. Bu yüzden Miran’ın doymasını bekledi.

Yorgunluğu yüzünden gerekenden fazlasını içiyordu Miran. Kanın sarhoş eden tadıyla kendini farkında olmadan sarışın adama bastırmıştı.

O anda daha öncesinde de yaşanan ama hep görmezden gelinen bir durum ortaya çıktı.

Miran sertleşmişti. Ancak farkında değildi.

Sarışın adam, bazı vampirlerde kanın tahrik edici bir etkisi olduğunu biliyordu ancak bu zamana kadar kimseyle karşılaşmamıştı. Şimdi karşısındaki adam kendi kanı sayesinde tahrik olmuştu.

Miran kendinden ayrılmadan bir karar vermesi gerekiyordu. Ya Miran’a yardım edecekti ya da görmezden gelip işine bakacaktı.

Akira ise çoktan kararını vererek elini alttaki sertliğe attı. Miran kendininkinin üzerinde hissettiği baskıyla dişlerini anında ayırmıştı etten.

“N-ne yapıyorsun?”

“Yardım ediyorum. İstemiyor musun yoksa?”

Ne yapacağını şaşırmıştı Miran. Akira onun bu kafa karışıklığını anlamıştı. Böyle bir durumda devam etmeyeceği için elini çekerken Miran’ın eli kendisine engel olmuştu.

“D-devam et.”

Akira gülümseyerek “Zevkle.” Dedi. Şu an kendisine emir verdiğini bile düşünecek halde değildi. Tek istediği karşısındaki adamı tatmin etmekti.

Halen spor salonunda oldukları için rahat edemeyeceklerini bildiğinden, Akira hızını kullanarak kendi odasına getirmişti.

Hızdan dolayı saniyelik midesi bulandı Miran’ın. Ancak şu an Akira’yla olduğu düşüncesi daha da bulanmasını sağlıyordu. 

Akira ile beraber yatağa geçtiler. Miran’ın sırtüstü yatmasını sağlayarak bacaklarının üstüne oturmuştu sarışın adam.

Eşofmanının iplerini çözerek indirmeden önce son bir kez izin ister gibi bakmıştı Akira. Sonrasında pişman olmasını istemiyordu.

Akira’nın bakışlarındaki sorgulamayı gören Miran, eşofmanı kendisi indirmişti. Şimdi karşısındaki adamın önünde baksırının içindeki  sertleşmiş aletiyle duruyordu.

Onun bu atılganlığı karşısında gülümsemişti Akira. Kendisinden bu kadar etkilenmesi hoşuna gitmişti. Hem kendisini uzun zamandır bu kadar heyecanlandıran biriyle karşılaşmamıştı.

Siyah kumaşın üzerinde elini gezdirdi. Miran şimdiden daha fazlası için çıldırıyordu. Kendisini Akira’nın eline bastırırken bu sefer Akira kıkırtısını tutamadı.

“Sakin ol. Bu kadar heyecanlanmana gerek yok.”

Utanarak gözlerini kaçırdı Miran. Yeni yetme bir ergen gibi hemen tahrik olmuştu.

“Hey, utanman için söylemedim. Aksine hoşuma gitti.” Diyerek, siyah kumaşı tek hamlede indirip kenara fırlattı.

Eliyle önündeki aleti birkaç kere sıvazladıktan sonra eğilmişti. Ucunu ağzına aldığında baştan beri derin bir sessizliğe gömülen Miran’ın inlemesi odada yankılandı.

Kalçalarını iyice çıkartarak ağız işine devam eden Akira, Miran’a tam bir görsel şölen sunuyordu. Az da olsa kızarmış yüzü, sulanmış gözleri, ince beli ve kalçası... Sadece bu görüntüyle bile boşalabilirdi. Karşısındaki adam tanrıçalara taş çıkartacak kadar güzeldi.

Ağzına sığmayan yerleri eliyle doldurarak ileri geri hareketlerine devam ediyordu Akira. Miran’ın nefesinin teklemesinden yakında boşalacağını anlayan Akira, daha derine almaya başladı aleti.


Tam boşalacağı sırada Akira’yı geriye ittirmek istese de Akira geriye çekilmemiş çıkan tüm meniyi yutmuştu. Akira geriye çekildiğinde Miran tişörtünün ucuyla Akira’nın ağzının kenarında kalan salya ve menileri sildi.

“Niye geriye çekilmedin?” diye sordu Miran.

Yan bir gülüşle yataktan kalktı Akira. “Buradaki banyoda yıkan ve odadan çıkmadan uyu. Dolaptan kıyafet seçebilirsin.” Diyerek odanın kapısına yöneldi.

“Nereye gidiyorsun?”

“İşle alakalı. Çok uzun sürmez. Bir saate gelirim. Beni bekleme uyu.”

Her ne kadar bu duruma üzülse de en azından onun odasında kalıyorum ve yanıma gelecek diyerek kendini teselli ediyordu. Aralarında bir yakınlaşma oldu ve bitti gibi bir duruma sokmuştu Akira onları.

Ayağa kalkarken çarşafın kirlenip kirlenmediğine baktı. Akira tüm meniyi yuttuğu için tertemizdi.

Şu an sadece duş alıp uyumak istiyordu.








Blood Of Love | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin