8. Bölüm

154 21 45
                                    

    Birce'den,

   Gecenin devamında Sancar kahvesini içse de yüzünün düştüğünü saklayamamıştı. Yüzükler takılırken beni saran tatlı telaş onun gözlerinde yoktu. Yine yüksek duvarlarını kuşanmış, gözlerine duygularını saklayan perdeler çekmişti.

    Bir fincan kahve en saçma şekilde yanlış anlaşılmıştı.

    Oysa sadece sevmediği bir şeyi içsin istememiştim. Birgün tuzlu kahve içecekse de sevdiğinin elinden içmeliydi. Tıpkı bugün bana söylediği gibi, sevdiği insanla paylaşması gereken özel bir anı çalmak istememiştim. Yoksa evlenirken bende kimseye çikolatalı kahve yapacak değildim, kimse kusura bakmasın beni seviyorsa o tuz çoru kahveyi içecekti damat adayı.

    Kahvelerin ardından çaylar içilip ikramlar sunulmuş, sanki çok normal bir süreçmiş gibi düğün ile ilgili konuşulmaya başlanmıştı.

    Elimdeki yüzükten sallanan kurdela ile oynarken duyduklarım ile irkildim,

    "Birce düğün istemiyor dayı, resmi nikâh için bir tören yaparız."

   Yine benim adıma ve yine benim fikrim sorulmadan hatta onun ince düşünen kişiliğine hiç yakışmayacak kadar düz bakış açısıyla konuştuğunda sinirle dudaklarımın içini ısırdım.

    Vural dayı,
    "Oğlum sen kan davası yüzünden bunca zaman mağdur oldun, şimdi hayatına hak ettiğin yerden devam ediyorsun madem bunu bütün Urfa'ya layığınca ilan etmek gerek." Deyip babama döndü, "Öyle değil mi Hüseyin abi?"

   Babam Vural dayın sözlerini kafasında ölçüp tarttı,

    "Dayın haklı Sancar düğünsüz olmaz. Birce de artık hanımağa olacak,  herşeyin adetine töresine uygun olması gerektiğini bilmesi lazım." dedi bana da laf çarparak.

    Sancar'ın gözleri bana döndüğünde kırgın baktım saklamadan, bir adım ileri gitsek iki adım geri gidiyorduk,

    "Haklılar Sancar, kınasından düğününe ne gerekiyorsa şanına yakışır yapılsın. Benim fikrime değer vermen çok güzel ama(!)  sonuçta sen artık Karademir aşiretinin ağası olacaksın, benim de, senin de buna göre hareket etmemiz gerekir." dedim ama o sözlerimden anlaması gerekeni çoktan anlamış, bakışlarını kaçırmıştı.

    "Nasıl diyorsanız öyle olsun." Dedi hoşnutsuzluğunu saklamaya çalışsa da onu biraz olsun tanıyan biri anlardı.
   
    Sonrasında  Pinhan ailesini yolcu ettiktik, annem ve babam odalarına çekildiklerinde, biz Perihan'ın eşinin onu almasını bekliyorduk.

    Peri bana göz kırpıp,

    "Ayy... Birce bak fotoğraf çekmeyi unuttuk!" Dedi yalancı bir panikle.
   
    O oynadığımız tiyatroyu hâlâ yönetecek güçte olsa da benim hevesim çoktan kaçmıştı.

    "Boşver hepimiz yorulduk, hem şimdi İlhan gelir."  dedim.

    "Saçmalama kızım ne yorgunluğu iki fotoğraf çekmenin ne yorgunluğu olacak." diye çıkıştı bunları konuştuk ya bakışları eşliğinde.

    Sancar benim suratının asıklığını artık saklama gereği duymamamdan olsa gerek sessizce sonucu bekliyordu.

   Aslında bu akşamdan bir iki fotoğraf olsa iyi olurdu, arkadaş çevreme birden evlendim demektense önden bir alıştırma yapmak akıllıcaydı.

    "İyi madem." dedim bu kez bende Sancar'a sormadan onun adına karar vererek. "Yan yana bir iki poz çek İlhan gelmeden." Deyip ayağa kalktım.

    "İlhan'da sanarsın İngiltere prensi, beklesin, hem alışık o beni beklemeye." dedi yaptığı cadılıkları saklamadan.

Çıkmaz Sokak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin