Merhabalar herkese nasılsınız?
Bugünlerde bölüm yazmak için fazla vakit bulamıyorum. Bunun için hepinizden özür diliyorum fakat her boşluk bulduğumda yazmaya çalışıyorum.
Lütfen emeklerimin karşılığı olarak ve motivasyon açısından oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayınız.
Sizi seviyorum ve iyi okumalar diliyorum <3
---
En çok da sana aşık olmaktan korkuyorum... Ağzımdan bir anda çıkmıştı. Aptal kafam, en olmayacak yerlerde çalışmayı bırakıyordu.
Jungkook dediğim şey karşısında sadece şaşırdığını belli eden bir tepki olarak çatık kaşlarını gevşetmişti.
Tamam, ikimiz de birbirimizi bir şekilde çektiğimizi biliyorduk fakat o benden böyle bir şey söyleyeceğimi beklemiyordu galiba.
Ondan sonrasında hiç konuşmamıştık. Bir şey demeden arkasını dönmüş ve kulübeden çıkmıştı. O günü dedikleri gibi kulübede geçirmiştik.
Şimdi ise ölüm sessizliğinin çöktüğü büyük siyah bir arabada sürücü koltuğunda Hoseok, hemen yan tarafında Jungkook, onların arkasındaki ikili koltukta ben ve Eponin, hemen arkamızdaki ikili koltukta ise Mark ve Yoongi oturuyordu.
Araba doğruca bahsettikleri ve kendilerinin de yaşadıkları güvenli bölgeye gidiyordu.
Gece kaçma planım suya düşmüştü. Çünkü başımda bir değil iki kişi nöbet tutmuştu. Jungkook ve Hoseok. Her hareketimi izlemişlerdi. Tuvalete bile kapıyı açık bırakmam gerekerek gitmiştim.
Tabi ki de kaçmamdan şüphelenmişlerdi. O yüzden bu kadar sıkıya almışlardı.
Kaderimi kabullenmiş bir şekilde arabada oturduğumu sanıyorlardı. Fakat beynimde dönen tilkiler bir şekilde kaçış yolu bulma peşindeydi.
Ne yapabilirim diye düşünürken aklıma gelen şeyle hafifçe yutkunmuştum.
Arabadan atlasam ölür müydüm? Belki çok hızlı gidiyorsa evet. Ki şu anda içinde bulunduğum araç akşama güvenli bölgede olma amacıyla aşırı hızlı gidiyordu. Şansımı sikeyim.
Titrek bir nefes aldığımda yanımdaki Eponin anlık olarak bana bakmıştı. Sanki bana karşı olan kırgınlığı ve siniri hafiflemiş gibiydi. Onun ve Mark ın yanında o kadar da gergin hissetmiyordum. Diğerlerinin aksine.
"Siktir." Birden gelen patlama sesiyle Hoseok küfür edince ben daha ne olduğunu anlayamadan araba durmuştu. "Lastik patladı." Dönüp yan tarafındaki Jungkook a bilgi vermek amaçlı konuştuğunda Jungkook derin bir nefes almış ve kapısını açıp inerken, "Mark gel." demişti.
Onun emriyle birlikte Mark da indiğinde camdan ne yaptıklarını izlemeye başlamıştım. Jungkook ağır adımlarla arabanın arka tarafına gidip bagajı açmış fakat anında geri kapatıp tekrar görüş açıma girmişti.
"Yedek lastik yok." Hoseok ve Mark a bakarak konuştuktan sonra çenesi kasılmıştı. Dokunsam sinirden patlayacak gibiydi.
"Sikeyim ya, işe bak." Mark söylenerek etrafına bakındığı sırada Jungkook başını kaldırmış ve camdan onları izleyen benimle göz göze gelmişti. Üç saniyeden uzun sürmeyen bu bakışmayı yine o bozduğunda titrek bir nefes almıştım. Aramızın böyle olması bana acı veriyordu.
Tamam bundan önce de pek yakın sayılmazdık fakat bana bu şekilde bakmıyordu. Benimle ilgileniyordu, konuşuyordu, nadiren de olsa bana gülümsüyordu. Şimdi ise sadece arada bir yanlışlıkla gözlerimiz birbirine değiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 DAYS / TAEKOOK
Фэнтези"Pekala öyleyse iyi haber, bağışıklık taşıyan biri var. Kanında bu lanet virüse karşı antivirüs taşıyan biri." Binbaşı Kim konuşurken hepimiz pür dikkat onu dinliyorduk. "Kötü haber ise onu bulmak için siz görevlendirildiniz." Tüm dünya bir virüs...