8.LANETLİ ZİHİNLER

21 3 19
                                    

İlahi Bakış Açısı


Eskiden yağmur yağdığında buğulanan camlara kalp ve gülen surat çizen çocuklar, buğulu camları bırak yağmur yağınca bile sevinemeyen sadece arkadan hüzünlü bir müzik açıp yağmurla dertleşen büyükler oldular sanki çocukken yağmur damlalarıyla sevinç nidaları atmıyorlarmış gibi. Onlar hala küçükler aslında sadece değillermiş gibi rol yapıyorlar. Herkesin bir maskesi vardır, korkularını endişelerini atarlar o maskelerinin arkasına. Bazı insanlar çocuk ruhlarını kaybetseler de maskelerini yüzlerinden çekip çıkarır, gecenin o karanlığında ve onun arkasından gelen o yağmura karşı gerçek benlikleriyle ortaya çıkarlar. Yağmur onları asla geri döndürmez geldikleri yoldan, onları hep kucaklar aynı onlar çocukken yaptığı gibi. O hüzünlü müzikler onların kalp ve gülen suratları olmuştur. Yağmur da anlar onlar her ona sığınmaya geldiğinde, sorar onlara bu sefer canını sıkan nedir diye, bu sefer kim canını yaktı, bu sefer neyi kaybettin diye...

Kimse bu hayatta taştan kalbe sahip değildir, herkes olmak zorunda kalmıştır. Oldurmuşlardır onları kötü kalpli. Belki istemiyorlardı bu şekilde olmak hiç sorulmadı ki onlara. Bir insanı dıştan tanıyamazsınız, o insanı her acısıyla görmeden o insanın gerçek halini bilemezsiniz. İnsanlar kolay yargılar birbirini. Asıl birbirlerine destek ve güven vermeleri gereken zamanda birbirlerini katleder, zarar verir, can yakarlar, yalanlar hava da uçuşur ve kimse sesini soluğunu çıkarmaz.

Niye yardım etmedin diye utanmadan sorarlar ya birbirlerine, en trajikomik olanı da budur. Sen niye yapmadın?

'Beni ilgilendirmez onunla onun arasında olan şey, bize yakışmaz.'

'Özele girmek yanlış, günah. Biz böyle bir aile miyiz?'

' Ailemizin adını kötüye mi çıkarmak istiyorsun sen!'

'Kendine zarar vereceksen ver ama bize bulaşma!'

Ve daha niceleri...

İnsanlar kalpsiz varlıklardır. Aslında hayır, her insanın taştan kalbi yoktur, bazı insanlar taştan bir kalbe sahip bile değildir.

Niye yaptın diye sorarlar cevapları öyle gerekti olur. Şimdi yağmur cevaplısın, niye herkese kucak açıyorsun? Her insan dinlenmeyi hak eder mi?

Ya da her insanın içinde hala o çocuk ruhu var mıdır?

Güneş Gazel, çocukluğu babası tarafından alınmış bir kız evladıdır.

Alparslan Sarıkum, babası ona ve etrafına zarar verse de yanlış yola sürüklese de doğruyu yapmaya çalışan bir erkek evladıdır.

Sevgiden çok dayak gören iki çocuk, çocuk ruhunu erken yaşta terk edip olgun insanlar haline gelmiştir. Bu iki insanın büyüdüğünde her şeyin halledildiğini ya da mükemmel olduklarını mı sanıyorsunuz? Hayır, onlar eksik büyüdüler ve büyük bir boşluk kalplerinin tam ortasına bir kabus gibi çöktü yıllarca. Şimdi onlar ayağa kalkıp savaşabiliyorlarsa bilin ki yaşama hissi tüm vücutlarını sarmıştır. Fiziksel acı geçer er ya da geç fakat ruhsal acı ve fiziksel acının bıraktığı yaralar, izler sizinle kalır. Kendini hatırlatmadığı bir gün sayısı olmaz, her gece her sabah her öğlen kendinize baktığınız da ilk göreceğiniz şey kusuralar ve yanında getirdiği acılar olur. Onlar kendilerine bakarken acı görüyorlar, keder ve hüzün.

Alparslan, yıllar önce kendine bakmayı bıraktı, acılarının sahiplerini hatırlamamak için.

Güneş ise kendine bakmayı asla bırakmadı, acılarının sahiplerini unutmamak için.

BUZUL PARÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin