Benim gözlerim şu an ne görüyordu öyle resmen ben karşımdaydım. Şaka gibi geliyor olabilir ama gerçekten öyle. Bahadır'ın defterinde benim karakalem resmim vardı. Nereden ben olduğum anladım derseniz o kadar ince ve ayrıntılı çizilmiş ki. Resmi gördüğüm an büyük bir şoka uğradım ve gözümün önüne 'kantinde oturduğu masada bir şeyler karalarken' gördüğüm geldi. Gerçi birçok kez öyle görmüştüm onu hep bir şeyler karalıyordu deftere ama burada ben vardım. Defteri hızla kapatıp hiç ellememiş gibi yerine koydum. Birkaç dakika sonra Bahadır konuşmasını bitirerek yanıma geldi. Bende o ara telefonu elime almıştım. '' Kusura bakma uzun sürdü.'' dediğinde problem değil dercesine kafamı salladım. '' Başlayalım da bitsin işlerim var biraz.'' dedi. Bende yaslandığım yerden doğrularak '' Tamam'' dedim ve Bahadır defterinin ortasından bir yer açtığı gibi büyük bir hızla kapattı. Bu az önce gördüğüm ve hala şoku üstümde olan o sayfa olmalıydı. '' Ne oldu, bir sıkıntı mı var?'' diye sordum bir şey bilmiyormuş gibi. '' Yok bir sorun falan defterimi harcayamam buna sen aç defterini.'' diye sert bir tepki verdi. Yüzü de bir o kadar sertti ama yüzüme bakmıyordu. '' Peki.'' dedim ve açtım sessizce.
'' Sence ne tarz bir konudan gitmeliyiz?'' dediğimde '' Bilmem senin fikrin var mı?'' diye sordu az önceki gerginliğini atmış bir şekilde. '' Var aslında ama iki tane. Bir, düşman üvey kardeşler. İki, birbirine zamanla aşık olan üvey kardeş.'' dediğimde.'' İkisinden de güzel hikaye çıkar ama aşk daha kurgulanası.'' dedi. ''Aynen bence de.'' dedim ve kalemi alarak yazmaya başladım.
Beraber hem kurguladık hem yazdık. Dışardan bakıldığında gerçekten korkutucu olan Bahadır bambaşkaydı şu an. Aklım hala defterdeki resmimde olsa bile onu yalnızken düşünmeyi tercih ederek ana yöneldim. Senaryo bittiğinde bir de baktık ki hava kararmaya yönelmiş. E tabi bu süreçte de Bahadır'a karşı da zoraki de olsa güleç yüzlü ve yakın davranmıştım sırf görev için. ''Bitirdik bakalım pazartesi günü teslim ederiz.'' dedim. '' Evet iyi erken bitti daha uğraşılmayacak gerek yok yan yana gelmeye.'' dedi. '' Aynen öyle.'' dedim düz bir sesle. '' Aç mısın?'' diye sordu. O an ki soruyla karnımın sesler çıkarma eşiğine kadar geldiğini anladım. Fırsat bu fırsattır diye düşünerek. '' Evet valla kurt gibi.'' dediğimde Dudağını bir kenarı kıvrılarak şöyle bir süzdü beni. '' Senden ancak kuzu olur kurt nedir ya.'' dedi. '' Öyle deme bak pençelerimi çıkartırsam görürsün.'' dedim gülerek. Gülmesi sesliye dönüşerek '' Tabi tabi.'' dedi ve '' Hadi bir şeyler yiyelim o zaman.'' dedi ve arabaya doğru yöneldi bende peşinden gittim. Fırsat ayağıma gelmiş sonuçta yani.
Çok tatlı görüntüye sahip bir kafeye geldik ve bir masaya oturduk. Bana sormaya hiç tenezzül etmeden garsonu çağırarak. '' Her zamankinden olsun bu sefer iki tane.'' dedi ve garson gitti. Ters ters bakmaya başladım sormadığı için. '' Niye öyle bakıyorsun?'' dedi bir anda
'' Ya sağol ya hiç tenezzül etmeseydim bari buraya sen söyledin hemen.'' dedim.
'' Pişman olmazsın merak etme aynısından bende söyledim zehirlenmezsin yani.''
'' Haha güleyim de boşa gitmesin.'' dediğimde
'' Gül.'' dedi.
Yemeklerin gelmesini beklerken ikimizde telefonla uğraştık. Her ne kadar gözüm telefonda olsa bile aklım hala resimdeydi.
Yemekler geldi ve sessizce yedik. Her ne kadara gelecek olan şeyden korkuyor olsam da tadına bayıldım, mükemmel bir tadı vardı. Yemekleri yiyip kalktıktan sonra Bahadır hesabı ödedi ve arabaya geçtik. '' Torpido da ıslak mendil olacaktı verir misin?'' dediğinde torpidoyu açtığım an bir silah ile karşı karşıya kaldım ve şok olmam ile hızla torpidoyu kapatmam bir oldu. '' Ne oldu?'' diye sordu Bahadır meraklı gözlerle. '' Si-silah var orada.'' dedim titreyen sesim ve ellerimle. Bahadır ben onu orda mı bırakmışım dercesine alt dudağını ısırıp gözlerini normalden uzun bir süre kırpıp açtı ve derin bir nefes aldı. '' Kusura bakma orda olduğu aklımdan çıkmış.'' dedi. Ben onu hiç tınlamayarak diğer tarafıma dönüp camdan dışarıyı izlemeye başladım.