10. DÜNYA GÖRÜLMEYE DEĞER BİR YER

26 3 9
                                    

Yarım kaldım, babam tarafından yarım bırakıldım. Ben sokak ortasında babasının salladığı salıncakta gülen kızla, babasının içinin gidişini izlerken yarım kaldım. Annem saçlarımı örerdi. Bitirdiğinde de saçlarımın kokusunu içine çeker ve öperdi. Annemden burnumu, babamdan ise gözlerimi almışım. Şu anda ikisi de yüzümde beraberler. Babamın gözleri biraz gözyaşımla kaplı olsa da yine de beraberler. Babam, annem hayattayken çok mutlu ve huzurlu bir adamdı. Bana bakarken içi giderdi aynı o adamın kendi kızına baktığı gibi. Şimdi üstünden yirmi yıl geçti. Ben yirmi altı yaşındayım, babam da herhalde elli ikidir. Hatırlayamadım, en son kaç yaşında olduğunu. Otuz iki miydi yoksa otuz üç mü? Annem otuz yaşındaydı bunu çok net hatırlıyorum. ben yaşlandım, babamda hayattaysa o da yaşlandı fakat annem hep aynı yaşta, otuzunda kaldı. Annemin kanı hala ellerime baktığımda orada. Ben dokundum ona, ben hissettim soğukluğunu, ben seslendim ona, beni ittirdiler, beni uzaklaştırdılar, beni kapı dışarı ettiler ve ben bunların hiç birini hak etmedim.

Altı yaşındaki Güneş Gazel masumdu.

Ama yirmi altı yaşındaki Güneş Gazel değil.

Ben ne kadar masum belki de iyi bir insan olmasam da o bana öyle bir bakıyordu ki kendimi tüm kanlardan arınmış hissediyordum. Bana gitme dedi, siyahın doğuşu olan gözlerinde şu an gitsem de beni bulacak bir ifade taşıyordu.

Biri ilk defa beni kovmadı, beni istemediğini hatta ve hatta benden nefret etmediğini söyledi.

"Madem gitmemi istemiyorsun, o zaman her şeye dahil olacağım. Seni ilgilendiren şey beni de ilgilendirir."

"Beni ilgilendiren şey sensin zaten.

Beni düşüncelerim arasından çıkaran şey kapının çalmasıydı. Kapıyı hızlıca açtığımda doktor ve iki hemşire karşımdaydı, onlara yolu açıp geçmelerini sağladım. Yanımdan hızlıca geçip yatağın ortasında durdular.

"Çok geçmiş olsun Alparslan Bey, zor bir süreçti siz ve sevdikleriniz için. Ama çok şükür bunu da atlattınız." doktor konuşurken Alparslan öksürüp sadece başını sallamıştı.

"Testlerinizde çıkan değerler sizi turp gibi gösteriyor, bugün ya da dilerseniz yarın taburcu işlemlerini yapabilirsiniz. Tekrardan geçmiş olsun."

"Sağ olun doktor bey." doktor konuşmasını bitirdikten sonra bana da başını sallayıp çıktı. hemşireler Alparslan'a takılan birkaç cihazı ve serumu çıkardıktan sonra dışa çıktılar.

"Sonunda," Alparslan, aniden kalkmaya yeltendiği sırada içeriye Batu girdi.

"Diğerleri tesise gitmek için hazır taburcu işlemlerini Uraz hallediyor." sadece kafasını sallamakla yetindi Alparslan.

Yatağın kenarına tutunurken dengesini kaybeder gibi olunca Batu benden önce davranıp koluna girdi.

"Biliyor musunuz?" ellerimi fotoğraf çeker gibi yaptım. "İyi karı koca olur. Baksanıza şu kareye, bu gözler daha neler görecek acaba."

"Eğer odadan çıkmazsan, sana göreceklerini sıralamama gerek kalmaz çekirge." ne demek istediğini anlayınca omuz silkip odadan ayrılmak için kapıya yürüdüm. Elim kapı kulpundayken Alparslan seslendi.

"Uraz aşağıda, onun yanına git, bul onu."

"Bulmak benim işim değil." cevabını beklemeden kapıdan çıktım.





*****





"Nerede kaldı bunlar ya." Mert kolundaki saate bakıp duruyordu. Ben Uraz'la arabaya bindiğimizden beri otoparka kimse gelmemişti.

BUZUL PARÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin