15.

160 17 8
                                    

Bu bölümü attıktan sonra kesinlikle bölümleri düzene sokmam gerek!!

-
"Hyung o kisi önemli değil, boşver sen." Jisung, kaygısını gizlemeye çalışarak sevgilisine yumuşak bir şekilde gülümsedi." (S: bugün değil millet, öğrenmek için daha zamanimiz var sövmeyin banaa!!)

Minho yavaşça başını salladı, Jisunga güveniyordu. İkisi de içeceklerini yudumluyor, olup bitenleri ve planlarının neler olduğu hakkında sohbet ediyorlardı.

"Hyung, ailemden biraz para çaldım ben, uçak bileti alıp başka bir ülkeye taşınabiliriz!" dedi Jisung, Minho'nun da aynı fikirde olacağını umarak. Minho başını salladı ve gülümsedi, "Bu harika bir fikir Ji, hadi evime gidip bir şeyler toplayalım."
-
Minho eşyalarını toplarken Jisung yatağında oturuyordu ve ona sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Minho'yu bu duruma soktuğu için kendini kötü hissetmişti ama fikrini değiştirme şansının olmadığını da biliyordu.

Jisung, arkadaşlarına planlarını anlatmak için Minho'nun telefonunu kullandı. Felix bunun berbat bir fikir olduğunu düşünen tek kişiydi, çoğunlukla Jisung'a karşı çok korumacı olduğu için Minho'ya hâlâ tam olarak güvenmiyordu.

İkisi de geceyi Chan ve Taehyung'un evinde geçirmeye karar verdiler, böylece yolculukları için yeterince dinlenebileceklerdi. Kanada'ya gitmeye karar verdiler, ülke hakkında çok güzel şeyler duydular. Jisung'un İngilizcesi iletişim kurabilecek kadar iyiydi ama Minho'nunki değildi, bu da onlar için ilerleyen zamanlarda sorun olacaktı.

"Minho hyung, bunun işe yarayacağını mı düşünüyorsun?" Jisung iç çekerek minhonun yanında uzanırken ona tutunarak konuştu. Minho başını salladı, "Şu anda elimizdeki tek seçenek bu Ji, işe yaraması gerekiyor."

Jisung o gece uyuyamadı, endişeli ve sinirli hissediyordu. Ona göre Minho, Kore'de arkadaşlarıyla birlikte mutlu bir hayat yaşamayı hak ediyordu ve Jisung'un sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalması adil değildi.Mutfakta olmayı umarak merdivenlerden aşağı koştu. Bütün evin etrafına baktığında Jisung'un gitmiş olduğu sonucuna varmisti. Bir uçak biletinin eksik olduğunu ve Jisung'un tüm eşyalarının da gittiğini fark etti.

Arabasına atlayıp havaalanına doğru yola çıktı. Hâlâ zamanında yetişebileceğini umarak hız sınırından çok daha hızlı gidiyordu.

Yürek parçalayıcı bir yarım saatin ardından nihayet geldi, içeri koştu ve Jisung'u aramaya başladı. Telefonu çaldığında paniğe kapılmıştı, arayan Jisung muydu? Minho artık telefonunun yanında olmadığını biliyordu, bu yüzden kafası karıştı.

"Merhaba, sen Lee Minhosun değil mi?" Tanıdık bir kadın sesi söyledi. "Evet öyle ama sen kimsin?"

"Ben Jisung'un annesiyim, sadece ikinize de Jisung'un artık Karina ile evlenmek zorunda olmadığını söylemek istedim. Kuzeni bunu onun için yapmak istedi ve aynı zamanda ikinizin de özgür olması için şirketimizi devralmak istedi. İyi bir hayatın olsun."

Görüşme sonlandırıldı, Minho şok olmuş bir ifadeyle orada durdu, gözleri yaşlarla dolmaya başladı. Resepsiyona koştu ve önündeki herkesi kenara itti.

"Hanımefendi bir duyuru yapabilir miyim lütfen?" Kadın kafası karışmış halde ona baktı ama mikrofonu ona uzatırken başını salladı.

"Jisung, benim küçük sincapım, burada olduğunu biliyorum ve şu anda beni duyabildiğini biliyorum. Her şey çözüldü, ailen vazgeçti, o yüzden lütfen geri dön."

Kendisine iri gözlerle bakan kadına mikrofonu geri verdi.

Jisung gerçekten de duyuruyu duymuştu. Elinde pasaportuyla orada duruyordu, kapılara girmek üzereydi.Sert bir kadın rahatsız bir ses tonuyla "Efendim? Lütfen kimliğinizi verin " dedi. Kadina baktı ve başını salladı. Arkasındaki çizgiyi geçerek erkek arkadaşına doğru koştu.

Minho'yu görünce adımlarını hızlandırdı ve çocuğun üzerine atlayarak ikisinin de düşmesine neden oldu. Yerde uzanırken birbirlerine sarılıyorlar, gözlerinde sevinç gözyaşlarıyla gülümsüyorlardı.

O an mükemmel görünüyordu, en azından karanlık bir gölge ortaya çıkana kadar..(S:sövme bana kavdes)

Bana aitsin Han Jisung. -minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin