36

5.7K 742 1K
                                    

Bel ağrısı ile kendimi zar zor beton zemine attığımda üşüyen kalçamı umursamadım bile. Tatiana komutan tabiri caizse anamızı sikmişti.

Victor sızlanarak yere vurduğunda ikinci vuruşu Konstantin'in ayağına geldiği için okkalı bi küfür duymuştuk. Öyle yüksek çıkmıştı ki beş metre uzağımızda Aleksey ile konuşan Tatiana komutanının bile bakışları anında bize çevrilmişti.

"Hay!" Dedim başımı eğerek. Yeterince anamızı bellememiş gibi Konstantin ayısı yüzünden yine şınav cezası yiyecektik.

Önce Aleksey kaşlarını çattı. Her zaman ki gibi olayın ana karakteri kendisiymiş gibi davranarak Tatiana'dan önce davrandı. "Kim etti o küfrü?!" Bağırışından sonra gözleri tek tek hepimizde gezindi.

Birkaç saniye herkes suskun bir şekilde kaldı. Bu Aleksey'i daha da kızdırdı. "Size diyorum! Cevap gelmezse hepinize 300 çektiririm!" Tehdidinden sonra Victor ile göz göze geldik.

"Benim komutanım!" Konstantin anında hazırola geçip bizi 300 şınavdan kurtardığında derin bir nefes verip gözlerimi kapattım. O kadar şınav bize girseydi geceyi nasıl çıkarırdım bilmiyordum. Zaten sabahtan beri antremandaydık.

Lakin Aleksey'in kurduğu cümle hayata olan tüm umutlarımı tek saniyede sömürdü. "Şınav pozisyonu al!" Bu cümleyi herkese itafen kurduğu için içten içe karalar bağlarken mecburen diğerleri gibi şınav pozisyonu aldım.

Bir hafta önce koskoca binbaşıyla yiyişmemiş gibi şimdi ondan daha düşük rütbeli komutanın emri altında eziliyordum. Hayatım tepetaklak ilerliyordu. Kadın diye ölen Alparslan kadın mı oluyordu amına koyayım ne yapıyordum ben. Roskol bütün ayarlarımı bozuyordu.

Beşinci şınava gelince Victor'un kısık sesle Konstantin'e küfür ettiğini duydum. Şınav yüzünden Konstantin'in  tüm organlarını sikiyordu kafasında şu an.

"Emredin komutanım!" Aleksey'in cümlesiyle başımı çevirdiğimde onu gördüm. Kışlık üniforma içinde her zamanki gibi heybetli gözüküyordu. Elinde birde arabasının anahtarı vardı.

Bakışları askerlerin üstünde gezindi. "Petrov'u bana yolla, şöför lazım." Başka herhangi bir emir söylemeden geldiği yönden geri gittiğinde sırıtmamak için alt dudağımı ısırdım.

"Ulan orospu çocuğu ne kadar şanslısın!" Victor ağlamaklı bir sesle yakındığında sırıtıp kafamı eğdim. Bir yandan da komutan kızmasın diye şınav çekiyorduk.

Aleksey'in botlarını gözlerimin önünde gördüğümde birkaç saniye duraksadım. Anahtarı önümde ki karlı zemine attı. "Bekletme komutanı asker!" Anında anahtarı alıp hizaya geçtiğimde asker selamı verdim.

Gözlerini yumup gitmeme izin verdiğinde koşarak Roskol'un peşinden gittim.

Her ne kadar bulunduğum durumdan nefret etsem de artıları oluyordu. Yüzbaşı sürekli görevde olduğu için her eğitime katılmak zorunda kalıyordum. Yüzbaşının postası olduğum için diğer komutanlarda iş vermiyordu mecbur eğitimlerden yırtamıyordum. Roskol beni almasa asla kurtulamazdım bugün.

Arabanın önünde duran adamın yanına gittiğimde direkt arabanın otomatiğine basıp kapıları açtım. Bir şey demeden direkt arka koltuğa oturdu. Kapısını hiç açtırmıyordu bana açmak zorunda olmama rağmen.

Arabaya bindiğimde başımı ona çevirdim. "Nereye gidiyoruz?" Diye sordum hemen.

Elini oturduğum koltuğa koyup diğer elindeki adres yazan kağıdı bana uzattı.

MAHŞER | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin