|0.7|

163 14 25
                                    



   Ne diyeceğimi bilmediğim için susmakla yetindim. Bıkmış bir şekilde ellerimi yüzüme doğru kaldırıp yüzümü ovuşturdum. Bunları yaparken iç çekmeyi de ihmal etmiyordum. Bu ara en sevdiğim(!) aktivite iç çekmek olabilir.

  "Kızım söyle yardımımız dokunur belki." Selim abinin söylemesiyle kendimi tutamayıp anlattım olanları. "Ama onlar geldiklerinde görürler. Kaçacaklar o evden! Ya da kovulacaklar." dediğimde Berke gülmüştü. "Beklerim ben bu cadıdan her şeyi. Zehir falan atma bari kahvelerine." Tekrar gülmeye başladı ve konuşmaya devam etti. "Görücü demesin mi, senin elinden zehir olsa içerim diye. Tam komedi filmi olur." Bu sefer ben de gülmüştüm.

   Yardım etmeyi teklif etmişlerdi ama benim yüzümden başlarının ağrımaması için reddetmiştim. Şimdi ise Barkınla evden çıkmıştım ve mezarlığa yürüyorduk. Abimin yanına gideceğimi söylediğimde o da gelmek istemişti, ben de kabul etmiştim. 

   Abimle Barkın daha önceden arkadaşları aracılığıyla bir araya geldikleri için tanışıyorlarmış. Çok fazla görüşmeseler de ara sıra buluşur dertleşirlermiş. Bunları Berke anlatmıştı, o olaydan sonra... Tanıştıklarından daha önce bahsetmemişti abim ,o yüzden şaşırmıştım. Gerçi ben Barkın'ı ilk kez o gün görmemiş miydim? Abimin kucağımda son nefesini verdiği gün ilk kez karşılaşmamış mıydık? Anlatmaması normaldi o yüzden. Fırsatı olmamıştı ki...

    Sessizlik bizi esir almıştı sanki. Tüm yol boyunca hiç konuşmamıştık. Sonunda sessizlik yeminini bozarak konuşmaya başlayan kişi, Barkın olmuştu. "Eğer olmayacağını anlarsan beni ara." Ne demek istediğini anlamamıştım. Kaşlarımı çattım, anlamadığımı göstermek için "Anlamadım." dedim. Yutkunup cevap vermeye hazırlanmasını izledim. "Eğer görücüler geldiğinde göndermeyi başaramazsan beni ara." Sonunda buruk bir gülümseme sundu bana. 

^^^

  Mezarlığa gidip dualarımızı ettik. Yanımda biri varken abimle sesli konuşamıyordum, ben de içimden konuşmuştum onunla. Babamın yaptıklarını anlattım. Ağlamamam gerekiyordu ama gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Omzumda bir el hissettiğimde başımı elin sahibine döndürdüm.

 Barkın olduğunu biliyordum aslında ama yine de bakma ihtiyacı duymuştum. Dokunuşuyla içim titremişti resmen. Beklemediğim için irkilmiştim. Gözlerinin içine baktığımda iki gözünü de birkaç saniye kapalı tutup geri açmıştı. Sorun olmadığını söylemeye çalışıyordu bu hareketi. Ben de tekrar abime doğru döndürdüm buğulu gözlerimi.

   Mezarlıktan çıktık ve eve doğru yürümeye başladık. "Okumanı istiyorum." dedi Barkın. Kafamı ona çevirip anlamaz bakışlar attım. "Öyle bakma bana!" Nasıl bakmayayım?   bu söylediğimi içimden söylediğimin farkına varıp sesli bir şekilde söyledim. "Nasıl?" Yutkundu. "Canın yanarken yanmıyormuş gibi, kül olurken hiçbir şey olmamış gibi..." Başımı önüme eğdim, tırnak kenarımdaki etleri yolmaya başlayınca tekrar konuştu. "Yapma!" Derin bir nefes çekti içine. "İçindeki acıyı bedenine zarar vererek geçirmeye çalışma."

  Neden tırnak kenarımdaki etleri yolmaya çalıştığımı ben bile bilmiyorken o teşhisi koymuştu. Haksız da sayılmazdı aslında. "Neden bu kadar ilgileniyorsun benimle?" İçimdeki merağa yenik düşerek kurduğum cümleyle bu sefer başını yere çeviren o olmuştu. 

  "Bilmiyorum Mira." Neden bir insanla ilgilendiğini, nasıl bilmezdi insan? "Acıyor musun bana?" Ağzımdan dökülen kelimelerle başını bana kaldırdı. Yüzünde değişik bir ifade vardı. "Bu hayatta en son acıyacağım insan sensin Mira!" Ciddi ve sert bir tonda söylemişti bunu. Bir cümleyi duymak ne kadar rahatlatabilirse sizi, o kadar rahatlamıştım. Güçsüzlüğümü insanlar görmesin diye onca çabamın ardından, birinin bana acıması gerçekten can sıkıcı bir durum olurdu.

  "Seni korumak istiyorum." Dedi ve devam etti. "Seni gördüğümden beri bu şehre geldiğimde ilk sana gelmek istiyorum." Bu itiraf karşısında yerimde kalakalmıştım. Beklemiyordum açıkçası. Barkın bugüne kadar bana karşı hem mesafeli hem de değil gibiydi. Hep onu çözmekte zorlanmıştım. Sağımızda duran banka doğru yönlendi ve oturdu. Ben de oturduktan sonra derin bir nefes alıp devam etti.

  "Bunları söylemenin benim için ne kadar zor olduğunu bilemezsin. Belki de kendime bile itiraf etmedim çünkü..."Biraz duraksayıp tekrar nefes aldı. Bunları söylemek gerçekten zordu anlaşılan.

  "Seninle ilk karşılaşmamızdan sonraki her karşılaşmamızda sana ne kadar sarılmak istediğimi tahmin edemezsin. Kendimi hep geri çektim. Yapamadım... "Bunu ben de istemiştim ama olmamıştı. Derin bir iç çekip mırıldandım. "Ben de."  Duymamıştı. Kendim bile zor duymuştum çünkü.

   "Abinle arkadaştık. Seni tanıyordum, sen beni tanımasan bile... Mert sınava gireceğin sene bana söylemişti sonra da babanın yaptıklarını anlattı ve sınava giremediğini söyledi. Sana destek olmak istiyordu, okumanı istiyordu. Mert, her zaman seni destekledi ve ne olursa olsun o okulu bitirmeni istiyor Mira." Biliyordum bunu. Ama nasıl okuyacağımı bilmiyordum.

   "Mira..." dediğinde gözlerini gözlerime sabitledi. "Bu duyguyu tam olarak bilmiyorum ama hep benimle olmanı istiyorum." Şaşkınlıktan dilim tutulurken o konuşmaya devam etmişti. "Asker olduğum için kendime sınır çektim. Kimseye bağlanmamak için. Çünkü eğer bağlanırsam arkamda gözü yaşlı bir kadın , hatta gözü yaşlı bir anne ve evladı bırakabilirim düşüncesi aklımı tırmaladı. Kendimi bu yüzden senden uzak tutmaya çalıştım ama aklıma söz geçirsem de kalbime geçiremedim." Tekrar derin bir iç çekti. 

  "Ama Mira... Babam sağ salim emekli oldu. Annem var, biz varız. Kalbimi dinlemezsem atmayı keser! Hayatım boyunca keşke demek istemiyorum. En önemlisi de sensiz bir hayat sürmek istemiyorum! Biliyorum beni yeterince tanımıyorsun, belki de benim hiss-" Sözünü bölmüştüm. Konuşma sırasını bana vermesi gerekiyordu artık.

  "Evet seni yeterince tanımıyorum ama şunu çok iyi biliyorum. Abim benim için ne kadar çaba gösterdiyse, şu kısacık süre içerisinde onun kadar olmasa bile sen de benim için çabaladın. Belki de bu 5. karşılaşmamız falan olabilir ama her birinde benim için çabaladın sen. Buraya geldiğinde abim yokken onu aratmadın bana. O şefkati kollarınla vermedin belki ama hissettirdin." Yutkundum ve elini avcumun içerisine aldım.

  "Abim gitti belki ama bana gözü gibi bakacak birini de bırakmış." dedim gülümseyerek. O da gözlerini gözlerimle birleştirdi ve gülümsedi. "Sana karşı hislerim yok diyemem ama aşırı yoğun duygular da değil bunlar. Mesela işe geri döndüğünde hasretinden ölüp bitmiyorum!" dedim alayla. Gülüşünü daha da arttırmıştı bunları söylememle.

  "Ama barkın... Ben seni tanımıyorum. Sen beni tanıyorsun belki ama ya ben..." dedim yüzüm düşerken. Çenemi yukarı kaldırdı işaret parmağıyla. "Tanışırız o zaman?"


...

Barkın? Çocuğum?

ALLAH'IM ÇOK MASUM SÖYLÜYO BEN BİLE AŞIK OLDUM :,)

SIFIRDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin