14. Bölüm: MARK

22 5 1
                                    

YENİDEN SELAAAAAM

WATTPAD'TE VE İNSTAGRAMDA BİZİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN CANLARIM.

İg: biromrumsevda

Hiç uzatmadan bölüme geçiyoruz. İyi okumalar🫶🏻
∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞

"Kimle konuşuyorsun bu saatte Mert?!"

"Kendi kendime. Kendi kendime konuşuyorum."

"Telefon kulağındaydı. Yalan mı söylüyorsun?"

"Hayır güzelim."

Ayağa kalkıp yanına gittim. Bir elini beline yerleştirirken diğer elimle de saçlarını okşadım.

"Al bak telefonuma konuşmadım kimseyle. Hem niye kalktın bu saatte?"

"Sen niye kalktın bu saatte?"

"Uyku tutmadı."

"Bende sen yanımdan kalktığın için kalktım."

"Gel uyu biraz daha saat daha çok erken."

Başını göğsüme yasladı. Bana sarıldı. Gülümsedim. Ben onunla hep bu hayali kurmuştum. Yanımda olmasını. Beraber uyumayı. Ona sarılmanın hayalini kurmuştum ben hep. Ama bu şartlar altında değil.

"Aslında hiç hayır demem çok uykum var."

Gülümsedim. Mihra'yı kucağıma aldım. Birden irkilmiş olacak ki bana sarıldı.

"Napıyorsun ya?!"

"Uykum var demedin mi? Odaya gidiyoruz."

Gülümsedi. Başını omuzuma yasladı. Yukarı kata çıkıp Mihra'yı yatağa uzandırdım. Üzerini örtüp yatağın diğer tarafına döndüm, yanına uzandım. Bana doğru yaklaştı, örtüyü benim de üzerime örttü ve başını göğsüme yasladı. Yavaş yavaş saçlarını okşadım. Alp gittiğinden beri ya çok uyuyordu yada hiç uyumuyordu. Bünyesi çok zayıflamıştı. Herşeyi bırakmıştı. Evden dışarı bile çıkmıyordu çoğu zaman. Çıksa da benim yanıma, kliniğe, geliyordu. Alp'in evine bir daha girmemişti. Eşyalarını bile ben geçip toplamıştım evde. Evdeki hiç birşeye dokunmamıştım. Ev olduğu gibi herşeyiyle duruyordu. Tüm anılarıyla...

Mezarlığa bile bir daha gitmemişti. Cesaret edemiyordu. Bazen geceleri rüya görüp uyanıyor yeniden uyuyamıyordu.

Ömrüm'ün haberlerini de Timur'dan alıyordum. O da pek iyi sayılmazdı gerçi. Sanırım hafta sonu görmeye gidicektim. Cenaze töreninden beri yüz yüze görüştük mü hatırlamıyordum bile.

∞ ∞ ∞

Gözlerim kapalıydı ama uyumuyordum. İlacın etkisi çoktan bitmişti. Saat kavramını yitirmek üzereydim ancak dışardan gelen güneş ışınlarıyla az çok zamanı tahmin edebiliyordum. Küçük bir pencere vardı, onun da perdeleri örtülüydü.

Kapının kilidinin açıldığını duyduğumda gözlerimi açıp başımı kaldırdım. Kapı açıldı ve içeriye Mark girdi. Öfke vardı yüzünde. O içeri girdikten sonra dün akşam yemek getiren yaşlı kadın yine elinde bir tepsiyle odaya girdi. Gözlerimi devirip Marco'ya baktığımda bana bakıyordu.

"Abinle işim bitene kadar canlı kalman gerekiyor."

Yaşlı kadın yatağın yanında duran sandalyeye oturdu ve tepsiyi yanındaki masaya kattı. Marco yanıma geldi, beni kolumdan tutup doğrulttu ve arkama yastık kattı.

Tepside yine bir çorba ve bir tost vardı. Yaşlı kadın kaşığı alıp çorbayı biraz karıştırdıktan sonra kaşığın altına peçete tutarak bana doğru uzattı. Başımı geri çektiğimde Marco bana daha keskin gözlerle bakmıştı.

BİR ÖMRÜM SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin