Çalışma Odası

1.1K 174 47
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Kütüphanede geçen zamanların ardından canım sıkılmaya başlamıştı.

İyi tamam hoş ama gerçekten çok sıkılmıştım. Üstelik aklım başka yerdeydi. O oda... Oradan çıkan ışık neydi? Acaba orası Taehyung'un çalışma odası mıydı? Neden oraya girmem yasaktı ki?

Kafama koydum, oraya girecektim. Sonunda ölüm bile olabilirdi ama bence değecekti. Umarım değerdi.

Ve bence Taehyung bana bir şey yapmazdı. Öldürecek olsa beni şimdiye kadar öldürürdü. Sahi neden beni öldürmemişti? Sadece eğlenmek için beni buraya tıkmış olamazdı değil mi?

Tam çıkacaktım ki Taehyung'un içeri girmesiyle geriledim.

"Hayırdır? Bir yere mi gidiyordun?"

Ahanda sıçtım!

Gözlerimi kaçırıp boğazımı temizledim ve hiç istemesemde kekeledim.

"Yoo. Nereye gidebilirim ki?"

"Belli. Hadi bana hikaye anlat."

Ne?

"Anlatırım anlatmasına ama niçin benden bunu istiyorsunuz Bay Kim Taehyung beyefendiciğim?"

"İsteyemez miyim?"

"Elbette isteyebilirsiniz. Merak etmiştim sadece."

"Anlatmanı istiyorum o kadar. Anlatacaksın."

Elimden tutarak beni çekti ve pencerenin yanındaki koltuğa oturttu. Perdeleri çekerek yanıma geçti ve koltuğa oturdu.

"Anlat."

Kitabım olmadan nasıl anlatacaktım ki?

"Şey kitabım olmadan anlatamam ki."

"Vampir hikayesi istemiyorum. Onları ben de biliyorum. Normal bir hikaye."

"Bildiğim bir hikaye var ama Kore'den değil."

"Anlat."

Başını omzuma yasladığında gözlerimi kocaman açıp Taehyung'a baktım.

"Eee hadi. Bütün gün seni mi bekleyeceğim?"

Boğazımı temizleyip önüme döndüm ve derin bir nefes alarak anlatmaya başladım.

"Hikayenin adı: Gece İz Sürmek

Lise adında bir genç bütün gününü çayırda sürüsüne göz kulak olup bir yanda yün eğirerek geçirirmiş. Hava kararmaya başladığında ise tepenin öteki tarafında kalan köyüne dönmek için hazırlanıyorken birden tuhaf bir soluk sesi duymuş ve arkasında bir şeyin varlığını hissetmiş. Tüyleri diken diken olan Lise korkuyla arkasına hızlı bir bakış atmış. Bir de ne görsün? Ona bakan iki parlak göz varmış..."

Taehyung'a baktığımda parlak kırmızı gözlerini gördüm. Bir süre birbirimize baktıktan sonra önüme dönüp anlatmaya devam ettim:

"... Bir yaratık! Elindeki işi yere fırlatarak koşmaya başlamış. Önce ormanda izini kaybettirmeyi umarak tepeye doğru koşmuş ama peşinden onun da koştuğunu duyabiliyormuş. Elbisesi dallara takılıp onu yavaşlatıyormuş. Yaratığın arkasından dalları kırdığını duyuyor, nefesini neredeyse ensesinde hissediyormuş.

Çabucak başındaki  mavi kurdeleyi çözmüş ve arkasına bırakmış. Kurdele gürül gürül akan bir nehre dönüşüvermiş. Ardına bakmadan yönünü değiştirmiş ve köye doğru koşmaya başlamış. Peşindeki yaratığın nehri geçmeye çalışırken çıkardığı şıpırtıları duyuyormuş. Yaratık bir kez daha yaklaşmaya başlamış. Tepeden aşağıda evleri görebiliyormuş; bir ulaşabilse kurtulacakmış ama hâlâ çok uzaktalarmış ve şimdi ağaçların koruması olmaksızın açık arazide koşuyormuş.

Saçında ki tokayı çıkarmış ve arkasına atmış. Toka bir ağaçlığa dönüşerek yaratığın yolunu engellemiş veya en azından Lise onu köye ulaşmasını sağlayacak kadar yavaşlamasını umuyormuş. Şimdi köyün ilk evlerini net bir şekilde seçebiliyormuş ama yaratık ağaçların arasından kurtulmuş; yine peşindeymiş.

Köye o kadar yakınmış ki artık vazgeçemezmiş. Bu kez şalını yere atmış ve şal kızıl bir tilkiye dönüşüp eve doğru hızla koşmaya başlamış. Yaratık tam onu yakalamak üzereyken kapının eşiğine ulaşmış ve kapının açıldığını görünce evin içine atlayıp, yere düşüp bayılmış.

Ertesi sabah başucunda çiçeklerle beyaz çarşaflı bir yatakta , bu küçük evde uyanmış. Başını kaldırdığında üç genç ve yakışıklı kardeşin onu seyrederek uyanmasını beklediklerini görmüş. Önceki geceki kovalamacayı hatırlamış ve onları uyarmak istemiş. "Bir yaratık vardı! Ormandan evinize kadar beni kovaladı. Onu gördünüz mü? Yakalayabildiniz mi?"

Kardeşlerin en büyüğü yanına yaklaşmış: "Yaratık falan yoktu, o bendim. Arkandan koştum çünkü sana âşık oldum ve seni evimize davet etmek istedim. Özür dilerim, seni korkutmak istememiştim..."

Son cümleyi Taehyung'a bakarak söyledim:

"... Aşktan bu kadar mı korkuyorsun ki beni bir yaratık olarak gördün?..."

Cevap gelmeyince başımı eğerek yüzüne baktım. kapalı gözleri ve yavaşça kalkıp inen göğsü ile uyuduğunu anladım.

"... Ya da bir evcil hayvan olarak?"

Derin bir nefes verip onu yavaşça yatırdım ve koltuktan kalktım.

Uyurken melek gibi görünüyordu. Pürüzsüz, teni ve uzun kirpikleri ile o kadar mükemmel görünüyordu ki. Bir an için gözlerim dudaklarına kaydı.

Ne yapıyorum ben?

Kütüphaneden çıkıp yavaşça kalenin koridorlarında ilerledim ve o odanın önünde durdum. Elimi kapının kulbuna götürdüm ve etrafı kolaçan ettikten sonra kapıyı araladım. Önce başımı içeriye sokup daha sonra tamamen içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapattım.

Yavaş adımlarla ilerlerken ayağımı yerdeki küçük kitap yığınına çarptım ve kitapları yere saçtım. İçimden bir küfür savurup kitapları toparladım ve eski haline geri getirdim.

Burası gerçekten çok tuhaftı.

Kütüphanedekiler yetmiyormuş gibi burada daha çok kitap vardı.

Çalışma masasına geldiğimde birkaç kağıt parçası ve kuş tüyünden kalemler dikkatimi çekti.

Peki bu mor ışık nereden geliyordu?

Başımı kaldırdığımda tavanın orta kısmı camdan ve üzerinde desenler olduğunu gördüm. Bu desenler sanki mor renkli bir ışık ile aydınlatılmıştı. Sanırım buradan geliyordu.

Masaya tekrar baktığımda kağıtlardan birini elime aldım. Üzerinde bilmediğim bir dilden yazılar vardı. Okuyamadığım için kağıdı bırakıp kitap raflarının arasında dolaştım. Kitaplardan birini çıkardığımda onun içinde de aynı dilin yazıları olduğunu gördüm. Kitabı yerine koyup biraz daha ilerledim ve odanın sonunda cam bir fanusun içinde bir gül olduğunu gördüm.

Bahçede yeterince gül yok muydu? Neden oradaydı? Güle yaklaşıp etrafında dolaştım ve yere dökülmüş yapraklarına baktım. Bu ne anlama geliyordu ki?

Enseme değen soğuk hava ile hemen arkama döndüm.

Arkama döndüğüm gibi Taehyung'un kıpkırmızı ve öfkeyle ateş saçan gözleri gözlerimle buluşmuştu. Olurdu ya av ile avcının arasında geçen bakışma... İşte bizimki de oydu.

İşte şimdi sıçtın Jungkook. Hem de çok pis sıçtın. Taehyung bu sefer beni kesinlikle öldürecekti. Bir kere bile acımadan ve merhamet göstermeden beni yerdi.

Campfire | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin