8

8.6K 964 392
                                    

İstikrarlı bir şekilde her gün her şey daha da kötüleşiyordu ve bu döngü o kadar normalleşmişti ki içerisinde kayboluyordum.

Andrei Roskol bu döngünün çarkını en sert çevirenlerden biriydi. Onun kırmızı çizgilerinden birini çiğnemiştim ve beni kolay kolay affedecek gibi durmuyordu.

Çektiğim yüz yirmi beş şınavdan sonra sırtıma bastırılan postal ile erimiş karın sulu zeminine yapıştım. Aleksey komutan sabrımı sınıyor gibiydi.

"Üşüdün mü asker?" Aleksey komutan alay edercesine tepemde bağırdığında dişlerimi sıktım.

Kafamı kaldırmak istedim ama tekrar postalıyla kafama bastı. Yüzüm çamurlu suya değdiği an soğuğun etkisiyle sızlamıştı.

"Hayır komutanım!" Bağırışımdan sonra postalını kafamdan çektiğinde, yüzümü üstüne basmadığı temiz kara götürüp sürterek sildim.

"Kalk!" Karnıma tekme attığında dudaklarımı birbirine bastırıp zorlukla ayaklandım.

"Şu kız.." Dedi ensemden kavrayıp eğdiğinde, "nişanlın mıydı?" Diye sordu sırıtarak.

"Henüz değil." Dedim dişlerimi sıkarak. İliklerime kadar donuyordum.

"İyi iyi." Dedi arkamdan dolanarak. Başımı çevirip ona bakacaktım ama sırtıma yediğim tekmeyle öne savruldum. "Sen burada onun için asker tokatlarken o kalçasını tokatlatıyordur." Pis pis sırıtarak yerden kalkmamı izlediğinde gözlerimi yumdum. Sakin ol oğlum Alparslan, seni deniyor.. Sakin ol..

Kalkmama izin vermeden tekrar ittiğinde, "sürünmeye başla asker!" Diye emir verdi.

Verdiği emirden sonra tekrar yere uzandığımda, sırılsıklam olan bedenim soğuğa alışmış gibiydi tepki bile veremedim.

Dirseğimi yere yaslayarak güç aldığımda, kendimi öne iterek sürünmeye başladım. Bedenim zaten kaç gündür sürekli işlev halindeydi, iyice yoruyordum.

"Kız arkadaşın buraya geldiğinde kaç erkeğe kıvırmıştır?" Diye sordu sürüneceğim yerin önüne geçip yere çöktüğünde. Çenemden kavrayıp başımı kaldırdığında, göz kırptı. "Başkalarına kıvırtmasına da kaldırıyor musun?" Diye sordu alayla.

Sabrımın sonuna geldiğimde, kendimi tutamadım. Adeta hırlayarak boğazına sarıldığımda, altıma yatırıp sabahtan beri sikko sikko konuşan ağzının üstüne bir tane yumruk çaktım.

İçim rahatlamıştı..

Beni üstünden itmek için hamle yapsada başaramadı. Hâlâ bedenimde güç olmasına ben bile şaşırıyordum.

Lakin birisi belimden sarılarak beni geriye çektiğinde, itmek için elimi kaldırdım ama Roskol'u görünce anında direnmeyi bıraktım. Hay ben bahtımı sikeyim, gittikçe batırıyordum her şeyi.

Aleksey sinirle yerden kalktığında, bana bir adım atmıştı ki, Roskol elini kaldırıp durdurdu onu. "Gidebilirsin Aleksey." Dedi uyarırcasına baskın çıkan sesiyle.

Aleksey konutanına direnemeden mecburen asker selamı verip sinirle içeri yürüdüğünde arkasından sinirle baktım.

Aleksey binaya girdiğinde Roskol bana döndü. "İraden yok mu senin?" Diye sordu sinirle. Kaşları çatılmış, çakır gözlerinin beyazı kızarmıştı.

"Komutanım aynılarını sizin sevgilinize söylediklerinde siz sakin olabilecek misiniz?" Sorum adeta isyan ediş gibiydi. Ona karşı hâlâ ders almamış gibi saygısız davranıyordum..

MAHŞER | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin