|0.2|

239 16 29
                                    

     BARKIN'DAN

   Emine ablalardan çıkmıştım. Bizim sokağa girdim ve bahçenin kapısına doğru adımlarımı yönelttim. Kapıyı açarken komşulardan biri seslendi. "Barkın oğlum ne zaman döndün sen?"  "Dün gece geldim abla." İsmini bilmiyordum ama o beni tanıyordu belli ki. Ailem bu mahalleye taşındığından bu yana yaklaşık 7-8 ay olmuştu ama ben işimden dolayı Ankara'da yaşıyordum o yüzden birkaç ay hatta yıl sonra ailemi ziyarete gelebiliyordum. "Oğlum ne olmuş. O Rıza yine mi Elif'i dövmüş yoksa. Benim herif Esmaların evinin önünden geçerken bağırış sesi duymuş. Bütün mahallenin huzurunu kaçırıyorlar vallaha. Biran önce bu mahalleden defolup gitsinler de rahat edelim oğlum." derken bir an hiç susmayacak sandım. 

    Nasıl bir zihniyetti bu?! "Hanımefendi kimseye bunu demeye hakkınız yok. Hele ki şiddet mağduru olan insanların arkasından bu çirkin zihniyetle konuşmaya hakkınız hiç yok. Onların durumunda siz ya da evladınız olabilirdi. Onlara yardımcı olmanız gerekirken siz gelmiş arkalarından huzur kaçırıyorlar ,gitsinler diye konuşuyorsunuz. Onlar istiyorlar mı sizce bu durumda olmayı? Lütfen arkalarından bu denli saygısızca konuşmak yerine empati kurun hiç değilse!" saygımı bozmadan konuşmaya çalışmıştım çünkü hem bir kadındı hem de ailemin komşusuydu. Ailemin ben yokken başlarının ağrımaması için laf veremezdim milletin ağzına. Ama biraz daha zorlarsa kibarlık falan dinlemeden  söylerdim ağzıma geleni. O sırada annem arkamdan belirdi ve konuşmaya daldı. "Kız Münevver sen ne diyorsun? Oğlumu duydun bir daha böyle konuştuğunu duymayayım. Külahları değişiriz ona göre!" 

   Kadın kalakalmıştı tabiri caizse. "Siz de size laf söylemişim gibi hemen savunmaya geçiyorsunuz." diyip kaçmıştı. Çünkü biliyordu biz konuşursak susmak zorunda kalacaktı. Haklı olduğumuzu biliyordu ama çenesi olan konuşur derler ya hah işte tam olarak açıklaması buydu. Böyle konuşuyordu çünkü kötü kalpliydi. Aksi halde gitsin demek yerine Emine ablaya destek olurdu. İnsanlar ne zaman bu kadar kötü kalpli olmuşlardı?

   "Annem ,nasılmış Mira kızım? Eminenin durumu nasıldı? Rıza yine pisliklerini yapmamış değil mi?" eve doğru yürürken ayak üstü bir kamyon soru sormayı da ihmal etmiyordu. "Annem merak etme. Emine ablayla Bade Naz korkmuşlar biraz. Mirayı biraz hırpalamış galiba ama ben gittiğimde babasının karşısına dikilmişti." duraksayıp iç çektim. "Anne Mira çok güçlü bir kız. Onu babasının karşısında dimdik dururken görmeliydin. Bu kızı kimse yıkamaz , kimseye boyun eğmez derdin."  çocuğuyla gurur duyan baba gibi gözüktüğüme emindim. Hele annemin benim son cümlemle dudak kenarlarının yuları kıvrılmasından sonra kesin olarak kanıtlanmış olmuştu. 

   "Barkın'ım bu kızdan hoşlanıyor musun sen annem? Gözlerin ondan bahsederken bile parlıyor. Seni uzun zamandır böyle görmemiştim." eve girmiştik ve ben konuşmadan oturma odasına girip koltuğa oturdum. Annem yanıma oturup dizime elini koydu. "Oğlum senin evlenme çağın da geldi hem. Ben diyorum ki babana söyleyelim o da Rızayla konuşsun ve Elifi sana isteyelim. Hem kız kurtulur o evden, biz geldiğimizden beri tek gününü mutlu görmedim çocuğun. Hem sen onu çok mutlu edersin değil mi Barkın'ım?" annem yüzümü inceliyordu, bir umut kırıntısı arıyordu orada. "Annem olmaz." dediğimde başını eğdi.

 "Destur da! Sen de beni evermeye ne kadar meraklısın. Dişi sineği kovaladığımı görsen aşık mısın, kapma kovalamaca mı oynuyorsun diyeceksin." dedim alay ederek. O ise  hiç çekinmeden terliğini çıkartıp benim omzuma vuruyordu. Onun vuruşlarıyla da ben yerimde küçülüyordum. "Bak şu delinin zoruna, alay ediyor bir de benimle! Hiç anneyle alay edilir mi?" diye söylenirken ben gülmeye devam ediyordum. "Anne tamam daa" Konuşurken ağız yapıyordum bıraksın diye. "Hem ne yani sen de sürekli beni arıyorsun 'Ayşe seninle attığım fotoğrafı beğenmiş. Hani şu Selma'nın kızı olan. Bence senden hoşlandı, hem taş gibi çocuksun kesin beğenmiştir seni. Senden daha iyisini mi bulacak. Buraya gelin de görüştüreyim seni.' " annemi taklit ederken isimleri sallamıştım. Sonuçta o kadar çok bu tarz vakalar oluyordu ki hangi birini aklımda tutayım değil mi? 

   "Evlenme çağın geldi. Senin yaşındakiler çoluk çocuğa bile karıştı, sen hala bana 'ben evlenmeyeceğim' diyorsun. Ne yani evlensen , bana torun versen, ben onları parka götürsem, istedikleri oyuncakları alsam falan. Hem Elif'te gönlün var senin, ben anneyim anlarım. Gelip bana evlilikten kaçmak için bahaneler bulma annecim." 

Tam ağzımı açacaktım ki ,oturduğu yerde hareketlendi ve tekrar başını kaldırıp konuşmaya başladı.

    "Annem yine diyeceksin ki evlenemem kimseyle, asker adamım ben, görevin ne zaman geleceği belli olmaz, beni beklemez zaten falan diye. Senin de evlenip yuvanı kurman lazım. Sırf asker adamsın diye karın, çocukların olmayacak mı? Seni evde bekleyenin olmasın mı? Çocukların sen eve geldiğinde koşup sana kocaman sarılmasın mı? Bak annem baban da askerdi senin. Ben onu bekledim, emekli oldu onunla gurur duyuyorum hala daha. Annem bir gün baban gibi emekli olacaksın Allah'ın izniyle. O zaman evinde çocukların, yanında karın olmayacak mı. Biz yanında oluruz senin ama biz de bu dünyadan göçüp gideceğiz annem."  doğruyu söylüyordu aslında ama aklım geri duruyordu. "Anne ben bir dışarıya çıkıyorum hava almaya." diyip çıktım evden. Daha doğrusu kaçtım demek daha doğru olur. "Kaçamazsın bu konudan. Tekrar konuşacağız" Kapıdan çıkacakken diye bağırdı. Cevap vermeden  kapıyı arkamdan kapattım.

  VOTE VE SATIR ARASI YORUMLARLA BU YAZARINIZI MUTLU ETMEK İSTER MİSİNİZZZZ?

İKİ BÖLÜMDE DE UFAK DÜZENLEMELER YAPTIMMM!

BEĞENDİNİZ Mİ HİKAYEYİ? BUNU DUYMAYA GERÇEKTEN İHTİYACIM VAR. ÇÜNKÜ KİTABI AÇIP GERİ KAPATIYORSUNUZ VE OKUMUYORSUNUZ DİYE KAFAMDAN SENERYO KURUYORUM MAALESEF :(

SIFIRDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin