~7.BÖLÜM-Gerçekleri Öğrenme Zamanı~

26 3 0
                                    

Tekrardann iyi okumlarr:>

Onlar hayatla mücadelesi hep devam edecektir fakat evren onlara binalar nasıl yıkılırsa o gibi yıkılacakları anı bıraktı. Liya ve Albert son yaşadıkları şey Liya'yı çok üzmüştü ve Liya, Albert'den böyle birşey beklemiyordu. Fakat bir kaç dakika sonra böyle bişey yapacağını anlamıştı çünkü 'vampirler aşk, sevgi nedir bilmezler gerekirse duygusuzlar onlar' diye düşünmüştü Liya. Dün gece Albert yaptıklarından çok pişmandı 'zamanı geri alabilseydim keşke' düşünceleri onun kafasını terk etmiyordu. Hayat hergün ders verirdi ve hergün pişmanlık duygusunu, keşke kelimesini yaşatmadan günü sona erdirmez. Herkes zor bi hayat yaşar. Evet, herkes zor bir hayat yaşar fakat günün birinde mutlu olunur. Ama bu hikaye öyle değil Albert ve Liya'nın hayatı böyle değil. Onlar bu hayata savaşmak ve intikam için geldiler. Ayakta durmak zorundalar ama onlar şuan yıkılmış bir binanın yarısına benziyorlar onlar yakında enkaza dönüşeceklerinden haberi yoklar. Onlar birbirine sevgiyi anlatmaya çalışsalarda anlamazlardı. Onlar için 'aşk' kelimesi bir oyun gibiydi. Oyunun her sonunda ve ilkinde bir kişi elenir. Şimdi ki soru 'Aşk oyununda ilk elenen kim olacak ve son elenen kim olacak? '...

(Liya'dan.)

Herkesden önce kalkıp elimi yüzümü yıkayıp geri yatağıma kendimi atıp telefonda dolaşıyordum. Arladaşlarım hiç mesaj atmamıştı bana değer veriyorlar ve merak ediyorlar sanıyordum sanırım yanılmışım. Hepsi sahte arkadaşlardı Sıla beni merak eder diye düşünüyordum ama yanılmışım kısaca arkadaşlarım tarafından yıkılmış binanın bir kısmı vurulmuştu. Binamın tamamı yıkılmasına çok az kalmıştı. Ayakta durmak zorundaydım ben buraya intikam için gelmiştim binamı tamamen enkaza çevirmek içim gelmemiştim. Yıkılmamış binama daha çok kat oluşturup güçlü bir bina yapmak için gelmiştim. Başarı her zaman benim için ön planımda olacak.

Bi kaç dakika sonra biri kapımı tıklıyordular. Bu saatte kim gelebilir ki? kendini mükemmel sana şaheser gelmiş olmalıydı. Acaba özür dilemek için mi gelmişti cümlesi kafamda değil sanmayın.

"Gir! " diye seslenmiştim. Kapımı açıp sert adımlarıyla içeri giren biri vardı evet, anladım şimdi, direkt sert adımlardan anladım.

Saçı dağınıktı, gözleri kıp kırmızıydı. Bu çocuğa bir gecede ne olmuş olabilir ki? Çok kötü görünüyordu hasta mı oldu acaba? Kötü halde o sert adımları birazcık hafiflemişti. Ona çok sormak istiyordum 'ne oldu sana?' Diye ama aramız kötü olduğu için çıtımı çıkaramıyordum.

"Neden geldin? " sesim bu sefer kalın çıkmıştı çünkü ona karşı sinirim dahala geçmemişti.
"Bilmiyorum." dedi kısık sesle. Onun bu sesine bayılıyorum.
"Nasıl bilmiyorsun?" dedim şaşkın bir şekilde. Bu çocukta bugün bir gariplik vardı.
"Susadım." dedi. Git su iç aptal diyesim vardı ama onu şimdi bu halde görmem biraz beni üzmüştü. Komidinin üstündeki şişede su vardı onu elime alıp bardağa koydum. Bardağı Albert'e uzattım.
"Al, iç. " dedim kısık sesle. Onu halsiz görmek beni de halsiz olmama çevirmişti.
"Hayır, kan istiyorum. " dediği an ürpermiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Tövbe estağfurullah şaka demi bu? Yok canım şaka? Anam çıldıracam şimdi. Benim kanımı içmeye çalışırsa ne olucak. Allahım sen bana yardımcı ol. İçimden bildiğim bütün duaları okumaya başladım.
"Merak etme, senin kanını içmem. " dedi kırmızı olmuş gözleriyle benim gözlerime bakarak.
"Zaten içemezsin de. " dedim özgüvenli bir şekilde.
"Abimi bulamıyorum. " dedi ayakta duramıcak gibi olup kendini yatağımın bir köşesine bırakıp oturdu.
"Arayım mı bende numarası var? " dedim onun bana dönmüş sırtına.
"Olabilir." dedi. Yatağımdan kalkmadan komidinin üstünden telefonumu alıp aramalar kısmından Jason'u aradım.

FARKLI BİR BOYUT(1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin