3. Bölüm

205 38 9
                                    

Geceyi bağ evinde geçirdik, ben eski model pirinç başlıklı karyoda, Sancar içerdeki divanda...

Masadan kalktıktan sonra ikimizde sessizleşmiştik.

Başımı koyduğum beyaz sabun kokulu yastıklardaki işlemeleri izledim bi zaman. Yanımda ki adamın nasıl güzel bir aile de çocukluğunu yaşadığını ve onlar gidince nasıl yarım kaldığını böylesine geç fark etmiş olmam benim ayıbımdı.

Bu küçücük bağ evinde onları yaşatırken, çocukluğunda yaşadığı mutluluk şimdilerde canını yakıyordu. Amcam hayatta olsa herşey ne kadar farklı olurdu kim bilir?

Annem ve Raziye yengem Urfa'da karşılık bulmamış iki kadın, yengem fakir bir ailenin kızı, annem ise Ege'de küçük bir kasabada büyümüş. Aliye yengem yaşasa hanımağalıkta hiç şansları yok. E babası Aziz Karademir yaşasa Sancar, Hâkim beyin saltanatını fena sallar hatta o saltanat hiç kurulmazdı.

Odadan gelen ince gramafon sesine mutfaktan gelen tıkırtılar eklenince kalktım yataktan, üzerim de Sancar'ın beni almaya geldiği gecedekinden daha üstürüplu bir şortlu takım vardı. Değiştirmeye gerek duymadan elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı tek omzuma alarak mutfağa adımladım.

Geldiğimi fark etmediği için çalan şarkıya ara ara eşlik ederek biberleri tavaya alıp üstüne yağ ekledi. Anlaşılan güzel bir menemen ziyafeti çekecektik.

Ben seni unutmak için sevmedim...
Gülmen ayrılık demekmiş, bilmedim...
Bekledim sabah akşam yollarını...
Ölmek istedim, bir türlü ölmedim

Aşk bu mu,sevda bu mu,hayat bu mu?
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu...

Bana cefa ediyorlar bilmem nedendir?
Benim korkum senden değil kaderimdendir.

Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu?
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu...

Şarkının büyüsüne kapılmış dinlerken, elinde tahta bir kaşık ile bana döndüğünde öylece kaldık. Kapısız kemere omzumu ve başı yaslamış onu izliyordum.

Gözleri gözlerimdeyken gülümsemeye çalışarak,

"Günaydın." Deyip destek aldığım yerden ayırdım bedenimi.

"Günaydın Birce." dedi tekrar işine dönerken.

"Yardım edeyim sana." deyip tek kapılı buz dolabının kapağını açtım.

Kahvaltılıkları balkonda ki masaya dizip iki kişilik servis açtığımda, Sancar da elindeki menemen tavası ile geldi.

Elimdeki ekmeği tavada ki sıcacık menemene batırıp dudaklarıma götürdüm, aldığım lezzetle gözlerim kapanırken ağzımdan memnuniyetimi belirten mırıltılar döküldü. Lokmamı yutup,

"Hayatım da bu kadar güzel menemen yemedim, efsane olmuş..." diyerek şakıdım.

Varla yok arası bir tebessümle,

"Afiyet olsun." dedi sadece. Şu menemeni ben yapsam saatlerce kendimi överim.

Bak gör! Adam nasıl mütevazi...

Kendi iç sesime göz devirdim. Karnımızı benim açmaya çalıştığım sohbetlere onun verdiği kısa cevaplar eşliğinde doyurduk.

Çıkmaz Sokak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin