Gece olmasada olur, güneş delileri korur
Deliler akıllı olur dediler, akıllı olur.
~No1 olmasada olur~Korkuyorum. Gerçekten korkuyorum. En çok insanlardan korkuyorum ben. Beni kırıp, paramparça yapmalarından korkuyorum.
Sahi beni kırıp paramparça yapmamışlarmıydı? Evet, yapmışlardı. Hemde hiç acımayarak.
Ben kötü biri olmaktan korkuyorum. Ama çevremdeki herkes benim kötü biri olduğumu söylüyordu.
Hemde onlara hiç bir şey yapmama rağmen, herkes benden nefret ediyor, kötü biri olduğumu söylüyordu. Ama ben kötü biri değildim değilmi? Sadece kendimi onlardan korumaya çalışıyordum. Her şey karışık geliyirdu. Sanki hiç çözülemiyicekmiş gibi.
İki saat önce Özgür Bey bize odalarımızı göstermişti;
1. Katta ortak salonlar, psikologların odaları ve girilmesi yasak olan bazı yerler vardı.
2. Katta kızların kaldığı odalar ve onlara özel bir salon vardı. Her odanın içinde lavabo ve giysi odaları vardı.
3. Katta erkeklerin kaldığı odalar ve bizlere özel bir salon vardı. Her odanın içinde lavabo ve giysi odaları vardı.
4. Katta bir teras vardı. Burada kafetarya gibi bir yer vardı. Hepimiz orada yemek yiyicek ve konuşabilecekmişiz.
Burası kocaman dört katlı bir hastaneydi. Kocaman bir ormanın ortasında olan bir hastane. Nesmen tüm odalarına girilmesi yasak olan, yılda yedi kişi alan bir hastane. Ne kadarda iyiydi değil mi?!
Beyaza bürünmüş, geniş, büsbüyük, yeni odama doğru baktım yattığım yerden. Acilen beyaz rengin değişmesi, yani odada olan her eşyanın renginin değişmesi gerekiyordu.
Odaya ilk girdiğinde sağ duvarda kocaman bir yatak, onun iki yanında çekmeceli komadinler vardı. Komadinin bir yanındada lavobo vardı. Diyer yanındada giysi odası vardı. Yatağın karşısında bir boy aynası, onun yanında tüm duvarı kaplıyan bir kitaplık vardı. Önünde ise iki puf koltuk vardı. Odanın tam karşısında L koltuk, koltuğun yanında bir çalışma odası üstünde ise cam vardı. Burdan ormanı görülebiliyodun.
Odayı hiç sevmemiştim her şey beyazdı. Bende boğulma hissi uyandırıyordu.
Ha şunu unuttum, kitaplıkla tavan arasına sıkıştırılmış, beyaz küçücük bir kamera vardı. Kamufulaj edilmişti. Oraya bakmamaya devam ediyordum. Biraz kendilerini zeki sansınlar. Sıkıntı yok. Onlar zekise ben aptaldım sonuçta ya(!) Kamerayı görmemiş ve sanki bilmiyormuş gibi yapıcaktım, çünkü eğer gördüğümü biler yada anlarlarsa beni salmazlardı.
Beyaz yatağa uzanmış beyaz tavana doğru bakıp düşünüyordum. Sadece düşünüyordum. Bu zamana kadar niye dışlandığımı, niye nefret edildiğimi düşündüm. Ama bunun sebebi sadece bir boşluktu, simsiyah bir boşluk.
İnsanlar kötüydü. Kötü olmak için her hangi bir sebebe ihtiyaçları yoktu. Nasılsa her iyi olan insanlar birer kuklaydı onlar için, sıkılınca onları üzebilen ,onları kırabilen insanlardı kötüler. Ama en kötüsü, belli bir süre sonra iyileride kendileri gibi kötü yapmaya başlamalarıydı.
Kapımın tıklanmasıyla irkilip hızla ayağa kalktım. Kim gelmiş olabilirdi ki? Kapıda delikte yoktu, kim niye geldi acaba? Gelmeseydi benim odamdı burası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Sır
Roman pour AdolescentsOrmanın ortasında olan bir terapi yeri. Özel olarak seçilen yedi genç. Peki yedi gencin terapi yerinin yani akıl hastanesinin sırlarını öğrenebileceklermi? Burdan sağ çıkabileceklermi? Peki geçmişleri, geçmişlerinden kurtulabileceklermi? Peki bu y...