Detroit... Ne muhteşem bir çöplük.
"İşte geldik." diyor neşeyle sırıtıp derin bir nefes alan Les. Çevremizi saran sessiz evlere tetik bir halde bakarken aslında hiç de o kadar kötü görünmediklerini düşünüyorum.
Kolyelerimiz olduğu halde koruyucularımızın engellenmemiş auralarına dikkat çekmemek için güç kullanmamayı kararlaştırmış olsak da, bu kadar açıkta savunmasızca durmak, kendimi çok insan gibi hissettiriyor.
Ve bu duygu hiç hoşuma gitmedi.
Birkaç saniyelik duraklamanın ardından hiç kaybetmediği enerjisiyle öne çıkan Les;
"Hadi." diyerek yolu gösteriyor.
O harekete geçer geçmez ben de Mell'le bir baş işaretiyle anlaşarak peşine düşüyorum.
"Buralara kadar geldik ve gezemiyoruz..." diyor Mell fısıltıyla mırıldanırken çevresine bakınarak.
İlk bakışta o kadar da kötü görünmeyen sokakların içine girdikçe asıl yüzünü gösteriyor olması benim için can sıkıcı bir deneyim oluyor. Müzik videolarında hiç de böyle görünmüyordu buralar.
Sessizce, kimsenin olmadığı sokaklarda yürürken, Les'in bile gerginleşmeye başladığını fark ediyorum. Keşke şu an Iven'in yerinde olsaydım.
IVEN
Geri döndüğümde şu kızı öldüreceğim.
Çoktan toplanmış kraliyet salonunun ortasında yoktan var olunca, çevredeki bütün o gürültü yankısızca yok olmuş ve anında bütün gözler üzerimize dikilişti.
Hala da öyle.
"Gardiyanlar." diyor tanıdık bir ses kalabalığın sessizliğini bozarak öne çıkarken.
Büyücünün gözlerinden saçtığı gergin güçle ne demek istediğini rahatlıkla anlayabiliyorum. Samira olsa 'hangi cehennemde kaldığımızı kibarca soruyor' derdi.
"Nihayet." diyor başka bir ses hemen önümüzden. Aslında bu konuşan bir insan ama tabi konuşmayan kısımları da balıkgibi. Belden aşağısı demek istiyorum. Sanki bulunulan kuru ortama uyum sağlamak için iki ayağı var ama ayağının hemen altındaki su kütlesine temas eden yerlerde dönüşüm yarıda kalmış görünüyor.
Balık adamı yaratıcı isimler bulamayışıma Samira kesin göz devirirdi görmemle aynı anda, aslında tamamen kuru bir ortamda bulunduğumuzun da farkına varıyorum. Gerçi önceden uyarılmıştık ama...
"Geç kaldınız." diyor genç görünen bir başka balık adam.
Arkadaşlarımın konuşmam için beklediklerini biliyorum da –işte çevrem de bir sürü yaratık varken –aslında sadece insanlar varken bile hiç kolay değil.
İlk gördüğüm balık adamı inceliyorum. Sadece birkaç saniye. Kafasında okyanusların en derin yerlerinde bile parlayacağında emin olduğum bir kraliyet tacıyla bizden biraz yüksekte, kocaman beyaz bir tahtta oturuyor.
Herhalde son konuşan da prens filan olmalı.
"Gecikme için özür diliyoruz." diyorum sesimin güçlü çıkmasına dikkat ederek. Konuştuğum anda bir şeyi fark ediyorum. İçerideki hava bolca tuz içeriyor ve tadı ağız sulandırıcı.
Belki de sadece benim için böyle çünkü Jess nefes almakta zorlanıyormuş gibi görünüyor.
Aynı zamanda bir şey daha fark ediyorum. Burada güçlüyüm. Özellikle boşaltılmış ve yeryüzü yaratıkları için hazırlanmış bu sarayda bile, bütün o efsunların üzerinde uzanan okyanusun gücünü hissedebiliyorum. Beni çağırışını, hakimiyetini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDİYANLAR 'L'
Fantasy2. KİTAP TAMAMLANDI +13 İÇERİK GARDİYANLAR serisinin 2. kitabı olan GARDİYANLAR 'L' ile birlikte Samira'nın hayatı vampirler, melekler ve büyük bir savaşla birlikte rayından çıkıyor. Ve belki kalbi de öyle ;) Lucifer'ın tohumları onun peşinde...