🍀10. BÖLÜM🍀

28 3 0
                                    

Derin soluklarım kulaklarıma ulaşsa da uyanamıyordum. Uzun ve karanlık bir koridorda koşarken elimdeki bıçaktan akan kanlar gittiğim her yerde adım adım izimi bırakıyordu. Kaçıyor muydum? Yoksa kovalıyor muydum? Kalbimin atışı kulaklarımda çınladı. Sonunda aradığımı bulmuş olacağım ki durdum. Yürüyüşüm yavaşlarken tehditkâr bir hal aldı. Duvarın dibinde kanlar içinde geriye doğru giden bir beden görüş açıma girdiğinde güldüğümü hissettim. Sonunda o kişi ile bakışlarımız buluştu. Korku! Gözlerindeki korkuya şahit olmak kalp atışımı bir kere daha arttırırken taşlar yerine oturmuştu.

Ben av değildim. Avcının ta kendisiydim. Avıma yaklaşırken ki heyecanım içten içe beni korkutsa da buna engel olacak gücü kendimde bulamadım. Sonunda kurbanla aramızda birkaç adım kala durdum ve gözlerindeki korkuyu daha iyi görebilmek için tek dizimin üstünde eğildim.

"Yapma! Yalvarırım yapma."

Dilimi şaklattım alay dolu bir sesle konuştum.

"Yalvarman ne kadar hoşuma gidiyor olsa da bilmeni isterim."

Elimdeki bıçağı zaten yaralı olan bacağına sapladığımda hissettiğim zevki tarif edemiyordum. Adamın çığlıkları içimdeki açlığı beslerken fısıldadım.

"Bu sadece seni öldürme isteğimi körüklüyor. Bu yüzden tercihim yalvarman yana olsa da yapma!"

Bıçağı çekip ardı ardına adama saplarken nefes alışverişim yeniden hızlandı. Kulağıma gelen kendi sesim sanki gittikçe belirginleşiyordu. Sonunda o sese kulak verip gözlerimi açtığımdan kan ter içinde kalmıştım. Bakışlarımı bulunduğum odanın içinde gezdirdikten sonra ellerime baktım. Rahat bir nefes alıp versem de kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Ne zaman geldiğimi bilmediğim yatak odasında yatakta oturur vaziyetteydim. Bir süre daha o şekilde durduktan sonra ayaklarımı yataktan sarkıttım. Gördüğüm kâbusun bu kadar gerçekçi olması beni korkutuyordu.

Banyoya girdiğimde akan suyun kasılan vücuduma iyi gelmesi dudaklarımın yukarı doğru kıvrılmasına sebep oldu. Duştan çıktığımda dolaba yöneldim. Üzerime yarım kollu siyah bir tişört ve yine siyah bir tayt geçirdim. Saçlarımı havluya sarıp telefonumu aradım. Komedinin üzerinde görünce birkaç adımla oraya gittim. Saat ondu. Telefonu kapatıp odadan çıktım.

Burnuma dolan poğaça kokusuyla gülümsedim. Mutfağa girdiğimde Ayşe ve o tombul kadının kahvaltı hazırladığını gördüm. Beni fark etmedikleri için boğazımı temizleyip konuştum.

"Günaydın."

İkisi de sadece baş selamı vermekle yetinirken Karan'ın sesi kulaklarıma doldu.

"Günaydın prenses. Daha iyi misin?"

Çalışanlardan bakışlarımı çekip Karan'a çevirdim.

"Daha iyi. Teşekkür ederim."

Elindeki poşetlere bakışlarım kaydığın da gülümsedi.

"Alışveriş yaptım. Senin şu sağlıklı listene uygun şeyler."

Geçmesi için kenara çekildiğimde elindekileri Ayşe alıp tezgâha koydu. Tekrar yanıma geldiğinde bakışları kafamdaki havluya kaydı.

"Saçlarını kurutsan daha iyi olmaz mı? Tam olarak iyileştiğin söylenemez."

Sözlerini duymamış gibi yapıp oturma odasına geçtim. Dün uyuya kaldığım yere oturduğumda o da karşımdaki koltukta yerini aldı. Bacak bacak üstüne atıp gözlerine baktım.

"Berk neden eve gelmiyor? Ve sen neden evine gitmiyorsun?"

Berk'in adını duyduğunda oturuşu değişti. Vücudunun kasıldığını fark ettiğimde tek kaşımı havaya kaldırdım.

GARDENYA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin