5. Bölüm

308 35 10
                                    

  Elimdeki kutuya bakarak gülümsedim, bu yüzükler nedensiz hoşuma gitmişti. Harbi evlensem bunları almazdım muhtemelen, iddalı ve sürekli kullanmak için fazla detaylıydı.

   Ama madem işler bir oyundan ibaretti çoksa düşünmeye gerek yoktu, anlık içimden ne geliyorsa onu seçebilirdim ve aynen de öyle yapmıştım. Sağdan soldan eserekli bir tip olduğum için kimsede çok sorgulamazdı. Hatta yakın çevremden olmayan insanlar için şımarık bir ağa kızıydım. Böyle bilinmek de zoruma gitmiyordu. Uzaktan nasıl göründüğümü kafaya takan biri değildim, olmayı da düşünmüyorum.

  "Sancaaar..." dedim biraz uzatarak.

   Yolda olan bakışları bana döndü anlık,

    "Efendim Birce." dedi yine tüm ciddiyetiyle.

    Ay ama bu nedir canım Engin haklı buzdolabı...

   "Dayınlarla görüşmüyor musun?" diye sordum sabahtan beri aklımı kurcalayan konuyu açarak.

    "Görüşüyorum, niye sordun?" Dedi dümdüz.

    "Hani Altun konağında dedin ya dedem kan almıyorum diye tavır koydu diye. Deden ölünce, yani dayınlarda aynı fikirde mi?"

   Toparlayamadığım saçma sorumu anlayacak kadar zeki bir adamdı Allah'tan.

    "Dedem ölünce Pinhan konağının kapıları tekrar bana açıldı Birce, anneme kalan mallar bana devredildi.  Ama gönül kırgınlığın geçti mi dersen? Geçmedi, geçmez..." dedi ilk defa kendini biraz olsun bana açarak.

   Uzattığı minicik ipin ucunu tuttum onu rahatsız etmeden yavaş yavaş parmağıma sarmalı Sancar'ın etrafındaki kozayı ona bile belli etmeden söküp kendime koca bir yumak yapmalıydım. Bana özgürlüğümü tekrar vermek için düşünmeden yola çıkan adama bunu borçluydum. Benden sonra  kendini gönüllü hapsettiği duvarlarından kurtulmuş olması da, benim ona özgürlük hediyem olabilirdi.

    "Varol dayına kırgın bakmadın ama aranızda sorun yok gibi hissettim, yanılıyor muyum?" diye sordum.

   Bu kez başını çevirip daha uzun baktı, farklıydı bakışı... Aklından geçenleri saklamadı ama ben okumayı bilemedim.

    "Dayım elimi hiç bırakmadı ama onunda gücü bir yere kadar yetti... Annannem çok üzüldü, onun hatrı için gidiyorum, yoksa o konağa ayak basmamaya yeminim vardı." Diyerek beni şaşırtacak kadar açık devam etti konuşmasına.

    Aramıza uzun bir sessizlik girdi, konağın önüne gelince arabayı park etti, inmek için kola uzandığı sırada sağ elinin bileğinden tuttup durdurdum.

    Tutuğum bileğine baktı önce sonra gözlerime, kapıdaki elini çekti,

    "Birşey mi oldu?" dedi biraz tedirgin.

    "Şimdi sen bugün dedin ya, sevdiğin insanla yaşayacağın şeyleri elinden almak istemiyorum diye."

   Başıyla onaylayıp devam et der gibi başını yana eğdi,

    "Aynısı senin içinde geçerli Sancar, yani şimdi yapılması gereken bir isteme töreni var, ama sen dersen ki ben bu hakkımı şimdi kullanmak istemiyorum, annemi benim istemediğime bi şekilde ikna ederim."

    Yüzük kutusunu aramızda kaldırdım,

    "Kendimiz de takabiliriz yüzükleri..." dedim ama bu söylediğim inceden zoruma gitmişti, nedenini sorgulayacak kafada değildim.

    Elimden kutuyu aldığında söylediklerim kafasına yatmış olacak ki açıp tekrar baktı yüzüklere, kendi alyansını takıp benimkini versin diye bekledim ama o tam tersi kutuyu ceketinin iç cebine attı.

Çıkmaz Sokak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin