21. GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOLLAR

398 63 7
                                    





Instagram/ bermevina
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım🤍
İyi okumalar!


♪ Don't Blame Me, Taylor Swift


Seçtiğimiz ilk seçenek her zaman doğrudur derler. Bazen, o seçeneği silip diğerini işaretleriz. Ta ki tamamen emin olana kadar. Beynimiz bizimle küçük oyunlar oynar. Ona yenilmek ya da kaybetmek, bizim tercihimizdir.

Bu benim gibi kararlı insanlar için bile geçerliydi. Çünkü kafamızda oturmayan cevapların, yok olması söz konusu bile değildi. Hayat öğretmişti bana, kendi seçeneklerimi oluşturamadığımı. Sadece önüme sunulanlardan birini seçebiliyorsam, bu seçimi gerçekten ben yapmış oluyor muydum?

O gecenin üzerinden, tam bir hafta geçmişti. Ortadan kaybolarak, beni aramayıp sormadığı bir hafta. Arayıp sormadığı gibi, aramalarıma ya da mesajlarıma da cevap vermiyordu. Her geçen gün endişem gittikçe büyüyordu. Umuyordum ki yalnızca benimle konuşmuyor olsundu ve güvende olsundu.

Aynanın önüne geçmiş elimde kurutma makinesiyle, nemli saçlarımı kurutmaya çabalıyordum. Burdan doğrudan gideceğim bir yer vardı. Hastane.

Doktorlar sonunda, babamın eve dönebilecek kadar sağlığının yerinde olduğuna karar vermişlerdi. Heyecanlıydım çünkü bu artık kendi evime de dönebileceğim anlamına geliyordu. O eve inatla babamsız dönmek istemeyerek, yaklaşık iki haftadır Zara ile beraber kalıyordum. Ki o bundan hiç şikayetçi değildi. Sevgilisiyle kendi evinde takılamamaları dışında bir şikayeti yoktu tabii. "Zara!" Birisi kapıyı deli gibi çalıyordu ve açan kimse de yoktu. Bu kız ne yapıyordu aşağıda da, hiçbir şeyi duymuyordu?

Pes ederek kurutma makinesini kapattım ve adımlarımı doğrudan aşağıya inen merdivenlere yönelttim. Koşar adımlarla kapının önüne gelerek delikten baktım.
Benim için büyük bir gelişmeydi.

Kapı deliğinden gözüme ilk çarpan şey, koyu kahve saçlar oldu. Başını kaldırdığında ise gördüğüm yüz, kaşlarımı çatmama neden oldu. Kapıyı çok az araladığımda, koyu maviliklerini bana dikmiş bakan kişi, Mahir değil, Helindi.

Siyah, uzun saçlarını dalgalandırmıştı. Siyah bir body ve siyah bir pantolonla karşımda dikiliyordu. Abisine bak kız kardeşini al...

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki, lafa atladı. "Ağabeyim burada mı?" Sağ ayağını yere vurarak, dizinin titremesine sebep oluyordu. "Hayır, neden-" Oldukça stresli gibi bir hali vardı. Alt dudağımı çiğneyerek eziyet ediyordu. "Boş versene, ne diye buraya geldiysem zaten?" Vücudumu arkaya çevirmiş gidiyordu ki, ona seslendim. "Helin, bekle!" Beni hiç umursamayarak, siyah BMW'nin kapısını açmak üzereyken, önüne geçtim.

Bir dakika bir dakika.... Bu Mahir'in arabasıydı. "Bu... Mahir'in arabası." Bana gözlerini devirerek, yanımdan geçmeye çalıştı. "Evet canım, ağabeyim bir haftadır ortalıklarda yok. Bilmem farkında mısın? Arabasını da bırakıp çekip gitmiş." Tekrardan önüne geçerek, endişeli gözlerle ona baktım.

"Helin biliyorum ve gerçekten abin için endişeliyim." Histerik bir şekilde güldüğü sırada, sol gözü seğirdi. "Olma o zaman." Bu sefer omuzuma çarpıp yanımdan geçerek, arabasının kapısını açmayı başardı ve tek hamlede binerek kapıyı çarptı. Elimle alnımı sıvazladığım sırada, çoktan gaza basmış, arkasında bir toz bulutu bırakarak, gözden kaybolmuştu. Ayağımla yerdeki bir taşa tekme attığımda, taş öteye bir yere yuvarlandı. "Lali?" Zara üzerinde pembe pijama takımıyla, hızlı adımlarla yanıma geliyordu.

MİNTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin