7.

218 18 1
                                    


-

Jisung alarm saatini normalden erkene kurdu. Okula oldukça erken gelmek istiyordu, böylece dolabını süsleyebilecekti (resimlerle)

Ulusal açılma günüydü ve klişe olduğunu düşünse de eşcinsel olduğunu bilmeyenlere açılmaya karar verdi.

Siyah dar kot pantolon ve üzerinde "Hey, im gay!" yazan gökkuşağı desenli beyaz bir kapüşonlu giymeye karar verdi.

Kitaplarını alıp okula doğru yola çıktı. En sevdiği mevsim sonbahardı. Hava soğuktu ama çok soğuk değildi ve her şey oldukça turuncu bir renge sahipti.

Önüne bakmadigi için birine çok sert çarptı, ve hemen özür dilemeye başladı, başını kaldırdı, gördüğü kişi Issei'ydi. O çocuğu görmekten gerçekten sıkılmaya başlamıştı.

Issei, Jisung'un kapüşonlusunun üzerindeki yazıyı okudu ve sırıttı. "Bu bir şansım olduğu anlamına mı geliyor?" Çocuk ona sordu. Jisung, Issei'yi istemiyordu ama hayır diyerek kaba olacağıni hissetti.

Sadece Issei'ye baktı ve yanından geçerek onu yanlış düşüncelerle baş başa bıraktı.

Jisung okula vardığında başka öğrencinin olmadığını fark etti. Dolabını süslemeye başladı (resimlerle) ve sonuçtan oldukça memnun kaldı.

Kafeteryaya oturup diğerlerinin gelmesini bekledi. Telefonunda video izliyordu ki aniden bir kollar jisung'un boynuna dolandı.

Kolları hemen tanıdı ve rahat bir nefes verdi. Yapanci kollar Minho'ya aitti. Minho'ya baktı ve gülümsedi, Minho da aynısını yaptı.

Birinin öksürdüğünü duyana kadar birbirlerine gülümsüyorlardı. İkisi de sesin sebebine baktılar, bu Felix'ti. O sırada zil çaldı ve çocuklar sınıflarına gittiler.

____________

Minho Matematik dersindeydi ama hic dersle alakası yoktu sadece Instagram'da geziniyordu. Daha önceki sevimli çocuğun isteğini kabul ettiğini fark etti. Hesaba gittiğinde bunun Jisung'a ait olduğunu gördü, onun sevimli selfieleriyle doluydu.

Hepsini gizlice telefonuna kaydetmişti, sapık değildi ama yine de sevimli sincabına bakmaktan hoşlanıyordu. Bir saat boyunca Jisung'un resimlerine baktıktan sonra zil çaldı, öğle yemeği vakti gelmişti.

Koridorda yürürken Jisung'un dolabının önünde durduğunu fark etti. Gökkuşağı renkli dolaba kafası karışmış bir şekilde baktı ve ona doğru yürüdü.

Jisung onu fark etti ve gülümseyerek onu selamladı. "Ji, dolabının üzerinde neden gökkuşağı resimleri var?"

Jisung ona baktı ve kıkırdadı, "Kapşonlumu oku, muhtemelen anlayacaksın." Minho daha sonra gömleğinin üzerindeki metni yüksek sesle okumaya devam etti: "Hey, im gay." Jisung'a iri gözlerle baktı, eskisinden daha umutlu hissetti.

Bu aslında Jisung'la bir şansı olabileceği anlamına geliyordu. "S-senin için sorun değil değil mi hyung?" Minho hiçbir şey söylemeyince Jisung hızlıca sordu.

"Hayır, hiç de değil. Merak etme" diye yumuşak bir gülümsemeyle çocuğa güvence verdi. İkisi de kafeteryaya gidip oturdular.

Felix, Jisung'un kapşonlusunu fark etti ve gülümsedi. Çocuğa sımsıkı sarılırken "Seninle çok gurur duyuyorum Ji" dedi.

Felix, Jisung'un uzun zamandır erkeklerden hoşlandığını biliyordu, onlar yıllardır en iyi arkadaşlardı ve Jisung ona güveniyordu. Felix, Jisung'un bu konuda yeterince açık olduğunu kabul etmesinden memnundu, geçmişte öyle değildi. Bunu saklıyor ve insanlara heteroseksüel olduğunu söylüyordu.

Bir kız (eşcinsel) masasına doğru yürüdüğünde hepsi yemek yiyordu. Jisung ona hiç dikkat etmedi, yemeğine fazlasıyla odaklanmıştı. Minho da dikkat etmedi, Jisung'a bakıyordu.

Kız aniden Minho'nun kucağına oturdu. (Sikerim onu) Minho aniden kucağına oturan kızla şaşırmışti. Kim olduğunu görmek için başını kaldırdı ve onun Japonya'dan gelen eski kız arkadaşı Karina olduğunu gördü. Ona karşı hiçbir şey hissetmediğini anlayınca ondan ayrıldı ama o asla pes etmedi.

"Merhaba bebeğim" dedi yanağını öperek. Jisung bunun olduğunu görmek için yanına baktı, gözleri dolmaya başladı.

Hızla ayağa kalktı ve uzaklaşırken özür diledi. Minho onu durdurmak istedi ama kucağında bir kızın oturduğu gerçeğini göremedi.

"Benden ne istiyorsun, Karina?" Minho sordu, belli ki sinirlenmişti. Karina bundan keyif almış gibi göründü ve kıkırdadı, eğildi ve ağzı Minho'nun kulağının hemen yanındaydı. "Seni istiyorum" diye fısıldadı kulağına.

Minho onu kendinden uzaklaştırdı. "Karina, senden ayrıldım. Eğer bu seninle ilgilenmediğimi göstermiyorsa, ne olduğunu bilmiyorum. Lütfen beni rahat bırak."

Buzlu kahveyle dolu bir fincan alıp kafasına döktü. "Ve bu da geçen gün Jisung'a yaptığın şey için."

Jisung ağlamamaya çalışıyordu. Ağlamaya hakkı olmadığını biliyordu. Minho onun değildi ve istediği kişiyle çıkabilmeliydi. O heteroseksüeldi ve Jisung bunu kabul etmeliydi. Ancak yine de ağlamayı bırakamadı.

Çocuğa karşı çok güçlü hisleri vardı. Birkaç dakika sonra gözyaşlarını sildi. Minho'dan vazgeçmeye karar verdi, onunla arkadaş kalarak kendine eziyet etmenin bir anlamı yoktu.

Dersleri bittikten sonra ceketini almak için dolabına doğru yürüdü. Minho'nun kapının önünde durduğunu gördü ve eve onsuz gitmeye karar verdi. Binanın dışına çıktı.

Dairesine doğru yürürken yine ağlamadan edemedi. Karina'nin onun kız arkadaşı olmadığını umuyordu, özellikle de birkaç gün önce Jisung'la ilgilendikten sonra.

Ama muhtemelen bunların hepsi onun kalbini kırmak için bir numaraydı.

Yürürken biri onu omuzlarından tutarak durdurdu ve başını kaldırıp Issei'yi gördü.

"Ne istiyorsun?" O sordu. Issei, Jisung'un her zaman kibar ve utangaç olduğunu düşündugu için bir anlığına afalladi.

"Bu gece benimle randevuya çıkmak ister misin diye sormak istedim." Jisung bir an Minho'nun ulaşılamaz olduğunu düşündü. Başını salladı. Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu, belki de Issei düşündüğü kadar kötü değildi.

Bu sırada Minho hâlâ Jisung'un dolabının önünde bekliyordu. Felix ona doğru yürüdü. "Sanırım Jisung çoktan eve gitti hyung. Neden bekliyorsun sen?" Minho kendi kendine düşündü, gerçeği söylemeye hazır olup olmadığını bilmiyordu. Felix'e endişeli gözlerle baktı ve ona güvenebileceğini biliyordu. "Felix..."

Bana aitsin Han Jisung. -minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin