...
Eve geri döndüğümüzde, Mell'e verdiği söz nedeniyle bizimle gelmemiş olan Math'in işte gerçek bir centilmen (!) endişeyle beklediği salon oldukça loş görünüyor. Olanları ona anlatmayı Mell'e bırakarak, Constantine ve Minkabh bizimle gelmediği için Craig'le baş başa kalmamak adına hızla mutfağa gidiyorum.
Sıradan bir mutfakta sıradan bir buzdolabıyla büyüdüğüm ve evimizi genelde çok çalışmaktan yorgun düşen vücutlarımızı dinlendirdiğimiz bir otel gibi kullandığımızdan, karşımda duran sınırsız imkana sahip dolap ister istemez beni heyecanlandırıyor.
Aaah olasılıklar!
Gerinerek topladığım gücüme şükrediyor ve dolabın kapısını açıyorum. Evet, kapak değil, kapı. Tereddüt ederek kapıdan geçtiğimde müthiş bir ormanın içinde buluyorum kendimi ve birkaç adım ileride de bir masanın üzerinde, bir tabağın içinde rosto ve patates püresi görüyorum.
Resmen ağzım sulandı. Böyle zamanlarda gücümü gerçekten seviyorum.
Yemeğimin yanına gidip ormanın muhteşem kokusuna karışmış enfes rosto tabağını elime alıyorum. Aynı anda karnım guruldarken manzaranın muhteşemliğine de doymak için kafamı kaldırıyorum.
Hayır. Bu imkansız.
Nefes alma, sakın nefes bile alma.
Kalp atışlarım hızlanırken karşıdan ölü gözleriyle direkt olarak bana bakan dilenci görünümlü yaratıktan önce davranarak, kendimi kapının dışında hayal ediyorum ve anında kapıyı ardımdan kapatıp, tüylerim diken diken olmuş bir şekilde yok ediyorum. Elimde tabakla titreyerek yere çökerken nefesim kesiliyor.
Nasıl bulmuş olabilirler ki? Nasıl?
"Samira!" diyor neşeli bir ses kapıdan. Ne kadar titrediğimi belli etmemek için ayağa kalkıp elimdeki tabağı tezgaha bırakırken, hala bembeyaz olduğumu karşımdakinin neşesinin sönüşünden anlamak mümkün.
Düzeltebilmek için çaba harcadığım bir ifadeyle sesin sahibine dönüyorum.
...
"Sence buraya gelebilirler mi?" diyor Jenny benim korkumu paylaşarak.
"Sanmıyorum." diyorum hafif bir şüpheyle "Öyle olsa çoktan gelirlerdi."
"Belki taktik değiştirmişlerdir."
"Belki."
Hayal etmedim, aklımdan bile geçmediler. Nasıl burada olabilirler?
Görünmez de olsa orada olduğunu bildiğim belimdeki Fragarach'ımın sapını bir elimle sıkıca tutarken sakinleşiyorum. Burada dostlarım var. Üstelik cehennemdekilerin yanında bu bir hiç ve ben oradakilerin korkuyla titremelerine neden oldum.
Gerçi yıllar sürdü ve Jack de yardım etti ama yine de...
Beni korkutan o değil, demek istiyorum. Beni korkutan, nasıl burada olabildikleri.
"İstemezsen diğerlerine bundan bahsetmek zorunda değilsin." diyor Jenny ama ben;
"Hayır." diyorum "Korku filmlerindeki en klasik hatayı yapmayacağım."
Özellikle de birinde yaşıyorken.
Bu cümle her ikimizin de suratında titrek birer gülümseme oluştururken ben, herkesin zihnine tetikte olabilmeleri için biraz önceki olayı gönderiyorum.
"Umalım da Kris'le Jess yatakta olmasınlar." diyor Jenny sırıtarak.
"Sanmam." diyorum artık yiyemeyeceğimden emin olduğum rostoma üzüntüyle bakarak "Bildiğim kadarıyla güçleri için pratik yapacaklardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDİYANLAR 'L'
Fantasy2. KİTAP TAMAMLANDI +13 İÇERİK GARDİYANLAR serisinin 2. kitabı olan GARDİYANLAR 'L' ile birlikte Samira'nın hayatı vampirler, melekler ve büyük bir savaşla birlikte rayından çıkıyor. Ve belki kalbi de öyle ;) Lucifer'ın tohumları onun peşinde...