25

6.2K 866 539
                                    

Anlatım bozuklukları ve yazım yanlışlarından dolayı kusuruma bakmayın. Hiçbir zaman dil bilgisiyle aram iyi olmadı.


Bazen, köşeye sıkıştığımız bazenlerden bahsediyorum, tek seçenek olsa bile seçeneği esnetecek kadar kendini garantiye almayı bilmeliydin.

Roskol, kendi seçeneklerini ve olmasını kesinlikle istediği iki seçeneğin olmasında karar kılmıştı. Onun karakteri buydu, hayatı boyunca hep birilerinin üstü olmuş, hep birilerine liderlik etmişti. Onun bu seçenekleri koyarken ki kesinliğini buna bağlıyordum.

"Bu iki seçeneğin ikiside çok keskin değil mi?" Diye sordum hâlâ kapının dibinde, sırtım kapıya yaslı bir halde dururken.

"Olması gerekenin yeterince dışına çıktık zaten." Dedi kaşlarını kaldırdığında.

"Sizi tanımıyorum, hakkınızda bildiğim tek şey isimleriniz ve soy isminiz. Nasıl böyle bir kararı hemen vermemi bekliyorsunuz?" Diye sordum tane tane belirtirken. Biraz olsun zaman kazanabilirdim.

Masaya kalçasını yasladığında, tek ayağını hafifçe uzatarak oturur pozisyona geldi. Bakışlarını bana çevirdi ve gayet rahat bir şekilde, "istediğin her şeyi sor." Dedi. Kendisi hakkında bilgi vermeye istekli olacağını hiç beklemiyordum.

İstihbaratlar on sene boyunca bu adam hakkında hiçbir şey öğrenememişlerdi çünkü, gözümde sır katibiydi.

"Kaç kardeşsiniz mesela?" Dedim anında. Sorularımı sırasıyla soracaktım ve bugün buradan onun değil benim istediğim olmuş bir şekilde çıkacaktık.

"Kardeşim yok." Diye yanıtladı.

"Anneniz ve babanızla mı yaşıyorsunuz?" Diye sordum bu sefer. Her şeyi sırasıyla soracaktım, her sorunun bir zamanı vardı.

"Rusya'da yaşamıyorlar." Omzunun üstünden masasına dönüp yine o kalemi eline aldığında, parmakları arasında ustaca çevirmeye başladı yine.

"Neden diye sorabilir miyim?" Başımı kapıya yasladığımda, ses tonumu biraz daha kısmıştım.

Gözlerini yüzüme diktiğinde, haddimi aşmamam konusunda uyaracak sanmıştım ama yapmadı. Dudaklarında bir tebessüm peydah oldu. "Sorabilirsin." Dedi omuz silkip.

"Neden burada değiller?" Verdiği izne güvenip sorduğumda parmağımla gözümü ovuşturdum.

"Mesleğimden memnun değiller." Diye açıkladı. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "bu yüzden yanımda kalmak istemediler." Cümlesi bittiğinde şaşkınlıklığım bir tırnak ucu kadar azalmamıştı.

"Ailenizle küssünüz o zaman?" bakışlarımı masadan ayırıp ona çevirdiğimde üzülmeme ramak kalmıştı.

"Saçmalama." Dedi gözlerini kısıp güldüğünde.

"Nasıl yani, sizi terk ettikleri için kızgın değil misiniz?" Merakla ona baktığımda, asıl amacım duygusal durumlara nasıl baktığını anlamaktı.

Oturduğu yerin hemen yanındaki bloknot, kalemlik ve not kağıdı kutusunu arkaya kaydırdığında, masada kalmış son kağıdı buruşturup kahverengi deri koltuğa attı. Ardından boşalttığı yere iki kere hafifçe vurduktan "gel." Diyerek beni yanına çağırdı. Eşyaları yanına oturmam için kenara ittiğini o an anladım.

İtiraz etmeden yavaşça yanına yürüdüğümde, boğazımı temizlemek adına öksürüp onun yaptığı gibi hafifçe masaya oturdum.

"Komutanım kırılmasın?" Diye sordum diken üstündeyken.  masanın ayaklarına baktım şüpheyle. "ikimizi taşıyamayabilir." Nedenini de eklediğimde gözlerimi masanın ayaklarından çektim.

MAHŞER | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin