1. ❝Uçmaya Mahkum❞

453 41 69
                                    

The neighbourhood, A little death

SYML, fear of the water

The weekend, The hills

🕊️

Bir serçe gibi uçuyordum ama kanatlarımın kırık olduğundan haberim yoktu. Bir serçe kırık kanatlarla uçamazdı. Uçmaya çalışırdı belki ama yere yapışırdı. Benim daha kanatlarım kırılmamıştı ama kırılması yakındı. Yakında çakılacaktım belki de ama düştüğüm yerden en iyi şekilde kalkacaktım.

Çünkü ben Velera'ydım. Her düşüşünde içinde ne kadar kırık duygular olsada, her zaman en iyi şekilde yerden kalkan Velera.

Düştüğün yerden hemen kalkmak zorundaydın çünkü hayat seni hiç beklemiyordu.

Öyle bir sinirle eve doğru ilerliyordum ki, sanki yer yarılacak ve bende içinde kalacaktım. Adımlarım hızlı, aklımdan milyon tane geçen düşünceler... sinirliydim!

Eve girdim ve elimde ki anahtarla, ellerim titreye titreye kapıyı açtım. Kapıyı kapatmadan hızla oturma odasına ilerledim ve onu gördüm.

Beni cehenneme mahkum gören adamı.

Babamı.

Koltukta öylece oturuyordu. Elinde bir kadeh şarap vardı. Gözlerim o bardağa düştüğü an sinirim katlanarak arttı.

Benim geldiğimi anladı ve oturduğu koltuktan kafasını arkaya doğru çevirdi. Beni gördüğü an "Kızım? Sen mi geldin?" diye sordu. Yok, bana şaka yapıyor olmalıydı bu adam. Yok, ben daha fazla sinirleneyim diye yapıyordu bunu.

Hızla ona doğru ilerledim ve yakalarına yapışarak oturduğu koltuktan kaldırdım onu. Babam hiç bir tepki vermedi, veremedi. Büyük ihtimalle her zaman olduğu gibi sarhoştu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?! Sana kaç bin kere daha diyeceğim ben! Kaç bin defa o adamlara gitme diyeceğim! Anlamıyorum ya, yemin ederim senin o aklından geçen o bok düşüncelerini anlamıyorum! Lütfen bana şu olmayan aklından geçen düşünceleri söyle! Ne yapmaya çalışıyorsun?! Hem kendini, hem de beni öldürmek mi istiyorsun?!"

Babam yakasına dayadığım ellerimi yakasından çekti ve ellerini iki yanına serbestçe bıraktı. Rahatça, bana, yeşil gözleriyle baktı. "Ne yapmamı bekliyorsun? Eve getirdiğin para yetmiyor, mecbur kalıyorum." dediği an beynimde şimşekler çaktı. Eve getirdiğim para yetmiyormuş! Artık tamamen sinirin erkisindeydim.

Ellerimi uzun, siyah saçlarımdan geçirirken "Para? Para yetmiyor mu?! O sıçtığımın kumaranı oynamazsan para bize gayette yetecek! Ama sen, hem kendinin hem de benim hayatımı mahvetmekten başka bir şey yapmıyorsun!" diye bağırdım. "İkimizinde hayatını sikip attın! Kaç yıldır uğraşıyorum ben! Cevap ver bana!"

Ellerim yumruk olmuş onun göğsünde yerini bulmuştu. Ard arda yumruklar atıyordum ama içimde ki sinir bir türlü gitmiyordu.

"Üzgünüm, elimde değil."

Çıldırmak üzereydim. Sinirli gözlerimi ona kaldırdım ve ona gerçek bir nefretle baktım. "Biliyor musun? Bazen diyorum ki defol git bu evden, bırak kalsın diyorum ama, bil bakalım senin yerine kimin peşine düşüyorlar?! Benim! Onlarda senin paran olmadığının farkında ve benden para istiyorlar! Gidemiyorum, ne kadar istesem de gidemiyorum! Belki diyorum, belki bir gün kendine gelirsin, bir kızın olduğunu hatırlarsın diyorum ama yok! Senin için hayatımı feda ettim, hepsi senin için ama sen! Sen ne yaptın, yapmaya devam ediyorsun! Ne kadar gitme, oynama desemde vazgeçmiyorsun! Artık kendine gel! Benim eski babam ol!" Derin bir nefes alma ihtiyacı duydum. "Yoruldum, anlıyor musun? Ne kadar ödemeye çalışsamda bitmiyor! Her gün önüme çıkıyorlar, para istiyorlar! Para, para, para! Senin o kumar masasında kaybettiğin her dakika benden para istiyorlar! Siktiğimin oyunu yüzünden hayatım mahvoldu! Seninde mahvoldu ama senin umurunda bile değil! Artık kendine gel! Şu içine düştüğün bok çukurundan çık artık! İkimizde yorulduk, yeter!"

VELERA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin