'' Delil olarak gösterilen belgelerin incelenmesine ve sanığın maktül ile olan olayındaki detayların da incelenmesine ve bu süreçte sanığın tutukluluk halinde olmasına karar verilmiştir.'' Bu kararı duymamla oturduğum yere çöktüm ayaklarım tutmuyordu şu an. Bahadır'daydı gözlerim zaten yıkılmış olan Bahadır tam anlamıyla çökmüştü karşımda. Belki kimse ne hissettiğini bilmiyordu anlamıyordu ama ben görüyordum anlıyor hissediyordum onun kalbini. Polisler gelip kelepçe taktılar ona hiç tepki vermeden boş bir şekilde karşıya duvara bakıyordu sadece. Polisler alıp götürürlerken peşinden gittim bende önlerine geçtim bir an ''Konuşmak istiyorum müsaade eder misin lütfen.'' dedim yalvaran bir halde. Bahadır'a baktılar ''Benim konuşacak bir şeyim falan yok istemiyorum.'' dedi polise. ''Yeterince yıkıldım zaten.'' dedi ve bunu derken hem kırgın hem sinirli bir ifadeyle tam gözlerimin içine bakıyordu. Bunu demesiyle beraber bir şey diyemeden bakakaldım sadece alıp götürdüler onu. Bebeğimi kaybetmişken Bahadır'ı da kaybetmek istemiyordum. Ne yapacağımı bilemiyorum her şey çıkmaza girdi an itibariyle ve bu çıkmazdan kurtulmak epey bir zor olacaktı belki de kurtulamayacaktım. Ama artık benim devreye girmem ve Bahadır'ı oradan çıkartmak için çoğu şeyi göze alarak bir yol kat etmem gerekiyordu.
Dona kalmış halde dururken omzuma bir elin dokunmasıyla bütün düşüncelerimden sıyrılıp oraya döndüm Lara'ydı o. Göz göze geldiğim an gözümden bir damla yaş düştü ''Lara ben şimdi ne yapacağım.'' diyerek sarıldım ona sımsıkı. ''Atlatacağız birtanem hep beraber atlatacağız her şeyi.'' dedi Lara.
Adliyeden çıktığımızda biraz yalnız kalmak istediğimi söyleyerek yanlarından ayrıldım ve kendimi sahile attım. Sahile gelipte öylece tek başıma oturup düşünmek asla benlik şeyler değil aslında. Çünkü ben yalnız kalmayı sevmem ama bu sefer kalbim ısrarla buraya getirdi beni. Tam denizle iç içe olan taşlık bir alan vardı burada geçip oturdum oraya ve bir kulağıma kulaklığı taktım diğer kulağım da dalga sesiyle huzur bulsun istiyordum ki. Gerçi huzur şu an benim için en uzak şey ama en azından neler yapabileceğim konusunu düşünmek için sakinleştirsin kafamı. Dinlediğim şarkıda şunu diyordu;
''Hiçliğin içinde kayboldum ben
Kucakla beni ve sar yeniden''Sanki şu an beni benim hissettiklerimi dillendiriyordu şarkı.
O kadar yorgun hissediyordum ki kendimi tam dedim oldu her şey düzeldi. Olmadı düzelmedi tekrardan başa döndüm yine bütün hayatım alt üst oldu. Bebeğimi kaybettim, sevdiğim adam şu an tamamıyla beni suçluyor o da gidiyor ellerimden.
''Tüh ya burası sadece benim yerim ben keşfettim sanıyordum ama demek ki dertli olan biri daha tam yerini bulmuş.'' diyerek bir kız oturdu yanıma o an şaşırarak bütün düşüncelerimden ayrıldım ve kulaklığımı çıkartarak kıza döndüm. ''Nasıl yani anlayamadım?'' dedim. '' Kafam bozuk olduğunda hep buraya geliyordum da daha önce hiç kimseye denk gelmemiştim de buralarda ama güzel seçim.'' dedi kız. ''Evet çok güzel sakin bir yer.'' dedim. ''Öyledir evet bana iyi geliyor hep. Bu arada Mihre ben.'' dedi ve elini uzattı. ''Memnun oldum Nihle bende.'' diyerek elimi uzattım ve tokalaştık.
''Seni buraya getiren ne peki çokta özel değilse tabi.'' diye sordu Mihre. ''Anlatsam roman olur denenlerden benimki uzun ve karışık yani.'' dedim. ''Hmm analdım öyleli yani.'' dedi. ''Peki ya seni buraya getiren ne?'' diye sordum bende. '' Bu şehre veda ediyor olmam beni bugün buraya getiren sebep.'' dedi. ''Nasıl yani?'' diye sordum. ''Dur bir saniye anlaşılan uzun bir muhabbet olacak bizimki şu yabancıya anlatmak iyi gelir gibisinden falan.'' diyerek güldü ve çantasına yönelip bir şeyler baktı ve çantasından bir şey çıkarıp bana uzattı baktığım da çilekli süttü uzattığı şey şaşkınca baktım. ''Hadi al bakalım muhabbet böyle tatlılansın bari.'' dedi ve güldü. Tatlı bir kıza benziyordu.
Hem çilekli sütlerimizi içtik hem de muhabbet ettik uzun uzun en son hava kararmaya başlamıştı. Birbirimize numaralarımızı vererek ayrıldık oradan.
Eve geçtiğim de babam ve Ateş salonda oturmuşlardı ve ben gelince hemen kalkıp yanıma geldiler. Babam bana sarıldı bende ona sarıldım sıkıca. Ateş tam bana sarılmak üzere yöneldiğinde ''Sakın'' diyerek bir adım geri çekildim şok olmuş bir halde bakıyordu bana. ''Senin de büyük payın var bunların olmasında sen düştün Bahadır'ı suçlu göstermenin peşine. Keşke gerçekleri bilseydin görseydin. Ah şu insanların gözündeki o lanet perde kör ediyor kör.'' dedim sinirli bir şekilde. ''Ne demeye çalışıyorsan açık konuşsana sen.'' dedi Ateş'te sorgulu bir yüzle. ''Bahadır sana geçmişte bilerek isteyerek ihanet etti sanıyorsun ya öyle değil işte.'' dedim. ''Sen ne biliyorsun ki böyle konuşuyorsun.'' dedi Ateş ama sesi yüksek çıkmıştı bayağı.
''Hoop ne yapıyorsunuz siz böyle oğlum o sesini bir alçalt.'' dedi babam. ''Baba özür dilerim kusura bakma ama kafasını açmam gereken biri var burada. Biraz kafasına gerçeklerin işlenmesi gereken bir geri kafalı.'' dedim. ''Nihle kızım lütfen sende düzgün konuş ya bakın oğlum kızım. Ne olur yapmayın böyle sakince konuşun ya da çıkın odalarınıza sakinleşip konuşun.'' dedi babam. ''Dur baba dur ağzındaki baklayı çıkarsın bakalım. Birileri nasıl doldurmuş onu bana karşı.'' dedi Ateş. ''Ya ben inanmıyorum ya sana sen niye böyle oldun ben tanıyamıyorum şu an seni.'' dedim Ateş'e ''Bende bir şey değişmedi aynı benim gerçek Ateş tek farkı artık daha çok yakanından.'' derken iki elini de yana doğru açtı. ''Bravo ya Ateş Öcal sana gerçekten bravo.'' dedim alkışlayarak. ''Böyle olacaksan bana sakın yaklaşma ben böyle bir kardeş istemiyorum can yakan insanlar yeterince oldu hayatımda ve artık canımda yakılacak yer kalmadı.'' diye devam ettim ağlayarak.
''Kızım.'' diyerek yanım yaklaştı babam. ''Baba şimdi değil.'' dedim ve merdivenleri hızlı hızlı çıkarak odama geçtim. Çantamı bir kenara atarak duşakabinin içine attım kendimi kıyafetlerimle beraber. Suyu açarak oturdum yere isyan ederek ağlamaya başladım. Sonrasında yatağıma geçerek uyudum.
Uyandığımda çok fazla doluydu kafam bugün yapmam gereken birçok şey vardı çünkü, Bahadır'ı kurtaracak birçok şey.
Hazırlanıp aşağı indiğimde kimse yoktu babamın odasına çıkıp kapısını tıklattım. ''Gel.'' deyince girdim odaya. Kahvesini almış camdan dışarıyı izliyordu. ''Günaydın babam.'' diyerek yanına oturdum. ''Günaydın güzel kızım.'' dedi o da. ''Baba ben dün gece yaşananlar için.'' dediğimde babam lafa girerek ''Senin suçun yok kızım özür dileme hiç Ateş'i bende anlamadım zaten sen odaya çıktıktan sonra kapıyı çarpıp gitti zaten.'' dedi babam. ''Neden böyle oldu ben anlamıyorum onu bir anda resmen tersine döndü.'' dedim. ''Bende anlamadım anlarız.'' dedi babam.
''Benim birkaç işim var baba çıkmam lazım.'' diyerek yanağından öptüm ve sarıldım. ''Tamam güzelim hadi git sen ama dikkatli ol.'' dedi babam da ve odadan çıktım.
Ne yapacağımı pek bilmiyordum sıfır planla çıkmıştım yola ama ilk iş Mert cinayeti konusunu çözmem lazımdı. Ama bu yolda tektim tek başımaydım her ne kadar dostum kardeşim olsalar da böyle bir konuda hem onları zarara sokmak istemezdim hem de onlar engellerlerdi beni.
Bahadır büyük düşmanı olan çok karanlık birinden bahsetmişti onun bu işi yapacağından şüpheleniyordum aslında. Sıkıntı şu ki bahsettiği kişi fazla karanlık nasıl ulaşabilir nasıl yaklaşabilirdim ki ben ona.
Bahadır'ın evinin yedek anahtarının bende olduğu geldi aklıma onun evine gidersem daha çok bilgi edinebilirdim kesin.
Bu yolun sonunda ya her şeyi çözmüş Bahadır'a kendimi affettirmiş olacaktım ya da hiçbir şeyi çözememiş olarak kalacaktım. Belki de yaşamayacaktım artık. Ama Bahadır içinse hepsi değerdi...