6. Bölüm

218 35 12
                                    

   "Ben bu tende sönmeden ölmeyeceğim Birce!"

    Başını boynuma eğip kokumu derince içine çektiği sırada boşluğundan yararlanıp dizimi hayalarına geçirdim. İki büklüm öne eğildiği sırada sıkıştırdığı köşeden çıkabildim, korkmadım desem de boğazım kurumuştu,

   "Bana dokunursan ölürsün Hâkim, önce seni sonra kendimi vururum. Beni istemediğim bir hayata mecbur etmeye kalkma."

   Gözlerinde öfke görmeyi beklerken sadece hayranlık vardı,

    "Bu günü unutma Birce!" dedi kendini toparlamaya çalışarak. Askıdan elbiseyi ve çantamı alıp çıktım kabinden, perdeyi çekerek yok saydığım bedeni geride bırakıp kasaya ilerledim.

    Peri,

    "Kuzum iyi misin? Rengin atmış." dedi uzun dalgalı siyah saçlarımı omzumdam geriye çekerek.
 
    "Çıkalım burdan anlatırım" dedim.

    Şüpheli bakışları etrafı dolanırken hâkim sağ kolunu gördü az geride.

   "Burda mı?" dedi tedirgin olarak.

    "Burda, kabinde sıkıştırdı beni..." kaşları çatıldı o tarafa yöneldi "Aldı cevabını, yedi kıymetlisine tekmeyi..." dedim kolunu tutarak.

   Peri benden de deliydi rezil ederdi o pisliği burda.

    "Şerefsiz..." diye tısladı " İyi vursaydın, çalışmasın bi daha." dediğinde bulunduğumuz ortamı unutup kıkırdadık.

    Elbiseyi alıp kol kola çıktık mağazadan, Sancar'ın adamları kapıdaydı.

   "Bunlar ne işe yarıyor acaba?"

   Perinin söylenmesi haklıydı ama Hâkim, beni nerden alışveriş yapacağımı bile bilecek kadar iyi tanırdı. Muhtemelen bizden önce girmişti mağazaya. Bir an konuştuklarımızı duydu mu ki diye tedirgin oldum. Gerçi duysa illa ki laf söylerdi, mağazada çalan müzik ve bizim sessiz konuşmamız bu ihtimali bana yok saydırdı.

    Konağa dönerken Peri'yi hazırlanıp gelmek üzere evine bıraktım.

   Mutfaktaki hazırlıkları kontrol ettikten sonra odama çıkıp kısa bir duş aldım, kremleyip iri bukleler halinde serbest bıraktığım saçlarımı taşlı bir taç ile sabitledim. Oldukça gür ve dalgalı olduklarından hiç birşey yapmadan yeterli derecede havalı olmuştu.

    Elbisenin sadeliğini dengeleyecek bir makyaj yaptım. Bordoya çalan kırmızı yarı mat rujumu da sürüp aynadaki aksime baktım.

    Dudaklarımdaki ruju yayarken kapı tıklatıldı.

    "Birce, ben geldim. Müsait misin?" diyen Peri'ydi.

   Yakın olduğum kapıya iki adımda ulaşıp açtım, elinde iki poşetle içeri girdi bizim kız.
 
    "Ayyy... Su gibi olmuşsun Birce." deyip yalandan tükürüp maşallah çekti.

    "Bunlar ne?" dedim onun söylediğine çok takılmadan.

   "Senin aklına gelmeyecek detaylar canım." deyip poşetten altın işlemeli küçük bir tepsi çıkardı. Fincan, küçük bir su bardağı ve kapaklı lokumluk. "Damat için kahve tepsisi." Diğer küçük torbanın içinden kırmızı ve krem kurdele ve inci dizisi çıkardı.

    Boş bakışlarımı görünce göz devirdi,

   "Yeni adet kızım bunlar, gelirken alıverdim. Bir kaçta video, fotoğraf çekip instaya attın mı tamamdır..."

   Beğeniyle başımı sallayıp dudak büktüm,

    "Ne diyeyim Peri..." deyip kollarımı boynuna sardım. "İyi ki varsın, sen olmasan çıkamazdım bu kadar detayın içinden."

Çıkmaz Sokak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin