Meltem;
Dün Seramik kursunda yaptığımız fincanlar çok tatlıydı. Bora ve ben Garfield gibi bir fincan yapmıştık daha doğrusu ben ana hatlarını yaparken o kuyruk kısmını yaptı. Kuyruğu yerleştirirken bile zorlandı ama hakkını yemeyeyim hamurları yumuşatmasa bu kadar kolay çalışamazdık. Can ise üzerinde sarı kalp ve çiçek bulunan bir tane yapmayı tercih etti. En sevdiği renk sarıymış. Fincanını ise annesine hediye olarak yapmış. onu mutlu etmek istiyormuş. Bizim fincanın kimde kalacağına henüz karar vermedik ama ben Bora'da kalmasını tercih ederim.
Fincanları yaparken telefonum çaldı yabancı bir numaraydı, vaktim olmağı için açmamayı tercih ettim. Tekrar çaldığında Bora'nın da dikkatini çekmişti, kimin aradığına dair bir fikrim vardı çünkü bir önceki gün Rüzgar'ın eline numaramı yazdığımı gayet net hatırlıyordum. Azıcık içki içince her şeyi unutacak kadar zayıf bir bünyem yok ve dahi eve gelince bu durumu ne aileme ne de Bora'ya çaktırmadığım için hala kendimle gurur duyuyorum. Cevap vermeyince çok ulaşmak istemiş olacak ki mesaj attı, Bora ile aynı anda telefona baktık. Mesajın bir kısmı üsten okunabilecek kadar bir bildirim geldi. Yüzüne bakınca kaşlarını çattığını gördüm, elimin kirli olmasını umursamadan telefonu ters çevirdim ve o dakikadan beri mesajı bir daha açmadım.
Rüzgar'ın özünde iyi biri olduğunu hissediyordum ama onun hakkında kulağıma çalınan ve kendi itiraf ettiği şeyler beni gerçekten aşıyordu. Bir insana zarar verme potansiyeli olan biri benim için tehlike çanlarını çaldırmaya yeter .Ayrıca beni isteğim olmadan bir yere zorla götürmesi ondan uzak durmam gerektiğini anlamamı sağladı. Bora beni ona karşı uyarmasa bile zaten bir daha görüşmek istemezdim. Yatağımın üzerinde tekrar çalan telefonum dikkatimi çekti ekranda yazan "AÇMA" yazısına baktım bir süre. Asla pes etmeye niyeti yoktu. Benimle iletişim kurması çok saçmaydı ona verebileceğim hiç bir şey yokken. Neden bana taktığını anlamıyordum.
Bir mesaj geldi.
-Telefonunu açmazsan pişman olabilirsin. Arkadaşım!
Arkadaşım mı? hangi arkadaşlıkta tehdit yöntemi kullanılırdı? Bir kez daha telefonum çaldı. Artık açmam gerektiğini düşündüm. Derin bir nefes aldım;
"Efendim"
"Demek sonunda açmaya karar verdin?"
"Neden arıyorsun beni sürekli?"
"Hıııı bir düşüneyim... Arıyorum çünkü akşam ki randevumuzu kaçırmanı istemiyorum"
"Ne randevusu?"
"Akşam yemeği."
"Neden peki?"
"Çünkü ben öyle istiyorum"
"Benimle Yemek mi yemek istiyorsun?" Böyle bir şeyin olma ihtimali yoktu.
"Çok soru soruyorsun Meltem."
Soru sormak en büyük hakkım çünkü ben istemeden benim adıma karar vermesi yetirince kaba bir durum ve ben buna izin veremem.
"Kusura bakma ama benim adıma karar veremezsin, gelmiyorum. Bir daha beni aramazsan güzel olur .Hem yemek yiyebileceğin bir sürü güzel arkadaşların vardır etrafında bana kalmadığına eminim. "
"Demek öyle ama kapatma istersen ,seni konuşturmak istediğim biri var."
Onunla konuşmak beni yeterince germişken başka biriyle konuşmak kulağa hiç güzel gelmiyordu. Derken tanıdık bir sesi duymamla bütün duygularım birbirine karıştı;
"Alo Meltem nasılsın? Senin arkadaşınla tanıştım. Benim de arkadaşım olacakmış"
Bu Can'ın sesiydi. Bora onun kötü biri olduğunu söylemişti ama bu kadar kötü olacağını tahmin edemezdim, ona zarar verme ihtimali olabilir miydi? Hemen Bora'ya haber vermem gerekiyor muydu? Şimdilik sakin kalmak en iyisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEV ve DİREN
ChickLitSevmek yeter miydi çoğu zaman Ya biri direnirse bütün hayata, köreltirse kalbini bir edayla Direnirse bütün ruhuyla, Kalır mı geriye bir sevda? Can; Bora'nın kardeşi, engelli olduğu için nüfusa bile kaydedilmeyen zavallı çocuk adam. Onu koruyansa...