32

7.6K 919 906
                                    

Son bir haftada o kadar çok şey olmuştu ki, ucunda ülkemi yarı yolda bırakmak olmasaydı ve dümdüz bir Rus askeri olsaydım meslek seçimimi baştan gözden geçirirdim.

Çünkü bir haftadır sonu olmayan bir oyunun levellerini geçmeye çalışıyor gibi hissediyordum.

Önce Ukrayna ile sıcak çatışmaya girip iki gün boyunca sınırda savunmada kalmıştık. Sonra yüzbaşının verdiği izinle gece külübüne girip eğlenmeyi amaçlarken adli bir olaya karışmış az kalsın mahkemelik oluyorduk. Sonra birde Roskol'a boynumdaki ruj izlerini açıklamaya çalışmış ertesi gün de adli vakaya karıştığımızz için ceza olarak koskoca arşivi baştan düzenlemiştik.

Şimdi ise toz kaplayan bedenimi zar zor duşa atabilmiştim. Normalde on beş dakika kuralı olan duş saatini yarım saat kırk dakikaya uzatmıştım çünkü su bedenimi dinlendiriyordu. Duş almayı bu yüzden seviyordum, hafifletiyordu beni.

Islak saçlarımla koğuşa girdiğimde camın önünde sigara içen Victor ile göz göze geldik. Göz kırpıp konuşan Olezka'yı umursamadan bana gülümsediğinde gözlerimi devirip güldüm. Olezka'ya tahammül etmek yorgun olduğumuz günlerde daha zor oluyordu. Seviyorduk adamı ama muhabbet uzadığında yorgun olduğumuz için katlanamıyorduk.

Tam ensemdeki havluyu yastığıma fırlatıp peşinden uzanacaktım ki Anton ensemi kavrayıp buna engel oldu. "Hiç boşuna uzanma Roskol seni bekliyor." Dedi keyifle. Roskol kimi çağırsa bunların yüzünde güller açıyordu çünkü o odaya girenin üstünde binbir türlü iş yükü binmeden çıkamıyordu ve bu onlar için eğlenceliydi.

Havluyu yastığıma fırlatıp söverek koğuşun kapısına geri döndüm. Gitmek istemiyor değildim ama tüm gün çalışmıştım ve uyumaya ihtiyacım vardı.

Zaten sürekli Ivan sıkıştırıyordu. Roskol'a on yıldır ulaşamayan sanki bendim anasının satayım. Adamın sır katibi olduğunu bilmiyormuş gibi benden sürekli KVR'nin liderini istiyordu. Ben daha adamın kardeşinin bile olmadığını, ailesiyle ayrı yaşadığını yeni öğrenmiştim. Ki emindim benden başka ona bu kadar yaklaşabilende yoktu.

Odasının kapısının önüne geldiğimde direkt açmak için elim kapı koluna tutundu ama sonra içeride başka birinin olabilme ihtimaliyle duraksadım. Yüzbaşı veya Aleksey varsa dalarsam ceza vermeden işin peşini bırakmazlardı.

Bu yüzden kapıyı çalıp içeriden gir komutunu alana kadar bekledim. Garip bir şekilde eskisine nazaran bu odaya girerken yaşadığım duyguların azaldığını fark ediyordum. Her gelişimde sinirden titrediğim ya da yine ne iş verecek diye adımlarımın geri geri gittiği, bana olan anlamsız farklı tavırlar yüzünden gerginlikten kasıldığım günler buz dağının arkasında kalmıştı. Çıktığım yokuştan şimdi aşağı iniyordum ve ucunda KVR'nin lideri vardı..

"Gel." Komutunu duyduğumda kapıyı açıp içeri girdim. Kapatmadan önce gelen var mı diye refleksle kontrol etmeyi unutmamıştım.

Kapıyı tamamen kapatıp içeri girdiğimde masasının yanına doğru yürüdüm. "Beni çağırmışsın." Dedim merakla. Çünkü daha nemli saçlarımı bile tamamen kurutamamıştım.

MAHŞER | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin